Bilirkişiden tartışma yaratacak rapor: Foklar ölsün, nükleer olsun!
Akkuyu Nükleer Santralı’na karşı açılan davada bilirkişi heyeti skandal bir rapora imza attı. Raporda Akdeniz foklarının santral yapımı ve sonrasında tehlike altında kalacağının tespit edildiği ancak bu durumun santral yapımına engel olmayacağı savunuldu.
Hazal OcakDünya nükleer santralden vazgeçerken Türkiye, herhangi bir kazada doğa katliamına ve insan sağlığında ölümcül sonuçlara yol açacağına dair uyarılara kulak asmıyor, nükleer santral ısrarını sürdürüyor. Özel ve tüzel kişilerden oluşan 82 kurumun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Mersin, Akkuyu Nükleer Santralı’na karşı açtığı davada bilirkişi heyeti skandal niteliğinde bir rapora imza attı. Doğa aktivistleri birçok açıdan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun iptalini isterken, bilirkişi dünyaca koruma altına alınan Göksu deltası ve nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının santral yapımı ve sonrasında tehlike altında kalacağını tespit etti ancak bu durumun santral yapımına engel olmayacağını savundu. Davacılardan Greenpeace rapora tepkili.
Türkiye’de yer tahsisi 40 yıl önce yapılan Akkuyu Nükleer Santralı’nın temeli 2015 Nisan ayında atıldı. Santralı, Rus Devlet Nükleer Şirketi Rosatom inşaa ediyor. Çok sayıda sivil toplum kuruluşu, doğa aktivisti ve bölge sakinleri santrala karşı dava açtı. Danıştay 14. Dairesi’nde görüşülen davaya rapor hazırlaması için bilirkişiye gönderildi. Bilirkişi, Büyükeceli’deki santral alanında, 11 Temmuz 2016’da keşif yaptı. Keşif günü 500’e yakın nükleer karşıtı aktivist de Büyükeceli’de toplandı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, bilirkişilerden Prof. Dr. Ali Osman Öncel, kamu görevinden ihraç edildi. Keşif bu nedenle 5 Aralık 2016’da tekrarlandı.
15 kişiden oluşan bilirkişi heyeti 208 sayfadan oluşan bir rapor hazırlayarak 15 Şubat’ta mahkemeye sundu. Bilirkişi heyeti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan ÇED raporuna atıfta bulunarak, kıyı alanlarındaki balıklar ve diğer canlıların yumurtlama alanlarının koruma altına alınması gerektiğini belirtti. Çeşitli uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan Göksu deltasının barındırdığı nesli tehlikede olan türlerin de korunma ve nesillerinin kurtarılması ile ilgili önlemler alınması gerektiğini de ifade etti. Raporda nesli tehlike altında bulunan deniz kaplumbağalarının (Caretta caretta) ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince yaşam alanlarının korunmasına önem verilmesi gerektiği ifade edilerek “Santral sahası etki alanında bulunan nesli kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz fokunun 1. derece sit alanı olan Beşparmak adasındaki yaşam alanlarının korunması konusunda gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Akkuyu nükleer enerji santralinin inşaat dönemindeki deniz trafiği ve işletme aşamasındaki soğutma suyu nedeniyle özellikle Beşparmak adası mevkiinde yer alan üreme mağarası ve çevresine tehdit oluşturması kaçınılmazdır. Bu bölgede yapılacak olan her türlü faaliyet Akdeniz fokunun bulunduğu bölgeyi terk etmesine neden olacaktır” denildi. Tespitlerin ardından önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çeken bilirkişi, bu durumun nükleer santral projesinin gerçekleştirilmesine engel olmayacağını ve ÇED raporunu sakatlamayacağını savundu. Raporda en son ÇED raporunun hukuka uygun olduğu belirtilerek iptalini gerektirecek bir husus olmadığı sonucuna varıldı.
Greenpeace tepkili
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Avukat Deniz Bayram raporu gazetemize değerlendirdi. Geçen günlerde “Enerjide Nostaljiye Yer Yok” adlı bir kampanya başlattıklarını anımsatarak “Bu kampanya ile nükleerin hatalı uygulamalar ve karanlık varlığının geçmişte kalması gerektiğini söylüyor ve gelecekte enerji dönüşümünün mümkün olduğunu vurguluyor. Bilirkişi raporunun tamamını okuduğumuzda, bilirkişi heyetinin de nükleerin sevimsiz nostaljik yolculuğundan çıkamamış olduğunu görüyoruz” dedi.
Raporda “bazı konularda uzmanlık alanlarını aşan değerlendirmeler” yapıldığını belirten Bayram şöyle konuştu: “Bilirkişi kurulunda, hukuk konusunda bilirkişi olmadığı gibi, genel enerji politikaları ve ekonomi alanında da uzmanlık temsili olmamasına rağmen, raporda, alternatif enerji kaynakları ve ekonomik gelişmeler ile ilgili referanslara ve alternatif, uluslararası güvenilirliği olan araştırmalara dayanmayan değerlendirmelere yer verildiğini görüyoruz. Aynı şekilde bilirkişi heyetinin, mevzuata ilişkin hukuksal değerlendirmelerde bulunmuş olması da, raporda belirli konularda uzmanlık alanlarını aşan değerlendirmeler olduğuna işaret, bu değerlendirmelerin ise mahkemeye bilimsel bir veri sunmak yerine kanaat uyandırıcı fonksiyonu olabilir.”
Bayram koruma alanlarına ilişkin ise şöyle konuştu:
“Akdeniz fokları umarsızca şirkete emanet edilmiştir. Buna göre Akkuyu şirketi, patlatma yapmadan önce mağarada fok olup olmadığını kontrol edecek, patlatmayı olmadığı zamanda yapacaktır. Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile akdeniz foklarını korumakla yükümlüdür. Akdeniz foklarının, hiçbir bağımsız denetimi olmayan, Akkuyu projesinin sahibi şirkete emanet edilmesi, Türkiye’nin bu uluslararası sözleşmeler ile belirlenen pozitif yükümlülüklerine aykırıdır.”
Bayram, dünyadaki nükleer santralların durumu ile ilgili raporda hatalı bilgilerin de yer aldığını ifade ederek “Özellikle Fukuşima nükleer kazası sonrasında, birçok ülkenin nükleer yatırımlarından vazgeçmesi ve nükleer santrallarını kapatmaya başlamasına rağmen, bilirkişi raporu, bu durumu görmezden gelerek, dünyadaki nükleer yatırımlara dair değerlendirmeler yapmıştır” diye konuştu. Raporun nükleer kazalar bölümünde de konunu Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na (TAEK) paslandığını anlatan Bayram devam etti: “Bu konunun ÇED sürecinin konusu olmadığı TAEK tarafından gerekli incelemelerin yapılacağı söylenmiştir. Şöyle ki, kaza senaryoları ile ilgili sorulara soruya, bilirkişi şöyle cevap vermiştir: Ülkemizde yürütülen mevzuata göre kaza senaryoları, güvenlik analiz raporu ile sunulmasını gerekli kılmaktadır, bu husus ÇED Raporu kapsamında değildir. Akkuyu NGS için hazırlanacak olan Ön Güvenlik Analizi Raporu (ÖGAR) ve Güvenlik Analizi Raporu (GAR) TAEK tarafından değerlendirilecek ve uygun bulunması durumunda gerekli lisans ve izinlerin verilmesi söz konusu olacaktır.”
2 santral daha planlanıyor
Akkuyu dışında Türkiye’ye 2 santral daha planlanıyor. İkinci nükleer santralın, Sinop, İnceburun Yarımadası’nda deniz kenarına kurulacak. Kanadalı Candu şirketi ile Elektrik Üretim AŞ arasında imzalar atıldı. Üçüncü nükleer santralın ise İğneada’ya yapılmasının planlandığı açıklandı.