Beyin biten bir duygusal ilişkiye nasıl tepki gösteriyor?

Kişi ayrılığın etkisi altındadır ve kendisini farklı bir kişiymiş gibi görür.

cumhuriyet.com.tr

Brown Üniversitesi Tıp Fakültesi doktora sonrası araştırma görevlilerinden Xiaomeng (Mona) Xu tarafından yapılan bir araştırma bu soruya şöyle bir yanıt getiriyor:
 

 Zamanının büyük bir bölümünü eski sevgili, ya da eşin özlemini çekerek ve ilişkide nelerin ters gittiğini bulmaya çalışarak geçirir. Düşünce ve davranış biçimlerindeki bu değişikliğin nedeni ayrılıktan sonra meydana gelen sinirsel değişimlerin bir sonucu olabilir.
 

Beyin görüntüleme çalışmaları, bir yabancı tarafından bile olsa, reddedilmenin beyinde fiziksel acıyla devinime geçen aynı bölgeleri etkilediğini ortaya koyuyor. Rutgers Üniversitesi dirimsel insanbilim uzmanlarından Helen Fisher’in bir araştırmasında, kısa süre önce eşleri tarafından aldatılan ve kendilerine eski eş ya da sevgililerin resimleri gösterilirken işlevsel MRI taramasından geçirildiklerinde en ufak bir kıpırtı göstermeyen yürekli katılımcılardan yararlanıldı. Araştırmaya katılanların beyinlerinin ödüllendirme, güdülenme, bağımlılık, saplantı-zorlantı hastalığı gibi durumlarla ilintili çeşitli bölgelerinde etkinliğin arttığına tanık olundu. Bu da, duygusal bir ilişki sona erdiğinde kişinin kendisini olaydan sıyırmak için neden öylesine yoğun bir çaba harcamak zorunda kaldığının bir açıklaması olabilir.
 

Keder de ayrılık sürecinin bir parçası olabilir. Bir başka beyin tarama çalışmasında da, kısa süre önce bir ayrılık yaşamış kadınlardan fMRI işleminden geçirildikleri sırada eski eş ya da sevgililerini uslarından geçirmelerini isteyen araştırmacılar keder, uzun uzadıya düşünme ve süreğen bunalım gibi durumlarla bağlantılı beyinsel etkinlik biçimlerine tanık oldular.
 

Ayrılmanın yarattığı yürek acısı kimi insanlarda aylar boyu sürebilir. Ayrılıktan yaklaşık altı ay sonra bile yürek acısı çeken küçük bir grubu araştıran Alman araştırmacılar katılımcıların beyinlerindeki insula, anterior ve posterior singulat gibi bölgelerde depresyonla uyumlu bir etkinlik azalması olduğunu ortaya koydular.
Bu tür çalışmalar gönül yarasının takıntı ve üzüntüyle ilintili olduğunu gözler önüne sermekle birlikte, bu yöndeki bilgiler oldukça kısıtlı. Konuyla ilgili anlayış öncelikle katılımcılardan- insanların büyük bir olasılıkla her zaman yapmadıkları bir şey olan- etkin bir biçimde eski eş ya da sevgililerini düşünmelerinin istendiği araştırmalardan geliyor. Ayrıca, çalışmalar çoğu zaman, yürek yakanlardan çok, yüreği yaralıları hedef alıyor ve yalnızca ayrılık sonrası hüzün dönemine odaklanıyor. Neyse ki, çoğu kişi ayrılığın yarattığı yürek acısından zamanla sıyrılıp normal yaşamına geri dönüyor. Kimileri için ayrılık, kişinin işlevsiz bir ilişkiden kurtulup yeniden sevdalanmasına olanak tanıyan, yapıcı bir deneyime bile dönüşebiliyor.