Bilic: Beni babam avukat annem rockçı biliyor
Büyük harf BILIC yazdığınızda, ünlü hocanın adı deforme oluyor. Biraz araştırdık, Hırvat dilinde büyük harf yok, onlar da tamamı büyük harf yazımda BILIC’ı tercih ediyor, İngilizler gibi. Biz de BILIC yazdığımızda sizden anlayışını bekliyoruz.
Arif Kızılyalın / CumhuriyetLiverpool galibiyetiyle Avrupa futbolunun adı en çok anılan teknik direktörleri arasına
giren Beşiktaş’ın Hırvat teknik direktörü Slaven Bilic, aslında “sadece ve sadece” bir futbol
adamı değil... Onu, belki de “o” yapan farklılık, sanattan, hukuka, sosyal yaşamdan, insan haklarına geniş bir yelpazeye sahip olması... Ve onun, bu özellikleri, Bilic’i belki de, önümüzdeki yıllarda, vatanından sonra en fazla bulunduğu Britanya topraklarına
taşıyacak. Cılız bir bebek Tarih, 11 Eylül 1968’i gösterirken, Tito Yugoslavya’sının, gösterişsiz ama tam teşekküllü hastanesinde bir bebek dünyaya geldi.
Hukukçu bir baba ile sanat meraklısı eğitimci bir annenin cılız çocuğuna, “Slaven” adını
veriyordu Bilic ailesi. Dev bir kitaplık ve onlarca müzik aletinin içinde geçen çocukluğu sırasında, aile büyükleri beklentilerini de çizmişlerdi ufaklık için, “Ya babası gibi günün birinde büyük bir hukukçu olacak, ya da annesinin itelemesiyle Yugosav müziğinde çığır açacak...” Gelgelelim, okul başlarken kanına karışan spor virüsü onu, doğduğu toprakların en ünlü futbol karakterlerinden biri yapacaktı. Sabah okul, öğleden sonra antrenman, akşam müzik kursu ve gece yarısı babasının minik kütüphanesinden ödünç aldığı kitapları arasında geçti gençlik yılları. Babası, Hukuk Fakültesi Dekanı olmuş, ona da adalet eğitimi yolu gözükmüştü. Okumayı seviyordu, özellikle Karl Marx ve Engels’in eserlerinden alın teri- emek-sömürü üçgenini sentezlemiş, oldukça iyi sayılabilecek
mali durumlarına karşı, “hakça paylaşımı” prensip edinmişti... Ama her Yugoslav gibi spor ve futbol çok farklı şeyler ifade ediyordu onun için. Hatta ilerleyen yıllardaki, “Kadınlara büyük saygı duyuyorum ama futbol onlardan daha güzel” sözü, onun hayat çizgisini anlatıyordu. Hem topçu, hem
popçu! Birçok arkadaşı basketbola ağırlık verirken o, doğduğu kentin takımı Hajduk’ta defans
oyuncusu olarak ön plana çıkıverdi. Yugoslav disiplininden midir nedir, planlı yaşam, onu
el attığı her alanda başarıya götürüyordu. Hatta bir hayli terlediği hukuk fakültesi eğitimi sırasında önce Fransızca, sonra İtalyanca, İspanyolca, Almanca, az buçuk da Rusçayı ekledi bilgi dağarcığına. İnanılmaz ama, bir ara okul arkadaşları ile Newerra adlı bir rock grubu bile kurdu.
Dedik ya, annesinin müzisyen, babasının avukat namzeti, ama o dibine kadar bir futbolcuydu.
Yugoslav iç savaşını hiç sevmemiş, Hajduk’tan sonra bir iki takımda kiralık forma
giyip Almanya’ya geçmişti. Ardından İngiltere’de West Ham-Everton macerası ve yeniden
doğduğu toprakların takımı Hajduk Split’te futbola erken ve şanssız vedası geldi. Etnik kimliği nedeniyle pek sevmeyen Dinamo Zagrebliler bile üzülmüştü Bilic’in sakatlığına.
Doktorlar, “Eğer oynarsan...” diyordu, ama o, çok sevdiği futboldan kopamıyordu ki! Belindeki sinirler artık ayaklarına hükmekmekte yetersiz kalınca mecburen kenara
geldi.
Formasını çıkartmış, eşofmanını giymişti. Gençleri buluyor, hak edene forma veriyordu
ki, 21 yaş altı milli takımda buldu kendini. 4 yıllık kısa teknik adamlık kariyeri 5. yıla girerken
artık Hırvat milli takımının 1. teknik direktörüydü. Hırvatlar onunla coşmuştu.
2008 Avrupa Şampiyonası’nda Türkiye’ye şanssız eleniş sonrası Dinamo
Moskova ve Beşiktaş.. Dövme merakı, ateist olarak bilinmesine karşın Slav Katolik
cemaatine mensup olması, UNİCEF gönüllülüğü ise onun çok ön plana çıkmayan özellikleri.
FİLOZOF GİBİ SÖZLERİ VAR
“Paramı yoksullarla paylaşmadığım gün insanlıktan yoksun
olduğum gündür.
- Dünyayı tek başıma kurtaramayacağımı gayet iyi biliyorum.
Ancak haksızlığa karşı hep ön saflarda olacağım.
- Takım olarak oynuyoruz. Zaten buradaki felsefe güç halkındır.
Oyunculara bunu anlatmaya çalışıyorum. Takımda
zenginler ve fakirler yok, sınıflar yok. Sınıfları ortadan kaldırarak
gücü halka vermeye çalışıyoruz. O bakımdan sosyalist
bir takım yaratıyorum diyebilirim.”
Sözleriyle de spor tarihine geçen bir adamdı o..!