Berlusconi'nin gazetesinden Erdoğan için çok ağır yazı
İTALYA’da yayımlanan İl Giornale gazetesi, Türkiye hakkında sert ifadeler kullandığı iki makaleye yer verdi.
cumhuriyet.com.trEski başbakanlardan Silvio Berlusconi ailesine ait olan İl Giornale, Francesco De Palo imzalı, “Erdoğan’ın dönüşümü. Başörtüsü okulda, makyaj ise yasak. Daha fazla İslamlaşan Türkiye şimdi Batı’yı korkutuyor” ve Magdi Cristiano Allam imzalı “IŞİD’den Ankara’ya. Yaklaşan düşmanı görmüyoruz” başlıklı iki ayrı makaleye birinci sayfasında yer verdi.
Türkiye’de okullarda başörtüsü serbestisinin yanı sıra, dövme, makyaj ve piercing gibi şeylerin yasaklanmasını irdeleyen gazete, bu unsurlar göz önüne alındığında IŞİD tehlikesinin uzak, Türkiye ile birlikte İslam tehdidinin ise çok yakın olduğunu yazdı.
Yaklaşık 180 bin tirajlı, merkez sağ eğilimli gazetedeki yorumların özeti şöyle oldu:
Köktendinciliğe sürüklenme, Atatürk’ün laik devrimine veda. Türk hükümetinin son provokasyonunda ürkütücü bir şey var. Sadece zorla İslamlaştırma ya da sosyal medyaya karşı ideolojik bir savaş değil: bu sefer Erdoğan büyük oynadı, çünkü orta öğretim ve liselerde giyim-kuşam ile davranışlara ilişkin kurallara, açıkça özgürlükten yoksun yasaklar ve şartlara el attı.
“TÜRKİYE’DE LİBERAL OLMAYAN SÜRÜKLENMENİN SONU YOK”
Bu yumruk, Gezi Parkı katliamlarından ve meydanlarda sözde demokrat, ama aslında diktatör olan devlete karşı yapılan eylemlerden 13 ay sonra geldi. Tüm tartışmalara rağmen başörtüsü orta eğitime kadar indi. Bu liberal olmayan sürüklenmenin sonu var gibi görünmüyor. Çok sayıda yaralı ve ölüye yol açan Gezi Parkı eylemlerine karşı silahlı baskıdan sonra, YouTube ve Twitter’a karşı savaş başladı. Bunu, eşcinsellere özel bir hapishane tartışması izledi.
Türkiye son olarak makro politik bir çelişki ile IŞİD karşısında ABD’nin yanında durdu.
20 gün önce CSU (Almanya Hristiyan Sosyal Birlik Partisi) Genel Sekreteri Andreas Scheuer bir Tweet atarak, “Erdoğan’ın Türkiye’sinin Avrupa’da işi yok” dedi. Haklı olabilir mi?
“ILIMLI İSLAM MASALI, TÜRKİYE’DE DOĞDU VE ORADA ÖLDÜ”
Ilımlı İslam ve onun demokrasiyle uyumu masalı, bir asırdan az bir sürede Türkiye’de doğdu ve orada öldü. Anayasasında bir kez bile “İslam” kelimesi görülmeyen, cumhuriyetin kurucusu laik Atatürk, Erdoğan’ın, gerek ülke içinde ve gerekse de Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ile Türk toplumunun bulunduğu AB’de yeni Osmanlı halifeliğini teşvik ettiğini görse mezarında ters dönerdi.
Okullarda başörtüsünü serbest bırakan, ama makyaj, dövme gibi şeyleri yasaklayan son stratejik girişim, kurumların laik yapısını zayıflatmaya yönelik.
“TÜRKİYE, JEOPOLİTİK BOZULMANIN ESAS SORUMLUSUDUR”
Sözde “Arap Baharı” patladıktan sonra Türkiye’ye merkezi bir rol verildi, Doğu ve Güney Akdeniz boyunca istikrar ve refahı sağlamayı garantileyen “İslami demokrasi” modelini yayabileceği hayal edildi.
Batı, İslami terör çetelerine, IŞİD’e karşı Kürtlerin, Esad ve Irak ordusunun savaştığı bir alan haline gelen, üniter ve egemen ulus devlet olmaktan çıkmış Suriye ve Irak’ta Erdoğan’ın elini serbest bırakarak, dönemsel bir hatayı sürdürmeye devam ediyor.
Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, dünyanın her yerinden Suriye’ye giden İslami teröristlerin transit geçiş noktası olan Türkiye, bu jeopolitik bozulmanın esas sorumlusudur.
Erdoğan’ın, 49 Türk rehinenin serbest kalması için tek kuruş bile fidye ödemeden kendince halife olan El Bağdadi ile müzakere yaptığını bilmiyormuş gibi mi davranalım? IŞİD teröristlerinin, Kürt milisleri hezimete uğratarak, Türkiye sınırındaki Kobani’ye rahatça itildiğini bilmiyormuş gibi mi davranalım?
1974’ten beri Türkiye’nin, Kıbrıs’ın kuzey kesimini, bir Avrupa toprağını askeri olarak işgal ettiğini, 200 bin Kıbrıslı Rum’un, Hristiyan’ın topraklarını terk etmeye zorlandığını ise unuttuk.
“TÜRKLERİN BİZİ İSLAMİLEŞTİRMESİ DAHA KOLAY”
Erdoğan’ın Hamas’ı bir özgürlük şampiyonu olarak övmesine ve İsrail’i bir terörist devlet olarak tanımlamasına gözlerimizi kapadık.
Türkiye’de, Rahip Andrea Santoro ve Monsenyör Luigi Padovese barbarca katledildiğinde hiçbir şey demedik.
Küresel İslami terör ortak bir tehdit iken onunla sadece Putin Rusya’sı ile işbirliği yaparak üstesinden gelebilecekken, neden ABD hala daha fazla İslamlaşan bu Türkiye ile yola devam etmekte ısrar ediyor?
AB’nin, laikliği garanti etmesi gereken Türkiye’nin üyeliği konusunda tüm bedelleri ödemek istiyor olması mümkün müdür? AB, Türklerin bizi
İslamileştirmesinin daha kolay olduğu gerçeğinden neden kaçıyor?