BİK’in gazetemize verdiği 45 günlük ilan kesme cezasına yapılan itirazı mahkeme reddetti

Basın İlan Kurumu’nun gazetemize ve cumhuriyet.com.tr’ye verdiği toplam 45 günlük ilan kesme cezasına yapılan itiraz reddedildi. Cezaları “Nefessiz bırakma girişimi” olarak yorumlayan hukukçular, “İktidarın gücü Cumhuriyet’i susturmaya yetmeyecek” dedi.

Zehra Özdilek

Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile ilgili gazetemizde ve cumhuriyet.com.tr’de yayımlanan yaklaşık 15 haber ve Pasifik Gayrimenkul Yatırım İnşaat AŞ’nin şikâyeti üzerine gazetemize verilen toplam 37 günlük ilan kesme cezası ile cumhuriyet.com.tr’ye verilen toplam 8 günlük ilan kesilmesi cezasına yapılan itirazlar mahkeme tarafından reddedildi. Gazetemiz avukatları verilen cezalara karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacak. Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Turgut Kazan, avukat Celal Ülgen ve Bilişim Hukuku Uzmanı Gökhan Ahi gazetemize verilen cezalarla ilgili gazetemize konuştular. 

ESKİ AİHM YARGICI RIZA TÜRMEN

“Basın özgürlüğü demokrasinin çok temel bir unsurudur. Basın özgürlüğü demokrasinin bekçisidir. Basının görevi yanlışları görüp eleştirmek, yanlışları halka göstermektir. Basın görevi bu. Tabii bu demokratik ülkeler bakımından böyle. Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde basın özgürlüğü çok tehlikelidir. Gerçekleri halka bildirmek, ışık tutmak rejim bakımından çok tehlikelidir. Onun için demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde yapılan ilk işlerden biri basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır. Halkın tek bir elden tek bir sesten bilgilendirilmesini, kendi propaganda mekanizmesini sağlamak şeklinde tezahür eder. Türkiye’de de bu böyle oluyor galiba. Basın özgürlüğü Türkiye’de son derece sınırlandırılmış. Zaten sınırlandırılmış üstüne bir de haberler engeleniyor. İşin şu tarafı herkesin tanıdığı kamuoyunun yakından bildiği kişileri eleştirme hakkı çok daha geniştir. Yukarısı eleştirilince basına her türlü baskı ve engelleme geliyor. Cumhuriyet’e verilen cezalar AYM’de ne çıkar bilmiyorum ama AİHM’de mutlaka ve mutlaka basın özgürlüğü olarak değerlendirilecektir. Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali olacağından hiçbir kuşkum yoktur. Türkiye’de özgürlüklerin sağlanması AİHM’ye mi bırakıldı bir tek. Giderek bu böyle oluyor.”

AVUKAT CELAL ÜLGEN

Basın İlan Kurumu “sosyal kamu hizmeti veren” bir kurum olduğunu, asal görevinin resmi ilanların hak ve adalet ölçeğinde dağıtılmasını sağlamak olduğunu yadsıyacak şekilde bir çalışma yöntemi benimsemiştir. Bu çerçevede iktidara dokunan ve eleştirel haber yapan gazetelere “ilan kesme” cezası verilmesi aslında iktidar yanlısı tek tip medya yaratma sevdasının bir sonucudur. Ne yazık ki iktidar bu yönde, hukuku kendi hukuku yaparak, medyayı kendi medyası yaparak doymak bilmeyen bir efor ile nalıncı keseri gibi ‘hep bana’ yontmaya devam ediyor. Bugün Basın İlan Kurumu’nun bu yanlı tutum ve uygulamaları aslında düşünce özgürlüğü, demokrasi, hak ve adalet karşıtlığıdır. Siyasi iktidar bu kurumu da bir sansür organı gibi korkutma ve susturma giyotini olarak kullanmaktadır. Cumhuriyet gazetesinin yüz yıllık yayın refleksini değiştirmeye yönelik bu girişimler siyasi iktidara beklenen yararı getirmeyeceği gibi tam tersine iktidardan uzaklaşmanın ve yitip gitmenin de nedenleri arasında yer alacaktır. Cumhuriyet Gazetesi Mustafa Kemalin aydınlık düşüncesinin, Cumhuriyetin, Aydınlanmanın gazetesidir. Hiçbir iktidarın gücü Cumhuriyet gazetesinin kollarını bağlamaya, onu susturmaya ya da pasif duruma getirmeye yetmeyecektir. Geçmişte örnekleri görüldüğü gibi...

ESKİ İSTANBUL BAROSU BAŞKANI TURGUT KAZAN

Çok açık bir biçimde BİK’in bazı gazetelere yönelik bu yaklaşımı gazeteciliği nefessiz bırakıp öldürme girişimidir. Türkiye’de yargı güvencesi kalmadığı için BİK çizgisini ısrarla sürdürüyor. Bu durum demokrasi ve basın özgürlüğü açısında BİK’in nasıl tehlike oluşturduğunu gösteriyor. BİK, gazetecilik zor bir iş olduğu için halkın haber alma hakkını engelsiz ve hatta desteklenerek sürdürülebilir olmasını sağlamak için kurulmuştur. Basın özgürlüğünü engelleyecek bir uygulama yapılamaz. BİK’in yapması gereken şey şudur; etik açıdan gazeteciliği arttırmak. Anayasa Mahkemesi 16 Ocak 2020’de ayrıca 9 Ocak 2020’de ki bireysel başvuru kararlarında da yine bu değerlendirmeyi yapıyor. Ekonomik imkânların bulunması sağlanması, korunması gerektiğine vurgu yapıyor. Yani gazetecilik için ekonomik imkânların bulunması, sağlanması korunması gerekir diyor. BİK’e sağ olun imkan cezalandırma değil etik açıdan değeri arttırma etkisidir. Gazeteye verilen cezaların çoğu Fahrettin Altun ile ilgili. BİK’de ona bağlanmıştır. Altun, denetleyen başıdır. O yüzden böyle bir denetleme, yargı bağımsızlığı açısından BİK’in amacı dışında hareket ettiğini gösterir. Ne yazık ki Türkiye’de yargı imkânı kalmadığı için mücadele etmek gerekiyor.

BİLİŞİM HUKUKU UZMANI GÖKHAN AHİ

BİK, keyfi cezalarıyla muhalif basını finansal destekten mahrum bırakmaya çalışmakta, iktidar yanlısı basını ise ilan havuzundan arta kalan ilan gelirleriyle ekstra desteklemeye çalışmaktadır. Kaldı ki, bunu sadece BİK yapmıyor, kamuya ait bir çok banka, finans kurumu, mobil operatörün yanı sıra belediyeler de muhalif basına fiili olarak reklam vermemektedir, reklam gelirlerinden mahrum bırakmaktadır. Muhalif basına uygulanan ve finansal baskının bir türü olan ilan kesme cezası, tek başına finansal bir ceza olarak görülse de, asıl amaç gazetelerin bağımsızlığını yitirmesi ve dolayısıyla halkın haber alma özgürlüğünü engellemektir. Bağımlı ve itaat eden bir basın yaratmaktır. Basına baskı ve yıldırma sayılacak bu işlemler anayasanın 25’inci maddesindeki “düşünce ve kanaat hürriyeti”,  26’ncı maddedeki “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ve 28. maddedeki ‘basın hürriyeti ilkelerine’ ve hükümlerine açıkça aykırıdır.