Bir Amerikan trajedisi (30.01.2015)

Bennett Miller, 2006’da Capote filminin gösterime girmesinin hemen ardından John du Pont’nun dokunaklı öyküsünü keşfeder. ABD’nin en prestijli ailelerinden birinin tek mirasçısının 1996’da Pennsylvania’daki 800 hektarlık arazisinde eski Olimpiyat güreş şampiyonunu öldürmesiyle ilgili haberi Miller rastlantıyla okur.

Aslı Selçuk/Cumhuriyet

On yıl önce hiç gözde olmayan hatta işçi sınıfına ait sayılan güreşe tutkuyla bağlı
olan John du Pont engin topraklarında Foxcatcher adıyla bir güreş antremanı
merkezi kurmuştur. Du Pont, 1988 Dünya Olimpiyatları’nda Amerika’nın
altın madalya kazanması için 1984 Olimpiyat şampiyonları Mark ve Dave
Schultz kardeşleri yüksek ücretlerle işe alır. Ömür boyu hapise mahkum edilen
du Pont  2010’da öldüğünde Miller henüz Moneyball (Kazanma Sanatı/2011)
filmini çekmemiştir. Bu karmaşık gerçek öykü, karun gibi bir zengin adamın
güreşçi yetiştirmesinin ardındaki gizem yönetmenin ilgisini çeker, John’un
yaşam öyküsünü komik, soyut ve trajik bulur.

Miller, Capote’de(2005) yazar Truman Capote’nin In Cold Blood’ı(Soğukkanlılıkla/1966)
nasıl yazdığını anlattığı gibi Foxcatcher’da da(Foxcatcher Takımı/2014) bu üç adamın
arasındaki gergin gelişimi izler. Capote’de gazetede okuduğu bu cinayet haberiyle   
büyülenmiş, olayda algılayamadığı, karanlıkta kalan bir nokta duyumsadığından
cinayetlerin işlendiği Kansas’a dek giderek kendi araştırmasını yapmıştı. Ayrıca yazar
katil Perry Smith’le yarı tutku içeren ürkütücü bir bağda kurmuştu. Capote gibi Miller’da
üçüncü sayfa haberinden yola çıkıp kendi soruşturmasını yapar.

Açılış sekansı Foxcatcher malikanesinde cins atları, av köpekleriyle tilki avına çıkan
varsıl soyluların görüntüleriyle başlar. Tilki avı John’un(Steve Carell) annesi Jean’in
(Vanessa Redgrave) döneminden gelen bir aile geleneğidir. John’sa atlardan nefret eder,
o bir güreş koçu, koyu bir vatansever, hayırsever, kuşbilimcidir. Yakın dostları(!) John’a,
kartal, altın kartal, koç diye seslenirler. Güreşçi ağabeyi Dave(Mark Ruffalo) kadar
sosyal, dışa dönük olmayan Mark Schultz’u(Channing Tatum) John malikanesine davet
eder. Mark için bu davet akıl hocası Dave’in gölgesinden kurtulması, kendini ispatlaması
için iyi bir fırsattır. 27 yaşındaki saf Mark, Foxcatcher’daki yaşamdan çok etkilenir.
John’u iki yaşındayken ayrıldığı babası, bir lider, bir akıl hocası gibi algılar. Düzenini
bozmak istemeyen Dave ise ailesiyle birlikte kalır. Mark ebeveyn olarak gördüğü John’u
düş kırıklığına uğratmamak amacıyla altın madalya için canla başla çalışır. Mark bir süre
sonra John’un ürkütücü gerçek yüzünü görür. John çevresini parayla yönettiğinden kimse
ona karşı gelmeye cesaret gösteremez. Miller, John’la Mark arasındaki garip ilişkiyi
üstü kapalı anlatır. Sınıf çatışmalarını, cinsel gerilimleri, güdümleme oyunlarını
donuk, mesafeli bir anlatımla deşer.


Mark, ağbisi Dave’le John arasında kalakalır. Sessizlik anları bu etkileyici
psikolojik gerilimin boğucu solunumlarını taşır. Dave’in varlığı Mark için
sağlam bir dengedir, John’sa Mark’ı parçalamak için onu kaz gibi besler.
Bu erkeksi Bermuda Şeytan Üçgeni özellikle Mark’ın 90 dakikada 5 kilo vermesi
sahnesinde iyice belirginleşir. Beden hareketlerinin üstünden gerilimler, çatlaklar
yansır.

Foxcatcher, dalgalanan Amerikan bayrağı, Delaweare Nehri’ni Geçiş tablosu,
iç savaş anıları gibi büyük Amerikan filmlerinin izlerini taşır. Miller, erk, varsıllık,
çöktş saplantısı, güdümleme gibi Amerikan kimliğini oluşturan temaları sorgular,
kimseyi yargılamaz. Steve Carell, Channing Tatum, Mark Ruffalo yetkin yorumlar
sunarlar. Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü alan, 87. Akademi ödüllerinde 5 dalda
aday olan Foxcatcher Takımı bugün gösterime girdi.