Bilekten kalbe giden yol
Radiyal anjiyografi yöntemi, avantajları sayesinde dünyada hergeçen gün artan bir sıklıkla kullanılmaya başlandı.
cumhuriyet.com.trMemorial Hizmet Hastanesi Girişimsel Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Suat Altınmakas, son yıllarda kalp hastalığının tanı ve tedavisinde; ağrı, kanama gibi riskleri en aza indirmesi ve hastanın gündelik yaşamına hızla dönüşünüzü sağlayan işlem konforu ile öne çıkan el bileğinden anjiyo (radiyal anjiyografi) hakkında bilgi verdi.
Kalp ve damar hastalıklarının teşhis ve tedavisinde koroner anjiografi hala altın standart olarak kullanılan bir tanı yöntemidir. Bu tanı yöntemi geleneksel olarak “femoral arter” adı verilen kasıktaki atar damar kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Bu damarın geniş yapıda olması, işlemi yapan hekime kullanım kolaylığı sağlaması ve son yıllara kadar geliştirilen malzemelerin bu yoldan kullanıma uygun olması nedeniyle en sık kullanılan girişim yoludur. Radiyal anjiografide ise el bileğinde bulunan birbirine paralel seyreden oldukça ince iki damardan biri (Radiyal arter) giriş noktası olarak kullanılmaktadır. Radiyal atar damarın giriş yolu olarak kullanılmasına ilk olarak 1992’de başlanmış ve 2000’li yılların başından itibaren Kuzey Avrupa ülkelerinde bazı merkezler rutin olarak bu yolu kullanmaya başlamıştır. Bu yolun üstünlükleri popularitesini artırmış ve dünyada artık hergeçen gün artan bir sıkılıkla kullanılmaya başlanmasına neden olmuştur.
El bileğinden koroner anjiografi çok daha ince bir damardan gerçekleştirilmesi nedeniyle işlem sonrası kasıktan yapılan işleme göre işlem yerinde kanama, damarda oluşabilecek ve bazen hastayı ameliyata götürebilecek balonlaşma gibi giriş yerine bağlı komplikasyonları pratik olarak % 0 düzeylerine indirmesi en önemli avantajlarından bazılarıdır. Bahsedilen riskler özellikle tanısal anjiografiye oranla balon ve stent işlemleri esnasında çok daha sık görülmesi nedeniyle el bileğinden balon ve stent uygulamaları çok hızla popülerlik kazanmıştır.
Hasta konforu ön planda
El bileğinden anjiografinin diğer önemli faydası ise hasta konforunu artırmasıdır. Kasıktan yapılan işlemlerde hastanın 6 saat kadar sırt üstü yatması, tuvalet ve yemek yemek gibi ihtiyaçlarını sırt üstü yatar pozsiyonda gidermesi gerekir. El bileğinden yapılan anjiografide ise işlemden sonra izlem süresi 3-4 saat olup işlemden hemen sonra kola yerleştirilen kanamayı durduran bir sistem ile hasta rahatlıkla kalkıp dolaşabilmekte tuvalet ve yemek yemek gibi tüm ihtiyaçlarını yardımsız olarak gerçekleştirebilmektedir. Bahsedilen bu avantajlar özellikle prostat problemi olanlarda, obezlerde, bel fıtığı, romatizmal, kemik ve eklem hastalığı olanlar ve uzun süre sırt üstü hareketsiz olarak yatmakta zorlanan hastalar için daha önemli hale gelmektedir.
Minyon tipliyseniz ve el bileklerinzi çok ince ise bu yöntem size uygun olmayabilir
Anjiografi yapılmasına karar verilen bir hastada hekim el bileğinden işlem konusunda deneyimli ise kasık ve elbileği damarlarını ve hastanın fizyonomik bazı özelliklerini hesaba katarak hangi yöntemin daha uygun olacağı konusunda hastaya bilgi verecektir. Ancak kronik böbrek hastalığı olan diyaliz hastaları ve diyaliz adayı olan hastalar ile kollarında ortopedik ve anatomik problem olanlar, işlemi yapacak doktorun muayenesi ile bu yöntem için uygun görülmeyebilirler.Bunun yanısıra; minyon tipli ve el bilekleri belirgin derecede ince olanlarda da bu yöntem uygun olmayabilecektir.
Başarı oranı çok yüksek
Günümüzde; gerek komplikasyon sıklığının azlığı, gerekse hasta konforu açısından tüm dünyada artarak uygulamaya giren el bileğinden koroner anjiografi, balon ve stent uygulamaları bu konudaki teknik ve malzeme kalitesindeki ilerlemeler sayesinde işleme alınan hastaların %90’dan fazlasında başarı ile gerçekleştirilebilmektedir.