Bir buruk hikaye: Atılay 1942

Yaşanmış bir olaydan tarihsel bilgilerle kurgulanan Atılay 1942 romanı, adını Atatürk’ün verdiği Atılay denizaltısının sıradışı öyküsünü anlatıyor.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

Kaya Şener’in kaleme aldığı çalışma, gerçek olaylar arasında oluşturulan kurguyla okuyucuya akıcı bir anlatım sunuyor. Kitabın temel karakterleri, Alman Yüzbaşı Otto Hersing, İngiliz Yüzbaşı Steaward, Alman Yüzbaşı Karl Dönitz, Binbaşı Lütfi Kerman ve Binbaşı Sadettin Gürcan. Anlatım, bu kişilerin 1915, 1934, 1935 yıllarındaki yaşadıkları ile örülüp, 1. ve 2. Dünya Savaşı’nı da içine alarak, Atılay’ın 1942’deki seferi ile son buluyor.  

Otto Hersing, kabul ettirmek istediği projesiyle, komuta ettiği denizaltısının uzun bir yolculuk sonrasında Çanakkale’deki düşman İngiliz gemilerini hedefine koymuştur. Böylece karadaki Türk tarafına da nefes aldırmış olacaktır.

İngiliz Yüzbaşı Steaward ise Çanakkale Boğazını mayınlayan ekibin içindedir. Tahrip gücü ve sonrasında tespit edilme zorluğu açısından deniz mayınları; sadece hedef alındığı düşman ve dönem için tehlikeli değildir. Kitap bu gerçekliği çarpıcı biçimde okuyucuya hissettirmekte. Lütfi Kerman bize denizaltı filosunun gelişimi sırasında eşlik ediyor. Okuyucu, Binbaşı Sadettin Gürcan ile Atılay’da sefere çıkıyor, son seferin tüm stresini ve zorluğunu hissederek.




Kitabın verdiği ana hikayenin dışındaki alt metinler de dikkat çekici. Savaşın ortasındaki askerlerin savaş yılgınlığı ve barış özlemi, bunlardan başlıcası. Ayrıca kurgu için faydalanılan gerçek olay ve kişilerle ilgili de hatırı sayılır ölçüde bilgilendirme mevcut. Kurgudaki başarı, kitaptaki teknik detaylara rağmen kitabı klasik okuyucu için de ilgi çekici kılabilir nitelikte. Atılay 1942 romanının bugünkü muhtemel şansızlığı ise, işlediği konu yüzünden askeri ve teknik anlatımdan ibaret algılanma ihtimali.

ATATÜRK’ÜN AZ BİLİNEN ÖNGÖRÜSÜ

Dün, “gelecek denizcilikte, dünyanın gündemi denizcilik olacak” dendiğinde bunu ciddiye almayanlar yanıldı. Bugün de belirtmek mümkün ki, denizlerin ve donanmaların ülkeler için hayati önem taşıdığı bir dünyada, denizaltılar, donanmaların en önemli ve en stratejik silahı.

Bu çalışma aracılığıyla Atatürk’ün denizaltılar konusundaki ileri görüşlülüğü de ortaya çıkıyor. “Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız…” diyen Atatürk, denizaltıların önemini o dönem birçok büyük devletten önce kavramış ve Donanmanın gelişiminde önceliği denizaltı filosuna vermekle kalmayıp, ilk denizaltıların isim babalığını da bizzat kendisi yapmıştır: Atılay, Saldıray, Yıldıray, Batıray.

Denizaltıların önemini ve Atatürk’ün bu konudaki öngörüsünü ve verdiği önemi anlatırken; kumpas davalarda özellikle Türk donanmasının hedef alındığını ve kritik görevlerdeki denizaltı komutanlarının da bu davalarla sistem dışına itildiğini anımsatmakta fayda var.

ALANINDA ÖNCÜ ESER

Sivil bir bakış açısıyla yazılan bu çalışma, denizaltıların geçmişte ve gelecekteki önemi, denizaltıda çalışmanın zorluğunu anlamak açısından önemli ve faydalı bir eser.

Atılay 1942, bu alandaki edebi ve akademik çalışmalara ilham verebilir.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

 (Atılay 1942 / Kaya Şener / Yazarın kişisel yayınevi / 184 sayfa / 2021)