Beşiktaş donanması Boğaz’da yine yüzecek

3. şampiyonluğun önemine dikkat çeken kaleci Fabri iddialı konuştu.

Orhan Can

“Vodafone Park’a ilk çıktığımda anladım ki büyük değil çok büyük bir takıma gelmişim. Bana ‘En iyi taraftara sahip kulübü gidiyorsun. Bunu görerek ve yaşayarak anlayabilirsin’ demişlerdi öyle de oldu.” Gönüllerdeki ve gerçek adı İnönü olan Beşiktaş taraftarının ‘mabet’ olarak kabul ettiği stadı böyle tarif ediyordu Beşiktaş taraftarının sevdiği kaleci Fabri. Tam adıyla Fabricio Martin Agosto Ramirez. “Adımın anlamanı bilmiyorum. Ama ilk ismim Fabricio ikinci ismim Martin. Agosto babamın soyadı, Ramirez de annemin” diyerek konuşmaya başladı Fabri. Bu sene G.Saray’ın iyi olduğunu belirten Beşiktaş’ın sempatik kalecisi “İstanbul Boğazı’nda Beşiktaş Donanması’nı bir kez daha görmek istiyorum. Biraz geride kalmış gibi görünüyoruz ama bizim için 3. şampiyonluk çok önemli. Beşiktaş’ın tarihinde bir kez olmuş bu. Biz de adlarımızı bu konuda tarihe yazdırmak istiyoruz” dedi.

‘6 yaşında mı?’

“Futbola 6 yaşında ilkokulda başladım. Gittiğim okulun alt yapısında.” Beşiktaş’ın sempatik kalecisinin ağzından bu cümle çıktığında “Nasıl yani” diye sordum, “Hangi alt yapı” diye.. Gittiği ilkokulun, yanlış duymadınız ilkokulun alt yapısı olduğunu ve futbola orada başladığını ve 16 yaşına kadar okul takımında futbol oynadığını anlatınca, Türkiye’de neden yeteri kadar sporcu yetişmediğini çok daha iyi anlıyordu insan! “Türkiye’de garibine giden ya da tuhaf bulduğu şeyler var mı” diye soruyorum. Gülüyor, “İspanya gibi sokakta yiyip içen millet. O çok hoşuma gidiyor. Aynı bize benziyorlar” diye yanıtlıyor. Beşiktaş’ta yani ‘semtte’ oturduğu mahallenin berberine gittiği anlatıyor. “Hayvanlar” diyor, “Türkiye’de hayvanlara İspanya’dan daha çok önem veriyorlar. İspanya’da başıboş hayvanları belediye toplar. 10-15 gün beklerler, sahibi çıkmazsa infaz ederler” diye devam ediyor.

‘Yanlış karar verdim’

Söz dönüp dolaşıyor ve Fransa’da yediği o gole geliyor. “Beşiktaş belki de tur atlayacaktı” diyorum. Gözlerini yere doğru kaydıran Fabri, o yaşadığı anı o kadar samimi anlatıyor ki.. “Yanlış bir karar verdim, yanlış uyguladım ve takımın kaybetmesine neden oldum. Benim yüzümdün kaybedip, İstanbul’a öyle dönüyorduk. Büyük bir hata yaptığınız zaman o hatayla yaşıyorsunuz. Ömrümün sonuna katar o hatayla yaşayacağım. Ama o hatadan da ders almanız lazım. Hata yapmamayı öğrenmeniz lazım.”

‘İleri çıkıyorum çünkü...’

Fabri’in eleştiri aldığı bir konu var, o da maç anında çok ileri çıktığı. “İleri çıktığında Şenol Hoca’dan fırça yiyor musun?” “Hata yaptığımda tabii ki.. Ne söylemesi gerekiyorsa, onu söylüyor. Kaleci olarak, defansla kaleci arasındaki mesafeyi ayarlamak benim işim. Tehlikeyi savuşturmam lazım. Bu şekilde defans arkasına atılan toplara müdahale edebiliyorum.”

‘Küfürleri biliyorum’

Türkçe’yi öğrenmek için derslere başlayacağını da anlatan Fabri’ye can alıcı soruyu soruyorum. “Tek tek kelimeleri öğreniyorum ama fazla bilmiyorum” dediğinde de ben taşı gediğe koyuyorum. “Biz Türkler yabancı dil öğreneceğimiz zaman önce o dilin küfürlerini öğreniriz” diyorum. Kahkaha atıyor, sonra biraz utanarak “Trafikte edilen küfürleri biliyorum” diyor.

‘Araban komşundan kötü olmalı’

Son okuduğu kitap Ten peor Coche que tu Vecino. Yazarı Luis Pita. Konusu ilginç. “Arabanız komşunuzdan kötü olmalı.” Peki, neden arabanız komşunuzdan kötü olmalı? Sebebini şöyle açıklıyor Fabri: Sade bir ailede büyüdüm, lüksü seven biri değilim. Maddi zorluk çekmedim. Paradan önce gelen şeyler vardır hayatta. Aile gibi, aşk gibi, arkadaşlık gibi.. Bu yüzden, komşu daha önemli.. Arabanız da komşunuzdan daha iyi olmamalı bence..