Big Brother’ın YSK’si kendini vurdu
YSK, sahte oyu önlemek için getirilen yasa kuralını, vatandaşın seçme hakkının korunması kılıfı altında yok sayarken ironik biçimde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ’referans’ gösterdi.
KEMAL GÖKTAŞYSK, sahte oyu önlemek için getirilen yasa kuralını, vatandaşın seçme hakkının korunması kılıfı altında yok sayarken ironik biçimde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ’referans’ gösterdi. Dünyanın ve ülkenin geldiği durumu en iyi anlatan kitaplardan biridir, George Orwell’ın “1984” kitabı. Big Brother’ın yönettiği, disiplinli bir parti rejimi altında, her anı gözetlenen bireylerden oluşan bir toplum distopyasının çokça izdüşümü var bugün hayatımızda.
Orwell, bu totaliter toplumun yönetilmesinin en önemli araçlarından birinin de kavramların altüst edilmesi olduğuna işaret eder. Bu toplumda “savaş barıştır, özgürlük kölelik, bilgisizlik kuvvettir...” YSK’nin mühürsüz oy pusulası ve zarfları geçerli sayan kararı, totaliter toplumda iktidar söyleminin öncelikle kavramlara saldırdığını ve zıt anlamlarıyla tedavüle soktuğu eşsiz örneklerden biri oldu.
YSK kararında anayasa ve yasalardaki seçim güvenliğine ilişkin düzenlemeler alt alta sıralanıyor. Düzenlemelerin amacı ve yöneldiği hedef çok açık: Seçmen iradesinin sandığa yansıması. Oy pusulalarının ve zarfların sandık kurullarında mühürlenmesine ilişkin düzenleme de bunu sağlamak için getirilmiş bir düzenleme. Yani bir hakkın kullanılabilmesi için getirilmiş “araç düzenlemelerden” biri.
YSK, 2 saat önce mühürlerin zarf ve oy pusulalarının diğer tarafına geçtiği itirazlarını incelerken verdiği kararda da mührün sahteciliği önlemek için getirilmiş bir düzenleme olduğunu belirtiyordu. 2 saat sonra AKP temsilcisinin çalakalem yazdığı, hukuksal hiçbir argüman içermeyen dilekçe doğrultusunda verilen kararda ise bu temel kuraldan hiç söz edilmiyor. Bunun yerine seçmenin mühürsüz oy pusulası ve zarfla oy kullanması konusunda hiçbir kabahatinin olmadığı, bu yüzden seçme hakkının elinden alınmasının “katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı” ileri sürülüyor.
Yani YSK hiçbir hatası olmayan seçmenin oyunu koruduğu iddiasının arkasına saklanmaya çalışıyor. Yani kavram tersyüz ediliyor ve sahteciliği önlemek üzere getirilmiş yasal düzenleme yok sayılıyor. Oysa YSK, seçim kurullarında görev yapanlara verdiği eğitimde “mühür” konusuna dikkat çekmişti. Seçmenlere yönelik hazırladığı görsellerin ilk sırasında da oy pusulasının ve zarfın mühürlü olmaması halinde kullanılan oyların geçersiz olacağı konusunda uyarmıştı. YSK, mühürsüz pusula ve zarflarla kullanılan oyların sahteciliğin önünü açacağı itirazına karşılık, bu materyallerin filigranlı üretilmesi gerekçesini ileri sürüyor. Oysa yasaya bu kuralın girdiği 2010 yılından sonra ve önce, seçimlerde zaten fligranlı kâğıt kullanılıyordu. Yani Meclis, sahte oy kullanılmasını önlemek için fligranlı kâğıdı yeterli görmeyerek mühür şartını da getirmişti.
YSK, kararına 2 temel “hukuki referans” veriyor: Anayasanın, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerle yasaların çelişmesi halinde uluslararası sözleşmelerin uygulanacağına ilişkin 90/5. maddesi ile bu maddeye bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) serbest ve demokratik seçim hakkını düzenleyen Ek 1 No.lu Protokolün 3. maddesi. Yani YSK mealen diyor ki: ‘Kanunu uygulamadım çünkü kanunla AİHS çelişiyordu. Ben de anayasa hükmüne dayanarak AİHS’yi uyguladım.’ Oysa YSK bugüne kadar, AİHS’nin “serbest ve demokratik” seçim hakkına dayanarak yapılan tüm başvuruları reddetti.
YSK bu kararlarda “Ben AİHS’yi uygulamam, Seçim Kanunu’na bakarım” diyordu. Kararları kesin olduğu için de bu kararlara itiraz edilemiyordu. YSK seçimlerde sahteciliği önlemek için getirilen yasa maddesini AİHS’ye uygun bulmuyor ve bu da hukuk diye yutturulmak isteniyor. Üstelik YSK AİHM’nin, AİHS’in referandumda uygulanmayacağı kararlarını gayet iyi biliyor.
YSK kararında da belirtildiği gibi AİHS’deki düzenleme genel seçimler için getirilmiş bir koruma hükmü. YSK şimdi AİHS hükmünü referanduma ilişkin bir kararda uygulayarak ileride kendi aleyhine sonuç doğurabilecek bir yolu açmış oldu. YSK böylece bu kuralın referandum için de geçerli olduğunu söylemekle yarın AİHM önünde hükümetin yapacağı önemli bir savunma argümanını da elinden almış oldu. Hukuka aykırı kararı kılıfa sokma çabası dönüp kendisini vuracak bir bumeranga dönüştü... Her işte bir “hayır” var…