Beşiktaş evimiz kimseye biat etmeyiz

Evdeki hesap Çarşı'ya uymuyor. Siyah-Beyazlı taraftar grubu, hikâyesini haksızlığa karşı duruşuyla şekillendiriyor. Mesele ne peki? Mesele Uludere'de yitip gidenler, mesele Reyhanlı'da öldürülen masumlar... Mesele demokratik haklarını kullanmak istedikleri için yaralananlar, saldırılanlar, öldürülenler...

cumhuriyet.com.tr

Farklı renklere âşık olan taraftarın, rakipleri kazanıyorken tuhaf bir biçimde keyiften dört köşe oldukları bir dönemdeyiz. Fanatik bir Fenerbahçelinin, Siyah-Beyazlı takım fileleri havalandırdığında Beşiktaşlı arkadaşına “Gooool” diye mesaj çektiği günler yaşıyoruz. Kimileri buna siyaset diyor. “Ucuz kurnazlıkla soslu korkunun”, gece yarısı, şehir dışına maç koymasının nedeni de şüphesiz siyaseti engellemek. Ne var ki evdeki hesabın “Çarşı”ya uymayacağı malum. Bunu kısa yoldan, bir “vicdan muhasabesi” olarak tanımlamak mümkün.
“Futbola siyaset sokmayın” diye tehditler savuranlara da “Hakkınızı yüksek sesle dile getiremezsiniz” diye karşı çıkanlara da siyah ve beyazın ortasında duran kalabalık işte bu vicdanın sesiyle cevap veriyor... “Uludere’de yitip gidenleri, Reyhanlı’da öldürülen masumları , demokratik haklarını kullanmak istedikleri için yaralanan, saldırılan ve öldürülenleri unutmayız! Mesele yaşam haklarımıza edilen müdahaleler. Mesele, hızla taşeron hale getirilen işçiler. Mesele kimliksizleştirilen kadınlar. Bunun ötesinde mesele, yandaş firmalara kâr sağlamak amacıyla dağıtılan bozuk sütler-nedeniyle zehirlenen çocuklar! Bu yaşananları görmezden gelemez, sevimli olmak için biat edemeyiz!”
Açıkçası Çarşı taraftar grubu, yaratılmak istenen korkuya, beyaz bir ruh haliyle, siyah çentikler atıyor. Grubun uğultusu, zihinlerdeki cümlelere hassas ekler yapıyor... Özeti, Britanyalı yazar Simon Kuper, meşin yuvarlağa sosyolojik bir şekil vererek geçiyor: “Futbol asla sadece futbol değildir!”

Ev kira, semt bizim

Hâlâ Beşiktaş’ın sadece bir takım, siyahla beyazın renk, Çarşı’nın da bir taraftar grubu olduğunu düşünenler var. Ancak Çarşı taraftarının Beşiktaş, çarşı içinin duvarlarına kazıdığı yazılar bu yargının eksik olduğunu gözler önüne seriyor... “Ev kira, semt bizim. Siyah ölüm, beyaz yaşam! Çarşı, alayına gider!” Gezi sürecindeki en çetin direnişlerden birine de Beşiktaş’ın sahne olmasının nedenlerinden biri de bu yazılarda gizli aslında. Çarşı, dosta düşmana ve anlayana, “Evet haksızlığa karşı, muhalif bir taraftar grubuyuz. Kimseye biat etmeyiz. Beşiktaş bizim evimiz. Burada çocuklarımızı dövmelerine izin verecek değiliz. Evimize kimseyi sokmayız!” diye sesleniyor.

ÇARŞI’NIN EYLEMLERİ

* Darülaceze ziyareti
*arşı, her bayramda Darülaceze’yi ziyaret ederek oradaki büyüklerimize moral vermektedir.
* Kızılay için kan bağışı
Grup, bir lig maçı öncesi Beşiktaş’ta açılan Kızılay çadırlarında kan vererek bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur.
* Irkçılık karşıtı pankart
Barcelona forması giydiği dönemde ırkçı protestolara hedef olan Kamerunlu oyuncu Samuel Eto’o’nun maruz kaldığı duruma tepki gösteren Çarşı, tribünlerde “Hepimiz Eto’o’yuz” pankartı açmıştır.
* Çarşı, nükleere karşı
Çarşı, Greenpeace ile birlikte 2006-2007 sezonunda İnönü’de oynanan G.Saray derbisi öncesinde Yeni Açık tribününde açtığı “Nükleersiz Türkiye” pankartıyla bu konuda duyarlılık oluşturmuştur.
* ‘Yalnız değilsin Van’
Van depreminin ardından kış ayları boyunca konteynırlarda kalacak Van halkı için bir F.Bahçe maçı sonunda atkılarını, berelerini sahaya atan Siyah-Beyazlılar bu soruna da el uzattı ve vatandaşlarımıza yardım etti.
* ‘Güneşin çocuklarını giydiriyoruz’
Çarşı’nın son organizasyonu, sokak çocukları için başlattığı kıyafet kampanyası. Beşiktaş tribünlerinin iyi yüreklileri, “Güneşin çocuklarını giydiriyoruz” kampanyası ile 0-15 yaş arasındaki çocuklara Beşiktaş’taki kartal heykeli ve Abbasağa Parkı’nda kıyafet topladı.

Optik Başkan kalbimizde

Hayatında bir kez futbol topunu görmüş Beşiktaş taraftarının ve Beşiktaş semtini mesken tutan herkesin, Optik Başkan’ın hikâyesiyle ilgili az çok bilgisi olduğu kesindir.

İçinde anarşizmi simgeleyen “A” harfi olan logoyu da Optik Başkan kendi elleriyle çizdi.

Beşiktaş Çarşı Grubu tribün liderleriyle anılıyor. Liderlik, kriterleri elbette takıma bağlılık, tribündeki hal ve hareketler ile Beşiktaş tutkusunu yaşam tarzına çevirmiş olma kriterlerinin yanı sıra, sosyal olaylara da duyarlı olmayı gerektiriyor. Tribün liderliği bir nevi el verme yöntemiyle aktarılıyor. Beşiktaş kapalı tribünü dendiğinde ilk akla gelen isim ise Çarşı Grubu’nun kurucularından Mehmet Işıklar oluyor. Namı diğer Optik Başkan’ın genç yaşta kalp krizi geçirip yaşama veda etmeden kısa bir süre önce kendisiyle ilgili anlattıkları, aynı zamanda Çarşı duruşuyla ilgili de ilk ağızdan bir fikir veriyor:
“Ankara’da Çubuk Lisesi’nde bir süre öğretmenlik yaptım. Sınıfa ilk girdiğimde, Beşiktaşlılığımı gizleyerek öğrencilerime hangi takımı tuttuklarını sordum. Fener, Galatasaray ve Beşiktaş’ı sırayla sordum. Beşiktaşlıları çok iyi tespit ettikten sonra Beşiktaşlı olduğumu söyledim. Tekrar Beşiktaşlıların el kaldırmasını istedim. Bu kez eller biraz daha fazla kalktı. Fakat kimlerin gerçek Beşiktaşlı olduğunu tespit etmiştim. Sonra öğrencilerime dönerek aynen şunları söyledim: ‘Beşiktaşlı olanlara bir not fazla vereceğim, dörtse beş, beşse altı. Fenerli ve Galatasaraylılara ise ne bir fazla, ne bir eksik not vereceğim.’ Bir de pazartesi günleri, Beşiktaş yenilmiş veya berabere kalmışsı kimse kesinlikle sınıfta futboldan konuşamıyordu. Konuşana kızıyordum ve dersleri ağırlaştırıyordum. Beşiktaş kazanmışsa, dersin ilk 20 dakikasını futboldan bahsederek geçiriyordum ama şuna inanın, bütün öğrencilerim beni seviyordu. Hepsiyle tek tek ilgileniyordum. Çünkü ben onların hem öğretmenleri, hem de anne-babaları ve sıra arkadaşları gibiydim. Çoğuna ihtiyaçları olduğunda para da veriyordum. sonuçta bir yıl öğretmenlik yapıp tekrar Beşiktaş’a döndüm.”
Optik Başkan’ı yakından tanıyanlar, solcu olduğu için kendisine “reis” denilmesini men ettiğini, semtteki çocuklara okuma yazma öğrettiğini, köpekleri çok sevip onları beslediğini, Beşiktaş’a ayırdığı zaman yüzünden doğru düzgün bir kız arkadaşı bile olmadığını söyleyecektir.
Aslında 1982’den beri aktif olan Çarşı’nın kodları “Son Holigan” olarak da bilinen ve onun kurucularından biri olan Optik Başkan’ın hayatında gizlidir. Doğrudur, naif bir holigandır Optik, arkadaşını satmayan bir kahraman ve ekmeğini paylaşan bir solcudur.
Bir deplasman dönüşünde, otobüsü durduran ve döner bıçaklarıyla Beşiktaşlılara saldıran karşı takım taraftarının arasına, kemerini çıkarıp tek başına girebilecek kadar da gözü karadır.
Velhasıl, Çarşı’yı anlamaya çalışanların Gezi Direnişi sırasında AKM’ye asılan flamalardan birini anımsamaları işi kolaylaştıracaktır. O flamanın üzerinde, muhalif duruşuyla nam salmış, koyu Beşiktaşlı Optik Başkan bulunmaktadır!

KANSERE DE KARŞI

Çarşı’yı kolay anlama kılavuzu

Kâzım Koyuncu, sesleri aynı, sözleri ayrı türkülerin kardeşçe ve el ele söylendiği bir dünya hayal eder. Onun, Çernobil faciasından sonra tavşankanı çayı, “Bize bir şey olmaz!” nidasıyla höpürdeten bakanın, günü kurtarmak için halka yalan söyleyen “günübirlik” siyasetçinin tam karşısında olduğu bilinir. Çernobil faciasının ardından, iş bilir siyasetçinin söylediğinin aksine, Karadeniz’de kanser öyküleri çoğalmaya başlar. Sanatçı kimliğini, başkaldırı ezgileriyle jelatinleyen Koyuncu, böylece kendisi gibi duyarlı olanlarla birlikte harekete geçer. Kampanyalara katılır. Felakete kayıtsız kalan dönemin yöneticileri hakkında suç duyurularında bulunur. Hiç çekinmeden kanserden çok korktuğunu da dile getirir. Hayatın trajikomik bir tarafı vardır. Koyuncu, kanserle ve “kanserli hücreyle” mücadele ederken kanser olur…
Gerisi bir mahşer yeridir… Uçakla İstanbul’dan Trabzon’a getirilen Koyuncu’nun cenazesi, buradan da memleketi Hopa’da toprağa verilmek üzere yola çıkarılır. Kâzım Koyuncu hayatı boyunca Trabzonspor formasını üzerinden hiç çıkarmamıştır. Tabutunun üzerine bile “10 numara” Bordo-Mavi bir forma konulmuştur. Bordo-Mavililer, Kâzım Koyuncu’nun ölümünden kısa bir süre sonra, Beşiktaş’ı Trabzon’da ağırlarlar. Maç Karadeniz’de olduğu için doğal olarak tribün üstünlüğü de Trabzonspor taraftarındadır. Beşiktaşlılar maç boyunca, üzerlerine yıldırım gibi düşen Trabzon taraftarının baskısını bertaraf etmekte zorlanırlar. Ancak işin iyice zıvanadan çıkıp Trabzon taraftarının dizginlenemez bir noktaya geldiği sırada, Siyah-Beyazlı tribünlerde bir hareketlenme olur. Büyük bir pankart, ağır ağır, dalga dalga açılır: “Çarşı kansere karşı!” Önce bir uğultu, sonra derin bir sessizlik yaşanır. Gözyaşı kardeşliktir. Gözyaşı yürek ister. O saatten sonra ne maç, ne küfür, ne saha kalır! Yeryüzünde “skorsuz” biten tek maç da bu olur!