Beynin aşırılıklara müthiş uyumu

İnsanın karşılaştığı aşırı sıcak, aşırı soğuk gibi olağanüstü uç durumlarda, beynin bedeni zihinsel ve biyolojik olarak hazırlama yeteneğine sahip olduğu ortaya çıktı. Bunun için bedeni bazı tekniklerle eğitmek gerekiyor. Kaygı gibi konularda ilaçsız hayat mümkün olabilir.

cumhuriyet.com.tr

Aşırı sıcaklar kendini göstermeye başladı. Bununla başa çıkmak için klima ve vantilatör gibi araçlara yöneliyoruz. Ancak aşırı sıcaklıklara karşı direncin yolu, aşırı soğukla başa çıkabilen insanların geliştirdiği bazı tekniklerden geçiyor olabilir.

Aşırı soğuğa direnç gösterebilen bazı insanlar var. Sözgelimi, uzun süre boyunca buzlu suda kalabilen Wim Hof. Namı diğer, Iceman. Hof ve benzerleri beyinlerini ve bedenlerini, onlara soğuğa karşı direnç veren bazı tekniklerle eğitiyorlar. Peki ama nasıl?

İnsan beyninin soğuğa nasıl tepki verdiğini inceleyen iki sinir bilim uzmanı, böyle bir direnç sırasında beyinde neler olup bittiğini araştırdı. Araştırmaya göre, bu tür dirençlerin elde edilmesi, beyni veya bedeni sistematik olarak değiştiren pratik teknikler sayesinde oluyor. Ve en önemlisi: Bunu sıradan insanlar da yapabilirler.

Yoga gibi teknikler, fizyolojik dengeyi değiştirmeye çalışır. Bilim insanları, buna homeostazi diyor. Homeostaz, bir organizmanın fiziksel bütünlüğü için temel bir hayatta kalma ihtiyacıdır ve çok önemlidir. Örneğin, birileri soğuğa maruz kaldığında bazı beyin merkezleri, vücudun tepkilerinde değişiklikler başlatır. Bunlar, ekstremitelere giden kan akışını azaltmak ve ısı üretmek için derin tabaka kas gruplarını harekete geçirmektir. Bu değişiklikler, vücudun ısıyı daha fazla tutmasını sağlar ve bilinçli kontrol olmadan otomatik olarak gerçekleşir.

Fizyolojik ve psikolojik denge

Vücut, duyusal veri topladığında ve bu verileri düzenleyen, önceliklendiren ve buna göre eylem planları oluşturan işlem merkezine (beyne) ilettiğinde homeostaz devam eder. Bu direktifler daha sonra bu fonksiyonları yürüten vücuda iletilir. Homeostaza aracılık eden ve eylemlerine rehberlik eden, aşağıdan yukarıya fizyolojik ve yukarıdan aşağıya psikolojik mekanizmalar arasındaki denge. Araştırmacılar, fizyoloji ve psikoloji arasındaki bu dengenin, soğuğa maruz kalmayla başa çıkma konusunda beyni eğittiğini düşünüyor.

Beynin soğuğa cevabı

Hof’un teknikleri arasında kontrollü nefes alma (hiperventilasyon ve nefes tutma) ve meditasyon söz konusu. Çalışmada, Hof, giydiği ıslak giysisine 3.8 derece su pompalayarak kendisini soğuğa maruz bırakmadan önce bu teknikleri uyguladı. Nefes tutma ve soğuğa maruz kalma, iki fizyolojik stres oluştururken, yaptığı meditasyon bir psikolojik kontrol şekli olarak karşımıza çıktı.

Normal denekler soğuğa maruz kaldığında, vücut sıcaklığı değişir ve homeostatik sürücüleri tetikler. Ancak Hof’un cilt sıcaklığı bu durumda değişmedi ve soğuktan etkilenmedi. Üstelik, kontrol deneklerinin aksine, Hof, beyninin gri bölgesini, ağrıyı düzenlemek için harekete geçirmişti. Kendi kendine öğrettiği bu teknik, beyninin ağrı yollarını değiştirerek soğukla başa çıkma yeteneğini değiştirdi.

‘Iceman’ bulguları neyi açıklayabilir?

Soğuğa maruz kalmanın, homeostatik beyin ağında, zaten nefes tutmasıyla oluşan, stres kaynaklı bir ağrı kesici yanıtı tetiklediği görülüyor. Gri bölgenin aktivasyonu, ağrı algısında ve dolayısıyla anksiyetede bir azalmaya işaret ediyor. Hof’un homeostatik beyin ağındaki bu sürekli değişiklikler, soğuğa karşı toleransı artırıyor.

Şu anda milyonlarca insan, depresyon ve endişe duygularına yardımcı olmak için ilaç kullanıyor. Bu ilaçların çoğu istenmeyen yan etkilere sahip. Kullanıcıları beyninin homeostatik sistemini etkileyecek şekilde eğiten davranışsal değişim teknikleri bir gün bazı hastalara ilaçsız alternatifler sunabilir. Beyin fizyolojisi ve psikolojisi arasındaki bağlantıları anlama çabaları gerçekten de daha mutlu bir yaşamın kapılarını açabilir.

Batuhan Sarıcan www.weforum.org