Bir gençlik ışıldaması

Borusan ve Casals Dörtlüleri İstanbul Müzik Festivali kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda buluştu.

Egemen Berköz/Cumhuriyet

İki dörtlünün aynı konserde buluşması, çalması çok sık görülen bir şey değildir, birlikte bir yapıt seslendirmeleri ise çok çok daha enderdir diye düşünüyorum. 18 Haziran Perşembe akşamı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda izlediğim, Borusal Dörtlüsü ile Casals Dörtlüsü’nü buluşturan konser işte böyle ender ve kaçırılmaması gereken bir konserdi. İstanbul Müzik Festivali’nin gelenekselleşen festival buluşması konserleri için de bir ilk olmalı sanırım iki topluluğun birlikte çalması.

Konserde önce Katalan-İspanyol Casals Dörtlüsü’nü dinledik. 1997 yılında Barcelona’da kurulan, kısa süre içinde kazandığı ödüllerle adını duyuran, dünyanın en saygın salonlarında verdiği konserler ve Viyana klasiklerinden (Haydn, Beethoven, Mozart vb…) 20. Yüzyıla (Bartok, Kurtag, Klgeti vb…) uzanan kayıtlarını içeren yoğunçalarlarıyla ün kazanan Dörtlü, oya gibi işlenmiş bir Haydn (Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No.23 Fa Minör) yorumu sundu. Onların ardından sahneye gelen bizim Borusan Dörtlümüz de Mendelssohn’un Op.44 No.2 Mi Minör Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nü yetkinlikle seslendirdi.

İkinci bölüm konserin gerçek buluşma bölümüydü. Borusan ve Casals Dörtlüleri sahnede gerçek anlamda birlikte yer aldılar: Birinci kemanlar, ikinci kemanlar, viyolalar ve viyolonseller yan yana. Ve Mendelssohn’un 1825’de, 16 yaşında yazdığı ve kimi müzik eleştirmenlerinin daha sonraki hiçbir oda müziği yapıtında düzeyine ulaşamadığını ileri sürdüğü Op.20 Mi bemol Majör Yaylı Çalgılar için Sekizli’sini çaldılar. Birbirleriyle yalnızca konserden bir gün önce bir araya gelip yapıtı çalışabildiklerini konserden sonra öğrendiğim iki dörtlünün üyelerinin bu kısa süre içinde iyi bir duygudaşlık oluşturdukları gözle görülebiliyor, anlaşılıyordu. Sonuç da, yine konserden sonra biraz daha uzun süre çalışabilsek daha iyi çalardık demelerine karşın, biz dinleyiciler için, bitmeyen alkışların da gösterdiği gibi olağanüstüydü diyebilirim. Bense, 16 yaşında nasıl yazılır böyle bir başyapıt diye düşünüyordum konser çıkışında, olsa olsa bir gençlik ışıldamasıdır diyordum.