Bir arşivci olarak Aziz Nesin

Geçen hafta İstanbul Tophane’deki Depo’da açılan Ömrüne Sığmayan Adam Aziz Nesin sergisi, usta yazarın doğumundan bugüne dek uzanan yaşam öyküsünün yanında, akıl almaz arşivciliğine de kapı açıyor.

Sinem Dönmez

Aziz Nesin’in doğumunun 100’üncü yılı için Nesin Vakfı tarafından düzenlenen ve 16 Temmuz’a dek sürecek sergi, Nesin’in yaşam öyküsünü 1915’ten 2015’e kadar anlatıyor. İki kata yayılan serginin ilk katında, 1915’ten 1995’e kadar yaşadıklarını kendi ağzından dinliyoruz. Küratörü, Nesin Vakfı’nda aynı zamanda sanat dersi de veren Işın Önol, Aziz Nesin’i anlatan bir sergi hazırlamak söz konusu olduğunda gözünün korktuğunu ancak Nesin’in titix arşivciliği sayesinde pek çok zorluğu aştıklarını anlatıyor. Nesin Vakfı’nın bir belgeseli de çekilmiş. Belgesel aracılığıyla, vakıftan mezun olanların birbirlerinden ve vakıftan hiç kopmadıklarını öğreniyoruz. Sergide yer alan ahşap konstrüksiyonların tamamı vakıf öğrencileri tarafından yapılmış örneğin. Mekandaki yerleştirmelerin kurulma aşamasında da vakfın mezunları titizlene titizlene çalışmışlar. 

 

Her anı her kararı kayıt altında 

Aziz Nesin, hayatında başına gelen her şey için not tutmuş. 12 yaşındayken ilk roman yazmaya karar verişinden tutun da, Nesin Vakfı’nın kurulmasına karar verdiği zamana, yahut yazmak konusunda ne kadar titiz olduğuna dair pek çok şey öğreniyor ve üretkenliğine hayran oluyorsunuz.

Serginin diğer yarısı, yani Aziz Nesin’i yaşatan bölümü, geniş arşivinin bir bölümü. Bir bölümü diyorum çünkü geri kalanı vakıfta istifli ve hiçbir yerdeki sergiye sığması mümkün değil. Markopaşa, Malumpaşa, Medet dergilerinin yanı sıra Nesin’in Yassıada’daki tüm duruşmaları takip ettiğini görüyoruz. Çıkan haberler ve kendi yazdığı yazılar da arşiv bölümünde. Yassıada broşürlerini, Yassıada’nın krokisini bile saklamış. 

Ve asıl sürpriz de yine burada. Bir sözlük hazırlıyormuş Nesin. Arşiv odasında bir masada “Aziz Nesin Sözlüğü” yazıyor. Yaklaşınca el, ayak, yalan, eşek, hak, dil gibi sözcüklerden aklına gelen deyimleri el yazısıyla aklına geldiği şekilde sıraladığını görüyorsunuz. Oğlu Ali Nesin’e soruyorum, bu sözlükten haberiniz var mıydı, ne olacaktı bu taslak? “Bilmiyorum ki” diyor, “Herhalde hapishanede can sıkıntısından başlamıştır. Ama alelade bir şey değildir. Yoksa üzerine çalışmazdı. Kesin bir proje için yazıyordur.” Her şeyin aksine sözlüğe dair bir not yok, ne için yaptığı, ne amaçladığı, ne zaman başladığı bilinmiyor. Kendi yazdığı bir notta şöyle yazıyor: “Hapisane bana kitap okumak, düşünmek, dinlenmek olanağı veriyor. Biçok iş planımı hapisanelerde yaptım.” Nesin Vakfı’nda yer alan 500 bin parçalık arşivi, belki de bir gün bu gizemli sözlüğün sırrını açıklayacaktır. 

 

Eski Türkçe alfabeyle yeni Türkçe yazıyor

Vakıftakilerin işleri zor. Aziz Nesin tüm notlarını transliterasyon yöntemiyle tutuyormuş. Yeni Türkçede yazıyor ancak Eski Türkçe alfabe kullanıyor. Bu da haliyle, arşiv taraması yaparken işleri biraz zorlaştırıyor. Serginin arşiv taramasından sorumlu Esin Pervane, sergi için çalışırken en çok üretkenliğine hayran olduğunu söylüyor. Kalp krizi geçirdiği zaman kaldığı hastane odasında Münevver Berk’in Nazım Hikmet’e yazdığı mektuplarını tek tek kopya ettiğini anlatıyor Aziz Nesin’in. Daha sonra Türkiye Şarkısı Nazım’a konu olan arşivin bir kısmı da buradan. Kitaptakilerin de bu arşivin sadece bir kısmı olduğunu keşfetmişler sonradan. 

 

 

Aziz Nesin, 1956'da kazandığı Altın Palmiye'yi 1960'ta askeri yönetime devlet hazinesine katkısı olsun diye bağışlıyor. Daha sonra bunu "yaşamımın en büyük aptallığıdır" sözleriyle kayda geçiriyor.  

Aziz Nesin Sözlüğü’nden 

Hak

Hak aşığı - Hak uğruna - Hakkı insaf - Hây hak! (karagöz) - Hak vermek - Hakkını almak - Hak huk derken -Anababa hakkı ödemiş hoca hakkı ödenmez 

 

Allah 

İş Allaha kaldı - Allah versin - Allaha emanet - Evvel Allah sonra sana - Allah layığını versin - Allahından bulsun - Allah derim - Bir şeycikler demem Allah derim - Bir Allahın kulu çıkmadı - Amanallah 

 

Taş 

Taş çatlasa yaparım - Ekmeğimi taştan çıkarır- Taşı sıksa suyunu çıkarır - İti an taşı hazırla - Arkasından sapan taşı yetişmez - İtin ayağını taştan sakınma - Başını taşa vurma - Çeki taşı - Taş taş üstünde kalmadı - Ziynet taşı - yüzük taşı - Balgam taşı (eski Bektaşi kemerlerinde vardı ) Zebercet taşı - Su taşı (kadın elbiselerine işlenir) Beyoğlu taşı - Peşmiye taşı 

 

Dil 

Dile kolay - Dilli düdük - Eşek dili - Dilimin belası - Bülbülün çektiği dilinin belâsıdır - Bir karış dili var (A kardeş dili de bir karış.) - Artık dillendi (adı çıktı) - Dile düştü bir kere - Dil uzatmak. 

 

Eşek 

Eşek dili - Dilini eşek arısı soksun - Ölmüş eşeğin kurttan korkusu olmaz - Topal eşekle kervana karışma - Baş çavuşun eşeği osurmuyor - Eşek anırtan yokuşu - Eşek inadı - Eşek şakası.  

 

Etek 

Eksik etek - Eteklik - Etek öpmekle dudak düşmez - Eteğini sürüdü. 

 

İç 

İçinden çıkılmaz - İçim çekti - İçini çekmek - İçli, Dışı seni yakar içi beni - İçinden pazarlıklı, İç çamaşırı - İçerlemek - İçerdeyim (zarar) - İçi geçmiş - İçinden geçirmek. 

 

Devlet 

Devlet kuşu - Ya devlet başa ya kuzgun leşe - Devlethane - Devletlim, Devletlü - Kelle-i bi-devlet 

 

El 

Ne elde kaldı ne avuçta - Elinle ver, ayağınla iste - El etek öpmek -  Elim böğrümde kaldı (koynumda) - Eline kakmak - Elim ağzımda kaldı - Bu işler elimden gelmiyor- Daha elime üç kuruş geçmedi - Eline ne geçiyor, ne alıyorsun (para) - El uzatmak (yardım) El öpmek - Isıramadığın eli öp - El elden üstündür ta arşa dek - Kızı elinden aldı - Elinden kurtarmak - Hanımeli.