Beşiktaş'ta eski defterler açılıyor!

Beşiktaş'ın Fikret Orman başkanlığındaki yönetiminde sayman ve genel sekreter olarak görev yapan Ahmet Ürkmezgil, mevcut başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetiminin konuşmalarını genel olarak eski yönetim üzerinden yapmalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

DHA

Beşiktaş'ın Fikret Orman başkanlığındaki yönetiminde sayman ve genel sekreter olarak görev yapan Ahmet Ürkmezgil, mevcut başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetiminin konuşmalarını genel olarak eski yönetim üzerinden yapmalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirirken bunun özellikle Beşiktaş değerlerine zarar verdiğini söyledi. 
Ürkmezgil, Ahmet Nur Çebi ve bazı yöneticilerin Fikret Orman döneminde de yönetiminde olduklarının altını çizerek “Geçmişteki yanlış olduğunu düşündükleri şeyleri söylüyor olmak, yani inanın bizden çok onlara zarar verir, çünkü o zaman size 'neredeydin' derler. Bu insanlar hep bu işlerin içindeydiler. Sorumlu noktadaki yönetici olarak bulunuyorlardı” ifadelerini kullandı.
Beşiktaş'ın Fikret Orman başkanlığındaki yönetiminde sayman ve genel sekreter olarak görev yapan Ahmet Ürkmezgil, özel açıklamalarda bulundu.


"BUNLAR BEŞİKTAŞ'IN DEĞERLERİNİ VE PRESTİJİNİ AŞAĞI ÇEKEN ŞEYLER"


Başkan Ahmet Nur Çebi'nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaları değerlendiren Ahmet Ürkmezgil, “Öncelikle belirtmek istiyorum ki benim bu söyleşiyi kabul etmedeki neden o açıklamalar. (Amet Nur Çebi'nin açıklamaları) Ki hemen hemen 8 ay oldu. Sayın Çebi ve yönetiminin (maalesef ki şu an yönetimdeki arkadaşların bir kısmı bizimle birlikte yöneticilik yaptı) devamlı olarak bizim bulunduğumuz yönetimle ilgili negatif söylemleri var. Bu 8 aydır böyle gidiyor. Benim gayem amacım, Beşiktaş'ı çok seven, çok eski bir kongre ve divan üyesi de olarak bu konuşmaların Beşiktaş'a çok zarar verdiğini düşündüğüm içindir.  Şimdi buraya gelince eski yönetimle ilgili, yeni yönetimden veya başkan tarafından yapılan konuşmaların en başta Beşiktaş'a zarar verdiğini söylemek istiyorum. Sponsorluklar, taraftar ve hatta futbolcular bazında… Bu ortamda konuşulması Beşiktaş'ın değerlerini ve prestijini aşağı çeken şeyler. Bunların da Beşiktaş'a çok ciddi şekilde zarar verdiğini düşünüyorum. Ben görev yaptığım süre boyunca perde arkasında kalmayı ve medya önüne çok çıkmayı tercih etmedim. Ancak burada Beşiktaş'ın eski ağabeylerinden, yöneticiliği öğrendiğimiz, püf noktalarını bilen ağabeylerimizden de ses çıkmadığını görüyorum" ifadelerini kullandı.
Şeffaflık adı altında bütün her şeyin ulu orta konuşulmasının Beşiktaş'a çok zarar getireceğini söyleyen Ürkmezgil DHA'ya yaptığı açıklamalarına şöyle devam etti. ''Ben birkaç ay evvel bir konuda fikir beyan ettmiştim. İster istemez kendi amacından sapacak şeyler olmuştu. Meşhur otoparkla ilgili, çok haksız yere yapılan eleştiriler ki ben inanılmaz emek vermiştim AVM'ye. Bana göre otoparkta çok çarpık bir şey yoktu. Bütün bunlarla ilgili, 'Hiç bir şeyden kimsenin haberi yoktu' gibi yeni yönetimden çıkan söylemlerin çok yaygın bir şekilde kullanıldığı anda, ben böyle bir şeyi kabullenemeyeceğimi 'Herkesin her şeyden haberi vardır' diye söyleyince bütün ilgi alaka o konuşmaya gitmiş. Benim Beşiktaş'ın değerlerinin zarar gördüğüne olan feveranım, o zaman ikinci planda kalmıştı. Şu anda da aynı şeyi tekrarlayacağım. O sorulara, o suçlamalara tek tek cevap vermenin yarar getireceğini düşünmüyorum. Biz Süleyman ağabey zamanından beri hep bu terbiye ile büyüdük. Biz, bizim meselemiz ulu orta her ortamda konuşulur değil, divan ve mali kongrelerinde olur şeklinde büyüdük. Dolayısıyla şu anda o konulara cevap vermek istemiyorum. Çünkü bunlar 'şeffaflık' adı altında bütün her şeyin ortalığa çıkıyor, her şeyin konuşuluyor olması. Beşiktaş'a fevkalade zarar getireceğini düşünüyorum."
Divan Kurulunda açıklanan borç ile Başkan Ahmet Nur Çebi'nin açıkladığı rakamlar arasındaki farklılığa değinen Ahmet Ürkmezgil, "Benim de zaten hatırlayabildiğim kadarıyla iki dokuz yüz küsur borç, ki orada aktifte olan iki yüz küsur civarında bazı rakamlar vardı. Hatta divan toplantısı bizim seçime denk geldiği için biz yapamamıştık, yeni yönetime kalmıştı. Orada o an bizim CFO'muz şu anda da CEO olan kardeşimiz. O rakamı divan kurulu önünde açıklamıştı iki dokuzyüz küsur diye. Sayın Çebi, üç küsur diye açıkladı. Ona bakmak veya incelemek lazım. Denetleme kurulunun yeni tutanağı benim elime geçmedi. Onu, onlara sormak lazım" şeklide konuştu.


"BANKALAR BİRLİĞİ ANLAŞMASI İÇİN O ZAMAN BAŞKA ÇAREMİZ YOKTU"


Bankalar Birliği ile yapılan anlaşmayla ilgili de konuşan Ahmet Ürkmezgil, şu ifadeleri kullandı:
"Ben bu arada şu vesileyle iki şeye değinmek istiyorum. Bir tanesi Ziraat Bankası anlaşması diye anılan bankaların yaptığı konsorsiyum, Denizbank, Ziraat Bankası, Halk Faktoring şeklinde olan. Orada gerçekten çok ciddi çalışmalar yapıldı. Yani gerçekten Ziraat Bankası o işin liderliğindeydi. O işin ilk taslağını yaparken şu andaki CEO'luk makamında olan arkadaşımız çok emek vermiştir. Burada Ziraat Bankası'nın yetkililerinin ona çok teşekkür ettiği günleri ben yaşamışımdır, şahit olmuşumdur. O toplantılar, Ziraat Bankası, diğer bankalar bütün imkanlarını koyaraktan, hükümet üzerinde de çok ciddi isteklerde bulunaraktan, çok ciddi uğraş vererekten o haline gelmiştir. O anda, o işin olmaması bizim çok daha zor günler yaşamamıza sebebiyet verirdi. Ayrıca bunun başka da çaresi gözükmüyordu. Bunun yanında benim esas anlayamadığım kısmı biz oraya giderken 'evet daha büyük rakamlarla' yola çıkılmıştı. Ama o ondaki Türkiye'nin şartları, o andaki ortamlar, o noktalara taşıdı meseleyi. Dediğim gibi biz de diğer birçok kulüp gibi bunları imzalamak zorunda kaldık. Ama bize ek bir yükü nasıl getirdiğini ben hala anlayabilmiş değilim."Bankalar Birliği ile yapılan anlaşmanın o anda yapılması gerektiğini söyleyen Ürkmezgil, şöyle konuştu:
"Kesinlikle bu temlikler zaten vardı. Orada ek bir sponsorluk veya başka gelir kaynakları yaratıldığı anda sana bir nefes alma imkanı sağlıyordu. Zaten bütün temlik yapılacak kanallar kullanılmıştı, ama o anda, o çıkmazdan, o açmaz durumdan kurtulurken zaten her şey temlikliydi. Yani, benim bulunduğum, Sayın Çebi'nin bulunduğu dönemde kendisi de zaten bunları biliyordu. Yönetimdeki bazı arkadaşlar zaten o zaman da vardı, onlar da biliyor. Yani o gün Ziraat Bankası'na ilave bir temlik vermedik. Rakamlar bağlayıcı şeyler, şu anda bir şey söylemek istemiyorum ama ilave bir temlik vermedik. Her şey zaten temlikliydi. Ben geldiğimiz nokta itibariyle sanki bir tek Beşiktaş'ın durumu konuşuluyor, yalnız Beşiktaş Kulübü bu kadar zor duruma düşmüş, diğer kulüpler çok fevkalade iyi durumlarda, öyle bir sıkıntıları yok, böyle bir algı yaratılıyor. Neden yaratılıyor? Beşiktaş, Beşiktaşlılar tarafından ortaya konulup konuşulduğu için yaratılıyor. Yoksa diğer kulüplerin Beşiktaş'ımızdan daha farklı bir durumu yok. Hatta daha fazla olan kulüplerimiz vardı bunun içerisinde. Dolayısıyla temlik konusunda bizim Ziraat Bankasına ilave verdiğimiz bir şey yok, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ziraat Bankası olayı bizim o onda yapmamız gereken bir şeydi zaten."
Ahmet Nur Çebi'nin 2023 yılında 4.1 milyar TL’yi geçebileceği yönünde yaptığı açıklamayı anlamakta zorluk çektiğini belirten Ürkmezgil, “Bir şey daha ilave etmek istiyorum. Hep benim gayem 'Beşiktaş'a zarar verilmesin' noktasından hareketle ileriye ait, geleceğe ait, vaatlerde, tasarruflarda, düşüncelerde, planlarda program yaparken hiç daha kötü yapar mısınız? Ben geçen gün sayın Çebi'nin o beyanatını okudum, yani gerçekten anlamakta çok zorluk çektim. 2023 yılının borcunun şu anda 3 milyar küsur, daha sonrada 4.1 milyara çıkacağından bahsediyoruz. Ya bu nasıl bir şey anlamadım. Yani bütün bunlar insanları daha çok kaçırır, sponsorları daha çok kaçırır, taraftarı daha çok kaçırır. Bunun başka bir izahı falan yok, anlamakta çok zorluk çekiyorum. İnsanlar önüne hep daha iyi, daha güzel hedefler koyarlar. Hatta sayın Fikret Orman moral motivasyon yükselsin derken aynı zamanda marka değeri de artsın diye hep çok daha iyi gösterirdi. Bu bizi daha çok bağlar dediğimiz de de 'O kadar olmayabilir' derdi. Dolayısıyla ben bu 4.1 milyar TL beyanatının ileriye yönelik bu kadar negatif hedefin manasını çözemedim” ifadelerini kullandı.
Geçmiş dönemde döviz borcunun önemli bir bölümünü TL'ye çevirdiklerini de aktaran Ürkmezgil, “Şimdi bizim  o anda aldığımız bir para var. Bizim oradaki bütün konsorsiyumun hepsinde ayrı ayrı temliklerimiz vardı. Biz daha evvelde borçlarımız dolayısıyla tüm bu borçlara karşılık o temlikler orda bulunuyordu. 250 milyonun veya 290 milyonun karşılığındaki verilen bir temlik değil o. Bizim, o ara yapmış olduğumuz bir güzel şey daha var ki, geçenlerde sayın Ali koç başkan da Fenerbahçe’de yapmış, döviz borçlarını gazetelerde okudum ben onu TL'ye çevirmiş. Bizde o andaki 1.5 milyar civarındaki döviz borcunu TL'ye çevirdik. Yüzde 31 artışlarda ne kadar avantajımız olduğunu siz hesaplayın. Yani oradaki temlikler bütün bankalardaki olan borçlarla ilgili kısmı kapsıyor” dedi. Ürkmezgil, yaptıkları büyük kısıtlamalarla kulübü iyi bir seviyeye getirdiklerini, ardından gelen 2 şampiyonlukla durumun toparlandığını ifade etti. Ahmet Ürkmezgil, “Çok büyük kısıtlamalar ve çoğu şeyi doğru yaparak kulübü iyi bir düzeye getirdik. Sonrasında da 2 şampiyonlukla durum toparlandı. O arada stadyum yapıldı. Stadyumun kamuoyunda gerekli değeri gördüğünü ben düşünmüyorum. Oradaki fedakarlığı, beceriyi, oradaki yapılabilen bir şey 'evet stat çok güzel yapıldı' manasıyla konuşuldu. Ama oradaki işin nasıl bitirildiği konusunda gerekli değeri gördüğünü düşünmüyorum. Dolayısıyla oraya da gerçekten ciddi rakamlar gitti. Bizim ondan sonrasında kaçırdığımız şampiyonluklar var. Şampiyonluklarla ayakta tutmaya çalıştığımız, kısmen takımı toparlarken, stadı yaparken hiç değilse stabil vaziyette tutmaya çalıştığımız o borç, şampiyon olamayınca geriye doğru dönüş oldu. İlave olaraktan şunu da söyleyebiliriz futbolcu aldığınız zaman ne kadar incelerseniz inceleyin, ne kadar tetkik ederseniz edin, doğrusunu yapmaya çalışın, doğrusunu yaptığınızı zannedin, ama bu işin takıma uyum diye bir hadisesi var. Mesela biz Douglas'ı aldığımızda herkesin almak istediği bir sağ bekti. Tyler Boyd, Ankaragücü'nü tek başına ligde tutmuştu. Bu oyuncular da gerekli faydayı sağlayamadı. Oradaki mali portrede daha iyi hale getiren şampiyonluklardır. Şampiyonluğu kaçırdık, iyi neticeler alamadık. Çok ciddi bir şekilde bir tasarrufa gittik. Takımın maliyetlerini 70 küsur milyondan Eurolardan, 53-54 milyon Euro'ya indirdik. Bu arada yaş haddini de ciddi şekilde indirdik. İleriye yönelik para kazanacağımız futbolcular alındı. Ama bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor. Kötü gidiş oldu. Bunun sebepleri en başta söylediğim gibi o borçları , iki şampiyonluk esnasında paraları tamamen kenara attık, borçları sıfırladık gibi bir şey yok zaten. Bunlar da kongrelerde açıklandı. Ama bir de şampiyon olamadığın anda kalktınız geriye sarmaya başladınız. Hadise bundan ibaret” diye konuştu.Futbolcularla yapılan sözleşmelerin fahiş rakamlar üzerinden yapıldığı eleştirisine de cevap veren Ürkmezgil, “Son dönemi söylüyorsanız 2018-19 sezonunun ardından 2019-20'de biraz evvel de söylediğim gibi çok ciddi şekilde takımın maliyeti aşağıya indi. Yani orda 7 oyuncuya 9 milyon Euroluk bir para ödendi ki gayet normal bir rakam. Ljajic'in mecburen uzatması vardı. Öncesinde de zaten bu sorunun muhatabı da ben çok değilim, çünkü ben genel sekreter görevindeydim. Bir de mali işlere yardımcı olmaya çalışıyordum. Bu işlerle ilgili zaten sayın Çebi yönetimdeydi, Erdal Torunoğulları yönetimdeydi. Yani o insanlar vardı zaten. Veya bizim başkanımızdan bu soruların cevabı alınabilir. Ben tek tek olayların cevabını vermek için burada değilim. Ben de bundan sonra Beşiktaşlıların 1’inci sandıkta oy kullanan bir ağabeyi olarak, bu yaptıklarımızın kendimizden ziyade Beşiktaş'a zarar verdiğini mesajını vermek için bu röportajı kabul etmiştim. Dolayısıyla o dönemdeki rakamlar niye öyle oldu, niye böyle oldu sorularını Sayın Çebi ve Sayın Torunoğulları da vardı, onlarla da görüşülebilir" dedi. 

Ahmet Ürkmezgil çıkan haberlerle Beşiktaş’ın zarar gördüğünü ve bunun farkında olunmadığını vurgulayarak, “Bizim bu yaptığımız çalışmaların son 1, 1.5 yıl evveline kadar şu andaki yönetimdeki, şu andaki başkan, hep bu insanlar vardı sonuçta. Yani daha evvel meşhur “Biliyorum, bilmiyorum' meselesinde olduğu gibi bu konularla ilgili ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum. 'Bilmiyorum' meselesini kabul etmiyorum. Orada olan herkesin Beşiktaş'la ilgili bütün faaliyetlerden haberi olması lazım. Yani bilmiyorum demek bir mazeret değildir. Onun için geçen sefer de bu kadar çok isyan etmiştim. Şimdi her dakika bu konuşuluyor. İcraatla, nasıl kurtarırız, kulübü daha karlı hale nasıl getiririz, bu girdaptan nasıl çıkarız, en azından ileriye dönük bir beyanat duysak rahatlayacağız. Biz ileriye dönük 4.1  milyar borç beyanatı duyuyoruz. Bunun yerine kalkıp da her dakika geçmişteki yanlışları, geçmişteki yanlış olduğunu düşündükleri şeyleri söylüyor olmak, yani inanın bizden çok onlara zarar verir, çünkü o zaman size 'neredeydin' derler. Bu insanlar hep bu işlerin içindeydi. Sorumlu noktadaki yönetici olarak bulunuyorlardı. Bunu tabii gerçekten anlayamıyorum, çok üzülüyorum, Beşiktaş'a zarar verdiği için çok üzülüyorum. Şahsımla ilgili hiçbir derdim yok. Artı yönetimdeki o andaki başkanı savunmakla da hiçbir derdim yok. Herkes kendisini savunması gerekiyorsa savunur. Bu insanlar işin içinde daha evvel de olmuş olmalarına rağmen kimse Beşiktaş'ın zarar gördüğünün farkında değil” ifadelerini kullandı.


“DEDİKODULAR İÇİN KULÜBÜN İÇİNE BAKMAK LAZIM”


Son olarak Başkan Ahmet Nur Çebi'nin söylediği dedikoduların genelde kulüp içinden çıktığını dile getiren Ahmet Ürkmezgil, sözlerini şöyle noktaladı:
“Benim twitter, sosyal medya falan hiçbir kaynağım olmadığı için, ancak birilerinden yollandığı zaman geliyor, o da çok nadir oluyor. Bu işlerle ilgili olmadığımı biliyorlar. Ama zaten maşallah dedikodulara gerek olmadan biz medya tarafından her dakika bütün bunları izliyoruz. Dedikodu değil de Beşiktaş'la ilgili, bizim yönetimlerle ilgili negatif haberler. Ama o dedikodularla benim bir ilgim yok. Bunu çıkaranlar da genelde hep böyle olur, kulübün içinden çıkar, kulübün içinden araştırmak, bakıyor olmak lazım, dolayısıyla bu konuda aydınlatıcı bir şey söyleyemeyeceğim.”