Bir günceden bir savaşa

Hasköylü Er Tevfik’in gözünden Çanakkale Savaşı.

cumhuriyet.com.tr

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasını ortaya koyduğu Çanakkale Savaşı’nın bilinmeyen yönleri, gazeteci-yazar Orhan Karaveli’nin kaleminden, “Çanakkale Olmasaydı... O Olmasaydı...” başlığıyla raflardaki yerini aldı.

Atatürk’ün komutasındaki askerlerden biri olan Hasköylü er Tevfik’in 99 yıl önce cephede tuttuğu güncesini ilk kez gün yüzüne çıkararak okurla paylaşan kitapta, döneme ait fotoğraflar da yer alıyor. Karaveli, kitabı şu ifadelerle anlatıyor:

“O olmasaydı... O, yaşamını hiçe sayarak süngü takmış askerinin önünde hücum emri vermeseydi... Ya da bu süngü hücumlarından birinde göğsünde patlayan şarapnel misketi cebindeki saati parçalamayıp da onu bizden koparmış olsaydı bu savaş gene kazanılabilir miydi? Büyük olasılıkla evet! Çünkü o yalnız değildi. Çoğu gönüllü yüzlerce, binlerce, on binlerce Mustafa Kemal; bütün bir millet vardı Çanakkale’de, ama itiraf edelim: O olmasaydı ne bir Kurtuluş Savaşımız olurdu ne de bir Türkiye Cumhuriyetimiz!”

Kitabın ilk bölümünde, İttihat ve Terakki Partisi yönetimindeki Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’na sürüklenirken, seferberliğin ilanıyla birlikte Hasköylü topçu er Tevfik, Kayseri’deki alaya hazırlık emrini alır ve 9 Ağustos 1914’te yola çıkar. İstanbul Maltepe’ye ulaşan alay 1914 yılı ağustosundan 1915 yılı martına kadar bekletildikten sonra Çanakkale’ye sevk edilmiştir. Bu bölümde yazar, gözlemlerini şu ifadelerle anlatıyor: “İnsanlık tarihinin ilk büyük savaş gemileriyle Boğaz’ı zorlama hareketi, Türk askerinin benzersiz direnişi, kahramanlığı ve özverisi sayesinde 18 Mart’ta emperyalist ülkelere ilk yenilgilerini tattıracak ve Çanakkale’nin mavi sularına gömülecektir. Er Tevfik’in güncesinde bu müthiş olaydan hiç söz edilmemiş olması şaşırtıcıdır. Acaba 18 Mart 1915 zaferinin haberleri alayına hiç mi ulaşmamıştır?”

Kitap boyunca Er Tevfik’in anlatımları, savaşın farklı boyutlarını okuyucuya hissettiriyor:

“Düşmanın bu sabahki dehşet verici ateşi üzerine Barbaros ve Turgutreis zırhlılarımız Çanakkale ve Maydos (Eceabat) önünden seri bir grup ateşi açtı. Mermilerin patlayışı bütün dağları oynatıyordu. Bu ateş üzerine düşman nihayet endahtı kesti ve zırhlılarımız da sahilden çekildiler. Öğleye yakın ise düşman nakliye yapmak üzere birkaç vapur getirdi. Sevgili Barbaros buna mani olmak için bir grup ateşi açınca nakliye vapurlarından birine tam isabetle (bu gemi) ağır yaralandı. Düşman da nakliyeyi bırakarak firar etti.”

Er Tevfik’in güncesinde, savaşın askerlerin günlük yaşamı üzerindeki etkisi ise şu ifadelerle anlatılıyor: “Bir seneyi geçkin bir zamandır görevde bulunduğum için fena halde kirlenmiş idim. Bugün bir arkadaşla beraber Babaeski hamamına gittim. Fevkalade olmak üzere yıkandım.”

‘Benim büyük ihtiraslarım var’

Kitabın ikinci bölümünde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün Balkan Savaşları şehidi arkadaşı Kadıköylü Lütfü Bey’in dul eşi Madam Corinne’e kendi el yazısıyla Fransızca olarak yazdığı mektuplar yer alıyor. 30 Mart 1915 tarihli mektupta, “19. Tümen Kumandanı Kemal” imzası yer alıyor. Çıkış yeri ise Çanakkale üzerinde Maydos olarak belirtilmiş. Mektuplardan birinde Atatürk’ün “Benim büyük ihtiraslarım var. Fakat bunlar yüksek makamlar işgal etmek veya büyük servetlere sahip olmak gibi maddi emellerin tatminiyle ilgili değildir” ifadeleri dikkat çekiyor.

Kitabın üçüncü bölümü “Düşmanın hedefi İstanbul, Türkiye ve Türklük”, dördüncü bölüm “Mustafa Kemal adı Türk basınından önce Alman basınında” başlıklarını taşıyor. Beşinci bölümde ise“Mustafa Kemal Paşa’yla ilk büyük ve tarihi röportaj”a yer veriliyor. Yeni Mecmua’nın 18 mart 1918 tarihli özel sayısında yer alan Ruşen Eşref Bey imzalı röportajda Atatürk’ün asker ve komutan kişiliği, kendi ağzından kelimelere dökülüyor. Röportajda, Atatürk’ün şu ifadeleri dikkat çekiyor: “Benim aldığım düzenle savunma yapılmış olsaydı düşman karaya çıkamazdı. Çıkamayınca da kara muharebeleri 25 Nisan günü, yani başlamadan biter ve zaferi de yüz binlerce insanımızı kaybetmeden kazanırdık.”

Kitap, “Soluk soluğa bir koşu” başlıklı altıncı bölümle son buluyor.