Binali Yıldırım: Artık 'önce Türkiye' diyen bir akademik kadromuz mevcut

Başbakan Binali Yıldırım, MEB Şura Salonu'nda 2017 YLSY Bursiyerleri Yurt Dışı Eğitime Hazırlık ve Uyum Programı'nda konuştu.

cumhuriyet.com.tr

<video:953508>

Başbakan Binali Yıldırım, Dünyada üniversiteye erişimde Türkiye'nin ikinci sırada olduğunu belirterek, "2002'de 76 üniversitemiz vardı, bugün 186 üniversite var. Yakında 10 tane üniversite daha geliyor. Dünyada üniversiteye erişimde ikinci sıradayız. Bu son 15 yılda oldu. YÖK Başkanı'nın yalancısıyım birinci Yunanistan. İkinci Türkiye. Yunanistan'ı saymayın Türkiye. Bir vilayetimiz kadar ülke. İstanbul'dan biraz daha küçük. Neyse komşumuz yine de idare edeceğiz. Rahat durduğu müddetçe diyeceğimiz bir şey yok" dedi.

 Başbakan Binali Yıldırım, MEB Şura Salonu'nda 2017 YLSY Bursiyerleri Yurt Dışı Eğitime Hazırlık ve Uyum Programı'nda konuştu.

İşte Yıldırım’ın konuşmasından satır başları:

 Nasıl öğrencilerimizi başka ülkelere gönderiyoruz, başka ülkelerden de olabildiğince çok öğrencinin gelmesi lazım. Ben Türkiye bursuyla gitmedim ama 40’ımdan sonra öğrencilik yapmış biriyim. Yurt dışında öğrenciliğin ne anlama geldiğini az çok biliyorum.

 Tıp, diş, eczacılık, hukuk dışında üniversitelerde yabancı kısıtlaması yok diyor YÖK Başkanı. Ama önemli olan bunu tanıtmamız lazım. Bizim öğrencileri yurt dışında daha çok kabul edilmesini nasıl istiyorsak, yabancıların da gelmesini sağlayacak çok özel programlar üniversitelerimiz yapmalı. Tanıtım yapmalı yurtdışında. Bunu yaparsak üniversitenin bilinirliği de artar, kalitesi de artar. Onlar da reklamlarında şu kadar yabancı uyruklu öğrenci var diyerek piyasa yaparlar, hava atarlar.

 Artan nüfusumuzu dikkate aldığımızda eğitimi bütün boyutlarıyla ele almamız gerekir. Son 16 yıl içerisinde okullaşmadan, fiziksel imkan ve kabiliyete, öğretim müfredatından öğretmen-akademisyen sayısı bakımından baş döndürücü gelişmeler yaşadık.

 Güzel bir gelişme var gençlerle paylaşayım. Üniversitedeki kız öğrencilerin sayısı erkeklerden fazla. Demek ki erkekler biraz daha gayret etmesi lazım. Başarı kızlarda daha yüksek, bundan da gurur duyuyoruz. Öğretim üyesi bakımından da durum farklı değil. Bayan öğretim üyesi sayısı, erkek öğretim üyesi sayısından fazla. Üniversiteleri bayanlar teslim almış, hayırlı uğurlu olsun. Kızlarımızın, hanımlarımızın elinin değdiği yer çok daha güzel olur. Bundan ancak ve ancak mutluluk duyarız. Öğretmen sayısı 1 milyonu aştı. Askerimizin sayısının neredeyse 1,5 katı.

 Bir ilde üniversite varsa o ilin kendi içinde ekosistemi oluşuyor. Düşünün Erzincan 30 bine yakın öğrencisi var, şehir merkezinin nüfusu 85 bin. Şehre getireceği ekonomik katkının ne olacağını hesap edin. Bazıları ah vah diyor, üniversitenin havası var, artırırsanız

 “RAHAT DURDUĞU MÜDDETÇE BİZİM DİYECEĞİMİZ BİR ŞEY YOK”

 Bunlar memleketin evlatlarına yüksek öğretimi layık görmeyenlerdir. Olabildiğince bütün gençlerimiz üniversiteye erişebilmeli. Şu anda dünyaya üniversiteye erişme bakımından ikinci sıradayız. Birincisi Yunanistan. Bana verilen bilgiye göre, YÖK Başkanı’nın yalancısıyım.

 Yunanistan’ı saymayın… Bir vilayetimiz kadar ülke yani. İstanbul’dan biraz küçük. Ama komşumuz. Rahat durduğu müddetçe bizim diyeceğimiz bir şey yok.

 Ondan sonra da aman burası rahat dönmeyeyim demeyin. Böyle olursa külahları değişiriz. İdealinizden, hedefinizden, ülke sevdasından asla hiçbir eksilme olmasın. Mutlaka dönüp bildiğinizi öğrendiğinizi gelecek kuşaklara, ülkenizin gelecek hedeflerine aktaracaksınız. Bunu hepinizin yapacağından yüzde 100 eminim.

 Belki bizim dönemlerimizde bu kadar imkanlar yoktu. Biz bunun ezikliğini, yokluğunu yaşadık. İstiyoruz ki bizim evlatlarımız, torunlarımız aynı sıkıntıları yaşamasınlar. Türkiye’nin en sıkıntılı zamanında dahi yurt dışına öğrenci gönderme aksamadı. Memleketimizin eğitim ihtiyaçları bile tam anlamıyla karşılanmadığı durumda dahi, bu kapı hep açık tutuldu ve yurt dışına eğitim için kardeşlerimiz gönderildi.

 Hepinizin saygı duyduğu isimler yetişti. Yurt dışında eğitim alarak Türkiye’ye dönen bir çok değerli isim Türkiye’nin tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Mesela, büyük düşünce adamı Nurettin Topçu. Necip Fazıl Kısakürek. Felsefeci Cemil Sena. Siyaset Bilimci Ahmet Taner Kışlalı. Devlet adamı Adnan Kahveci. Ahmet Adnan Saygun. Yazar Sabahattin Ali. Matematikçi Cahit Arf. Duydunuz mu ismini? Cahit Arf dünyada çok önemli bir matematikçi.

 İlk etapta Atatürk, İstanbul Üniversitesi’nde başarılı 22 genci Avrupa ülkelerine göndermek istiyor. Bu öğrenciler arasında daha sonra bu ülkeye başbakan olarak da Suat Hayri Ürgüplü ve Sadi Irmak da var. Atatürk hangi öğrencilerin hangi ülkelere gönderileceğine dair tek tek kendisi oturmuş, yazmış, tespit etmiş. Ve böylece bu program başlamış.

 Hatta o gün ile ilgili Sadi Irmak’ın Berlin Üniversitesi’ne gönderilmesine karar veriyor. Sadi Irmak yola çıktığı zaman tereddüt geçiriyor. ‘Gurbete gideceğim’ diye biraz endişeleri var. ‘Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz’ bilinmezlikler var. Kafasında bir çok sorun var. Bu tereddütlerle beraber aklı gidip geliyor, gideyim mi gitmeyeyim mi diye. Sirkeci Tren İstasyonu’na geliyor. Bir postacı kendisine yaklaşıyor ismiyle çağırıyor ‘Sadi Irmak’ diye. Şaşırıyor, postacı benim burada garda olduğumu nereden bildi? Bir telgraf uzatıyor. Açıp bakıyor, gelen telgrafta Atatürk’ün ismi var. Ve diyor ki. “Evlatlarımı sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, alevler olarak geri dönmelisiniz’ Sadi Irmak o anki hissiyatını şöyle açıklıyor. “Bu telgrafı okuduktan sonra gel de gitme. Git de orada çalışma. Dön de bu ülke için canını verme” O günkü 22 kıvılcım, bugün binlerle ifade edilen rakamlara dönüştü. Bugün 824 kıvılcımımız var. Sizleri yurt dışına gönderiyoruz, sizler de eğitiminizi, öğretiminizi tamamladıktan sonra Türkiyemiz için hizmet ateşiyle yanan alevler olarak geri döneceksiniz. Buna inancım tamdır.

 Şimdi alın terinin yerini akıl teri alıyor. Akıl terinin katma değeri, alın terinden daha fazla olmaya başladı. Örneğin, bir bilgisayar programı geliştirmek milyonlarca araba üretmekten daha fazla kazanç sağlıyor. İşte şu sosyal paylaşım sitelerine bakın. Bunlar geçmişi 20 yıl. Araba üreticilerinin geçmişi 150 yıl. Onların kat kat üzerinde bir büyüklüğe ulaştılar. Neyle ulaştılar? Çok insan çalıştırarak değil, çok yatırım yaparak değil. Akıl teriyle ulaştılar.

"Artık önce Türkiye diyen bir akademik kadromuz mevcut"

 Artık güç yerine bilgi değer görüyor. En büyük güç bilgidir. Bilgi üretimi içinde gerçekten de yüksek donanımlı beyinlere insanlara ihtiyaç var. Bize düşen bilgi sahibi olurken istikametini de kaybetmeyen nesiller yetiştirmek. Modernleşme öykümüzün bugün hala tartıştığımız bir batılılaşma ve yabancılaşma sayfası var. Türk aydını, ne yazık ki uzun yıllar kendi ülkesine tarihine ve değerine yabancılaşmıştır. Ama şükrolsun ki ülkemizin siyasi istikrarıyla eş zamanlı olarak bilgi üretimi ve küresel üretim alışkanlıkları da değişmiştir. Artık önce Türkiye diyen bir akademik kadromuz mevcut. Eskiden daha farklı söyleniyordu. Şimdi önce Türkiye sonra mülkiye. Artık yabancılaşmayan, kendini inkar etmeyen, tarihiyle kavga etmeyen aydınlarımız var. Asıl olan kimliğini, mensubiyetini unutmadan evrensel bilgiyle donanmaktır. Aksi takdirde ne yüksek lisans yapmanın ne de doktora yapmanın bir anlamı yok. Bugün Türkiye’nin geleceği için attığımız her adımı milletimizin alın teriyle emeğiyle atıyoruz.

 Eminim ki sizler bu gerçeği asla unutmayacak ve yüklendiğiniz sorumluluğun gereğini hakkıyla yerine getireceksiniz. Bu millete olan vefa borcunuzu dünya ölçeğinde bilim insanları olarak ödeyeceksiniz. Tek hedefiniz geleceği inşa etmek ve kendinizi en iyi şekilde yetiştirmek olmalıdır. Orada FETÖ’cülerle memleket düşmanı bir takım kişilerle karşılaşacaksınız. Onlara hak ettiği muameleyi mutlaka yapacaksınız. Şartlarınız ne olursa olsun gençler. Ülkemize kimsenin laf söylemesine müsaade etmeyin.

 İsmet Bey'le İsveç’te öğrenciyken, 90-91’de ülkede bir kampanya başladı. “Nükleer Santrallar Kapansın” Bunlar çevreye zarar veriyor, patlayınca felaketler oluyor… Çernobil falan vardı galiba, büyük bir propaganda. Başbakan tabi şaşkın ne yapacağını bilmiyor. Çünkü ülkenin aşağı yukarı yüzde 70 elektriği nükleerden sağlanıyor. Sonunda dayanamadı çıktı dedi. “Tamam ben kapatmaya karar verim. Fakat küçük bir sıkıntımız var. Onu da vatandaşlarımızla paylaşmamız lazım. 10 yıl boyunca idare lambası yakacaksın. Elektrik yok. 10 yıl içinde alternatifini geliştirebiliriz. Bu arada elektriksiz idare edeceksiniz” deyince millet kıyameti kopardı. “yok yok kalsın” dediler. O günden bugüne ses soluk yok. Onun için gaza gelmeye lüzum yok. Her şeyin tedbiri var. Teknoloji gelişti, tedbirler gelişti. Belki burada arkadaşlarımız da nükleer konusunda uzmanlık, eğitim alacak arkadaşlarımız var. Gidecekler öğrenecekler, bu tesiste görev alacaklar.