‘Bin Dokuz Yüz’
Bin Dokuz Yüz, 1900’lerin başında bir transatlantikte karton bir kutunun içinde bulunan ve yirmi yedi yıl boyunca o gemiden hiç inmeyen bir bebeğin büyüleyici öyküsünü anlatıyor. Romanında okuru gizemiyle büyüleyen, aslında sıradan sayılabilecek bir dünyaya götüren Alessandro Baricco şu soruyu soruyor: Yaşamda bizi korkutan gördüklerimiz midir, yoksa hiç görmediklerimiz mi?
Cumhuriyet Kitap Eki“Bayanlar
ve Baylar... gemimize, her şeyiyle Titanic’e benzeyen bu yüzer kente hoş
geldiniz, sakin olun, oturun, şu arkadaki bey Tanrı korusun diye kulağını
çekti, çok iyi gördüm, Okyanus’a hoş geldiniz, sahiden ne işiniz var sizin burada,
bir bahse girdiniz, alacaklılar peşinize düşmüştü, altın yarışında yaklaşık
otuz yıllık bir gecikmeniz var, gemiyi görmek istiyordunuz ve kalktığının
farkına varmadınız, sigara almak için iki dakikalığına çıktınız, şu anda
karınız polise çok normal, iyi bir adamdı, otuz yılda bir gün bile kavga
etmedik diyor... Neyse lafı uzatmayayım, dünyanın lanet olası her yerinden üç
yüz mil ötede ve iki dakika sonra birisinin kusmaya çalışacağı bu yerde ne
işiniz var kuzum?..”
Romandan
Bin Dokuz Yüz, 1900’lerin
başında bir transatlantikte karton bir kutunun içinde bulunan ve yirmi yedi yıl
boyunca o gemiden hiç inmeyen bir bebeğin büyüleyici öyküsünü anlatıyor.
“Cennet Sineması”nın ünlü
yönetmeni Giuseppe Tornatore’nin beyaz perdeye uyarladığı Bin Dokuz Yüz’de
Alessandro Baricco okuru gizemiyle büyüleyen, aslında oldukça sıradan
sayılabilecek bir dünyaya götürüyor ve şu soruyu soruyor: Yaşamda bizi korkutan
gördüklerimiz midir, yoksa hiç görmediklerimiz mi?
Bin Dokuz Yüz - Bir Monolog / Alessandro Barricco / Çeviren: Şemsa Gezgin / Can Yayınları / 64 s.