Bergama’yı duyun!
Bergama Sunağı’nın frizlerinde gigantlar ile tanrılar arasındaki savaş sahneleri betimleniyor. Cevdet Erek’in eserinde ise bu frizin yerini hoparlörler alıyor. Cevdet Erek’in Arter’deki eseri, kaldığı yerden ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Orhun AtmışOsmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde gerek padişahların hediye etmesiyle gerek gizlice birçok tarihi eser Avrupa’ya kaçırıldı. Bunların belki de en göz alıcı olanı İzmir’deki Bergama Sunağı’ydı. Zeus Altarı olarak da bilinen yapı o kadar görkemliydi ki Almanya’nın başkenti Berlin’de herhangi bir müzeye sığmadığı için kendisine özel bir müze yapıldı.
Sunak, MÖ 2. yüzyılda yani Helenistik dönemde, Pergamon Krallığı’nın Galatlara karşı kazandığı savaşın ardından inşa edildi. Sunağın antik dönemde içinde kurban törenlerinin yapıldığı düşünülüyor. Anıtı çevreleyen “Büyük Friz”in (friz: taban kirişi ile çatı arasında kalan, kabartmalarla bezeli ya da düz şerit) üzerinde mitolojik bir hikâye yer alıyor: Gigantlar ile gökyüzündeki Olimpos tanrıları arasındaki savaşın tasvirleri... İşte bu noktada koronavirüs salgını öncesi 27 Şubat’ta Arter’de açılan Cevdet Erek’in “Bergama Stereotip” sergisi devreye giriyor.
SESLİ BİR MİMARİ YERLEŞTİRME
Galeri 1’deki sergi, sanatçının mekân için yeniden tasarladığı sesli bir mimari yerleştirmeden oluşuyor. Bu mimari yerleştirme, gigantlar ile tanrılar arasındaki savaştan sahnelerin betimlendiği Büyük Friz’i sergi mekânına farklı sesler yayan hoparlörlerle yeniden yorumluyor. Yani tasvirlerde gördüklerimizi, Erek’in yapıtında bu kez duyuyoruz. “Sesli sunakta” yanlarından geçtiğinizde farklı sesler duyduğunuz 13 adet hoparlör var.
Hepsi, büyük konserler için yapılmış, özel hoparlörler. Bunlardan en uzunu 3-5 saniye, en kısası ise bir saniye süren sesler çıkıyor. Tek tek dinlediğimizde neler mi duyuyoruz? Örneğin tekrar tekrar davul çalıyor bir hoparlörden, bir diğerinden metal müzisyenlerinin gırtlaktan çıkardığı sesleri ya da hayvan seslerini duyuyorsunuz. Yapıtın çevresinde aynı bir sunakmış gibi dolaşılabiliyor, merdivenlerle üstüne çıkılabiliyor. Yapıttan uzaklaştığınızda ise yanlarından geçerken tek tek duyduğunuz seslerin hepsini birlikte dinliyorsunuz. Yani yaklaşın, uzaklaşın, üzerinde yürüyün, hatta karşısına geçip oturun, gözlerinizi kapatın. Bir savaşa hazırlığı, orduların yürüyüşünü hissedeceksiniz. Benim zihnimde direkt olarak “Yüzüklerin Efendisi” filminden sahneler canlandı.
“Bergama Stereotip”, sanatçının Almanya’nın Bochum şehrinde ilk kez 2019 yılında sergilediği, ardından Berlin’deki Hamburger Bahnhof Müzesi’nin tarihi binasında gösterilen “Bergama Stereo” başlıklı yapıtının devamı ve bir varyasyonu niteliğinde.
SUNAĞIN TARİHİ
Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği sergi, hareket noktası olarak aldığı Büyük Bergama Sunağı’nın mimarisini ve serüvenini yeniden yorumluyor. Sunağın tarihini oluşturan yerinden edilme hikâyelerinden yola çıkan “Bergama Stereotip”, dünyanın farklı yerlerindeki diasporaların güncel meselelerine de işaret ediyor. Bochum’daki sergide yer alan yapıt, kentin madencilik geçmişine atıfla simsiyah. Ancak Erek’in büyüdüğü, çalışmalarını sürdürdüğü İstanbul’daki yapıtı ise şehrin geleneksel ahşap evlerinin aşı boyası rengini benimsiyor. “Bergama Stereotip”, 15 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.