Beyaz Gül İstanbul'a dönüyor
İstanbul'daki Hollanda Konsolosluğu önündeki gül heykelinin hikâyesini merak ettiniz mi? Bu gizemli hikâye, bir dans gösterisi olarak, yine gizemli sayılabilecek bir mekan olan Hocapaşa Kültür Merkezi’nde sahne alıyor.
cumhuriyet.com.trHocapaşa Kültür Merkezi, İstanbullu sanatseverlerin, dışarda geçirdikleri bir akşamdaki tercihleri arasında sayılmaz. Ancak 2008’den beri özellikle turistlerin yoğun ilgisine sahip. İlgi çekici sema gösterilerinin yanına Eylül’le birlikte Beyaz Gül isimli Osmanlı Sarayı’nın gizli kalmış hikâyeleinden birini konu alan dans gösterisini de eklemeye hazırlanan mekânın sahibi Kemal Çakırgöz’le ilgi çekici bir sohbet yaptık.
\n\n-Bize mekânın tarihinden bahsedebilir misiniz?
\n\nBurası Sirkeci’nin Hocapaşa mahallesi. İsmini de bu hamam ve camiden alıyor. 550 yıllık bir mekân. Burası 30 yıl önce bir restorasyon geçirmiş. Zamanında, pasaj fikriyle ortaya çıkılmış ama olmamış. 2008’de bize burayı önerdiler. Ben de uzun süre otelcilik yaptım, o dönemde turizme eğlence ve kültür hizmetleri ekleme girişimlerine başlamıştık ve burayı bir kültür merkezine dönüştürdük.
\n\n-Mekândaki etkinlikleri İstanbul’un kültür sanat ajandasında pek göremiyoruz ama turistlerin oldukça ilgisini çekiyor sanırım.
\n\nKesinlikle, buraya gelen Türkler genelde bir yabancının misafiri olarak geliyor. Biz de bu mekânın İstanbullularla buluşmasını istiyoruz. Yabancılar içinse kendi turizm kanallarımızı kullanıyoruz. En önemlisi tabii ağızdan ağıza yayılması. Turistlerin en çok ilgisini çeken, tabii ki Sema gösterisi. Mekânla birleşince daha da etkili oluyor. Sema deyince bir yandan yemek yiyilip sohbet edilen öbür tarafta köşede sema dönülen tarzda değil. Bir tiyatro gösterisi gibi. On yıl öncesine kadar Galata Mevlevihane’sinde yapılırdı. 2000’lerde mevlevihane dernekleriyle birlikte dışarı çıkaran benim. Ancak birşeyin taklitçisi her yerde çıkar. Biz de ondan şikâyetçiyiz. Ertuğrul Günay Turizm Bakanı olduğu dönemde Mevlevi ayininin nasıl yapılacağıyla ilgili bir genelge çıkardı.
\n\n-Peki bu genelge gösterinin içeriğiyle mi alakalı?
\n\n“Mevlevi ayini nasıl yapılır, nelere dikkat edilir, kaç bölümü vardır” gibi detaylar içeriyor. Sırf dönmek değil, bir yolculuğa çıkmaktır Mevlevi ayini. Ancak başka takrikatlar var, mesela Cerrahiler de Mevlevi ayini yapıyor, aynı şekilde yapıyorlar ama zikir gibi farklı ritüeller de var. Zaten Sema 2005’te UNESCO tarafından kültür mirası olarak kabul edilmiş. Genelge de tavsiye niteliğinde. Rahatsız olduğumuz gruplar var, işi tamamen ayağa düşürdüler. İl Kültür Müdürlüğü şimdi validen denetleme yetkisini de almış.
\n\n-Mevlevi ayinlerini mi denetleyecekler?
\n\nBir şikâyet olursa “usülüne uygun yapılmıyor” gibi; aslında bana sorarsanız bunu yapan herkese sertifika zorunluluğu getirilmeli. Bunun için de dernek olma zorunluluğu şart koşulmalı. Burada, bizim dışımızda “merdiven altı” diyebileceğimiz, tamamen gelenek dışı, fasıl benzeri müziklerle yapan gruplar var.
\n\n-Başka ne gibi etkinlikleriniz var?
\n\nTürk dansları gösterimiz var. Üç yıldır da onu yapıyoruz. Birebir otantik değil de, modern bir sunumla sergiliyoruz.
\n\n-Ya ona da bir genelge gelirse?
\n\nOna gelmez, folklörün de otantik hali eğitim açısından önemli. Ancak burayı bir sahne şovu hale getirdiğinizde bazı şeyleri değiştirmek zorundasınız. Yoksa kimsenin ilgisini çekmez. Onun dışında kalıcı “Türkiye’de Dans Kültürü” isimli sergimiz var. Onbin yıl öncesinden, Şaman kültüründen başlayarak bugüne kadar gelen dans tarihini anlatan bir sergi. Bir de Beyaz Gül isimli teatral dans gösterimiz var. Burayı İstanbulluları çekmeyi planlıyoruz. Hem halkın hem de turistlerin ilgisini ne çekebilir diye düşündük. Bir hikâye bulduk. Osmanlı haremindeki bir cariye azad edildikten sonra daha önce tanıdığı bir Hollanda konsolosuyla arasında bir aşk yaşanıyor. O dönem için kabul edilemez bir ilişki tabii. Bu döneme kadar gelen bir etkisi var. Bugün Hollanda konsolosluğu önündeki gül heykeli bu aşka ithafen yapılmıştır. Hatta cariyenin hayaletinin konsolosluk içinde dolaştığı söylenir. Pek çok konsolos eşi de hayaleti gördüğünü iddia eder. Cariye Çerkez olduğu için, her 14 Şubat’ta bir grup Çerkez o heykeli önüne çiçek bırakır. Böyle etkileyici ve pek bilinmeyen bir hikâye. Biz de bundan yola çıkarak gösteriye gelenlere bir hatıra hediye etmek istedik.
\n\n\n\n
\n\n
Beyaz Gül aşkın dansı
\n\n\n\n
Beyaz Gül’ün hikâyesini dans sahnesine taşıyan koreograflar Vildan Kavakgil ve Özge Kök anlatıyor...
\n\n-Hikâyeyi siz mi buldunuz?
\n\nVildan Kavakgil: Konu başlıklarımız vardı. Hikâye birkaç ay sonra geldi. Çok aradık, dans gösterisine dönüştürecek bir hikâye bulamadık.
\n\nÖzge Kök: Daha sonra Kemal Bey’iin bir arkadaşı bize bu hikayeyi getirdi.
\n\n-Hikâyeyi ilk duyduğunuzda kafanızda ne canlandı?
\n\nÖzge Kök: Hüzünlü bir aşk hikayesi olması bizi çok etkiledi.
\n-Aslında çetrefilli bir hikâye, bunu nasıl sahneye yansıtmayı düşündünüz?
V. Kavakgil: İki perdelik bir hikâye. İlk perdede biraz saray içini anlatıp, ikinci perdede aşkı tamamladık. Kurgu çok güzel oturdu, konsolos yerine bir padişah olsa bu kadar güzel olmazdı.
\n\nÖ. Kök: Çetrefilli dediniz ya, bir de ajanlık kısmı var, konsolos aynı zamanda bir ajan, ancak buna değinmedik. Bu da sonuçta tiyatro olmadığı için nasıl anlatırdık, bilemiyorum. Ayrıca başka türlü anlaşılabileceği için çok da koymak istemedik.
\n\nV. Kavakgil: Bizde çok fazla kurgu da yoktu. Mesela enderunlar nasıl eğitim alıyorsa, aynısını sahneye yansıtmaya çalıştık.
\n\n-Temel olarak bir modern dans gösterisi diyebilir miyiz?
\n\nÖ. Kök: Diyemeyiz. İçinde modern dans da var, bale de var, minyatürlerden de referans aldık.
\n\nV. Kavakgil: Düşünün, bir döneme ait sadece minyatürler var. Onlardan bir şeyler çıkarmaya çalıştık. Bir yandan haremde başka bir hayat var, onu da yansıtmaya çalıştık. Umarım iyi bir şey yapmışızdır.
\n