'Beraber olalım diyoruz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasada planlanan değişiklikler konusunda, ''Bizim hiçbir ön yargımız yok, hiçbir ön kabulümüz yok. Beraber olalım istiyoruz. Hafta sonuna kadar bekleyeceğiz. Desteklerini, katkılarını sundular, sundular. Sunmadıkları takdirde Parlamento'ya sunacağız ve ondan sonra da söz ve kararın sahibi olan milletimize gideceğiz'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, sağlıkta ulaşım konusunu önemli bir yol aldıklarını ifade etti. Eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olmak üzere dört alanı her şeyin üzerinde tuttuklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'de köklü bir değişim ve dönüşümü gerçekleştirdiğinde ülkenin değişeceğine inandığını ve bu inançla ''yollarına devam ettiklerini'' bildirdi. Hükümet olarak, Türkiye'nin kalkınmışlık seviyesini, ''sadece göstergelerden, grafiklerden takip etmediklerini'' dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Biz her an halkımızın, milletimizin arasındayız. Bakan, milletvekili, vali, kaymakam ve tüm bürokratlarımızla her an toplumun nabzını tutuyor, ihtiyaçları, talepleri yerinde tespit ediyor ve bunlara çözüm üretebilmek için çaba sarf ediyoruz. Türkiye'yi yalnızca Ankara'dan izleyenler, ülkemizin nasıl geliştiğini, nasıl dönüştüğünü göremez ve iyi değerlendiremezler. Çok şükür, bugün Hakkari'den, Van'dan Ağrı'dan, Iğdır'dan, Edirne'ye, Kırklareli'ye, İzmir'e, Muğla'ya kadar vatanın her bir sathında hizmet üretiyor, eser üretiyor, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet başta olmak üzere her köşeye yetişmeye çalışıyoruz. 7.5 yılda Türkiye'ye çok şey kazandırdık. Ama en önemlisi Türkiye'ye özgüvenini yeniden kazandırdık. Bugün tam bir sinerji içinde, uyum ve koordinasyon içinde Türkiye kalkınıyor ve büyüyor.''

Başbakan Erdoğan, ekonomik alanda elde edilen gelişmelere de değinerek, ''1 trilyon dolar milli gelir asla Türkiye için hayal değil, Türk milleti için hayal değil. İnşallah bunu başaracağız. 500 milyar dolar ihracat, 500 milyar dolar ithalat hayal değil. Bunu yakalayacağız. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünde 2023'te inşallah Türkiye dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yerini alacaktır'' dedi. Erdoğan, Türkiye'nin, bugün bölgesinde ve dünyada yıldızı parlayan itibarı yüksek, güçlü, gelecek vaat eden bir ülke olarak öne çıktığını da bildirdi.

 

'Değişim kolay değildir'

Türkiye'nin bugün bölgesinde ve dünyada yıldızı parlayan, itibarı yüksek ve güçlü bir gelecek vadeden bir ülke olarak öne çıktığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Aylardır komşumuz Yunanistan konuşuluyor, dikkat edin. Komşumuz Yunanistan'a kimse şu anda destek bile vermiyor. Herkes kapısını kapatıyor. Acaba neden, niçin? İşte buyurun, Avrupa Birliği üyesi ülke... Neden bu noktada? Türkiye AB üyesi ülke değil. Şu anda biz ayaklarımızın üstünde duruyoruz. Herhangi bir sıkıntıyı da yaşamıyoruz. Yere sağlam basıyoruz. Türkiye'nin barış, adalet çağrıları çok geniş bir coğrafyada yankı buluyor. Türkiye'nin kalkınması, demokrasi noktasında standartlarını yükseltmesi ilgiyle, takdirle izleniyor. Biz bu gelişme çizgisini, büyüme çizgisini, ilerleme çizgisini devam ettireceğiz. Türkiye'yi her alanda büyüteceğiz. Özellikle demokrasi noktasında Türkiye'yi bölgesinin yıldız ülkesi haline getireceğiz. Değişim kolay değildir. Değişim güçlü bir irade ister, cesaret ister, azim ve kararlılık ister. Değişim, değişime direnenlere karşı direnç ister. Sağduyu ister, sabır ister. Benim aziz milletim tarih boyunca her zaman değişimin yanında oldu. Her zaman değişime açık oldu. Bu millet değişiklikleri çok çabuk benimsedi, çok çabuk özümsedi ve kendisini yeni şartlara çok çabuk uyarladı. Türkiye yerinde sayabilecek bir ülke değildir. Dünya değişirken, bilim, teknoloji gelişirken, insan hakları ve demokrasi standartları gelişirken Türkiye bunu tribünlerden izleyemez. Türkiye tüm bunlara seyirci kalamaz. Türkiye ilerlerken kurumlar yerinde sayabilir mi? Ekonomi büyürken demokrasi yerinde sayabilir mi? Eğitimde, sağlıkta, ulaştırmada, enerjide Türkiye dünyayla yarışırken adalette, insan haklarında yerinde durabilir mi? Onyıllardır sanal tehditlerle, asılsız tehditlerle, aslı astarı olmayan tehditlerle bu ülkede değişim engellendi ve ertelendi. Demokrasi benim ülkeme, benim milletime çok görüldü ve azar azar verildi. İnsan hakları, özgürlükler benim insanıma çok görüldü. Ekonomik refah benim ülkemden esirgendi. Artık daha fazla erteleyemeyiz, daha fazla geciktiremeyiz. Bu millet her şeyin en iyisini hak ediyor, her şeyin en iyisine layık. Hiç ertelenmeden, hiç geciktirilmeden Türk Milleti bunlara kavuşturulsun istiyoruz.''
 

'Herkes anayasadan şikayetçi'

Anayasada gerçekleştirmeyi planladıkları değişikliklerin büyük bir Türkiye'nin, güçlü, itibarlı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye'nin önünü açacağını ve yoldaki tüm engelleri ortadan kaldıracağını kaydeden Erdoğan, toplumun bütün kesimlerinin bu noktada büyük bir ihtiyaç hissettiklerini gördüklerini ve bildiklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Herkes Anayasadan şikayetçi. Herkes değişmesini istiyor. Biz de diyoruz ki işte fırsat. İşte o değişim zamanı bugün. Gelin hep birlikte bunu yapalım. Bunu söylüyoruz. 'Ne olur katkınızı verin' diyoruz. 'Ne söylüyorsunuz, ne istiyorsunuz?' Söyleyin diyoruz. 'Bunu da bu paketin içine koyalım' diyoruz. 'Bunu siz yaptığınıza göre biz burada yokuz' diyor. 'Biz yapmıyoruz yahu. Gel beraber yapalım' diyoruz. Bizim hiçbir ön yargımız yok, hiçbir ön kabulümüz yok. Beraber olalım istiyoruz. Hafta sonuna kadar bekleyeceğiz. Verdiler, verdiler. Geldiler, geldiler. Desteklerini, katkılarını sundular, sundular. Sunmadıkları takdirde Parlamento'ya sunacağız ve ondan sonra da söz ve kararın sahibi olan milletimize gideceğiz."

 

'Biz bir taslak hazırladık'

Başbakan Erdoğan, Anayasada yapılması planlanan değişiklik konusunda değerlendirmelerde bulundu. ''Biz bir taslak hazırladık. Gerekirse değiştirelim, eleştirilerinizi, önerilerinizi dikkate alalım, nihai halini verelim, bunu birlikte değiştirelim diyoruz. Modern ve özgürlükçü anayasal düzenlemeler, Türkiye'nin artık görmezden gelinemez bir ihtiyacıdır diyoruz. Anayasa değişikliği artık ertelenemeyecek bir taleptir diyoruz. İşte taslağı açıkladık. Tıkanan, kilitlenen noktaları açıyor, Türkiye'ye yeni bir vizyon kazandırıyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Dediler ki 'parlamento bu işe burnunu sokmasın'. Böyle bir şey olur mu yahu? Yeter ki gerilim olmasın dedik. 'Peki o zaman, HSYK'ya biz Parlamentodan herhangi bir üye teklifinde bulunmayalım' dedik. Bakınız, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamında bu üyeleri, Anayasa Mahkemesi de dahil Parlamento atar, devlet başkanları atar, başbakanlar atar. ABD'ye gidin öyle, AB üyesi ülkeler öyle. Buna rağmen, biz bunda yeter ki gönülleri olsun dedik ama yine bakıyorsunuz doğru olmayan ifadelerle yanlışlar söyleniyor. HSYK'da sadece Adalet Bakanı var. Bunu da istemiyorlar. Adalet Bakanlığı Müsteşarını istemiyorlar. Bunlar zaten var. Ama bunun dışında tamamıyla Yargıtay, Danıştay ve birinci derece mahkemelerden gelecek olanları kabul etmiyorlar. Niye kabul etmiyorsunuz? Türkiye'nin genelinde bu kadar birinci derece savcı var, hakim var. İşte onlardan da gelsin. Onları da katıyoruz bu işin içine. Bunu biz yapmıyoruz. AB üyesi ülkelerin hepsinde bunlar var. AB normlarında bunlar var. Oralardan istifade ederek bunları yapıyoruz. Onun için de tabii işlerine nedense gelmiyor, anlamak da mümkün değil. Bu taslakta şahsı çıkarlar yok, şahsi beklentiler yok. Bu taslakta Türkiye var. Türkiye'nin ihtiyaçları var. Bu taslakta modern, gelişmiş bir Türkiye'nin özlem ve hedefi var. Hiç kimse bahanelerin arkasına saklanarak bu tarihi vazifeden kaçmasın. Mesela diyorlar ki millet de zaten bunu benimsemez. Ne kadar güzel. Tamam, hadi hemen millete gidelim. Millet benimserse benimser. Benimsemediği takdirde başımız gözümüz üstüne, benimsemez. Millete karşı ne denilir ki? Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre milletimiz ne derse o. Hiç kimse ipe un sererek, bin dereden su getirerek bu sürecin karşısında durmasın.''

'Daha ne yapalım?'

Hazırladıkları Anayasa değişikliği taslağının gelişmiş ülke anayasalarından ve gelişmiş ülkelerdeki kurumlardan hiçbir farkı ve eksiğinin bulunmadığını vurgulayan Erdoğan, ''İmtiyazlarını koruma peşinde olanlar, kendi koltuklarını, kendi makamlarını düşünenler lütfen şahsı çıkarlarını sürece yansıtmasınlar. Bizim kapılarımız ardına kadar açık. Biz uzlaşmaya da açığız. Eleştirisi, önerisi olan buyursun gelsin, bunu açık açık söylesin. Daha ne yapacağız?'' diye konuştu. Parlamento içi, parlamento dışı partilere, sivil toplum örgütlerine, medya kuruluşlarına Anayasa değişiklik taslağının anlatıldığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Daha ne yapalım? Her yere ulaşmaya çalışıyoruz. Herkesi kucaklamaya, herkesi bu sürece katkı vermeye davet ediyoruz'' dedi. Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve diğer yetkilerle birlikte Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesi'nin açılışını yaptı. Erdoğan, açılışın ardından ameliyat önlüğü giyerek hastanede incelemelerde bulundu.

 

'Halka yol gösteren yöneticileri istiyoruz'

94. Dönem Kaymakamlık Kursu Kapanışı ve Kura Çekim Töreni Ankara'da yapıldı. Törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı konuşmada Türkiye'nin kalkınma ve demokratikleşme sürecinin yerelden başlayacağını vurgulayarak şöyle konuştu: "Türkiye'nin her bir ilçesinin köylerine, mezralarına, mahallelerine kadar değişim ve dönüşümü hissetmesi gerekir. Bunu sağlayacak olan değişimi Türkiye'nin en ücra köşelerine taşıyacak olan sizlersiniz. Ben mazeretlere sığınmayacağınıza, imkansızlıkları bahane etmeyeceğinize, imkanlarınızı kendiniz oluşturup, yönettiğiniz her bir ilçenin çehresini köklü şekilde değiştireceğinize yürekten inanıyorum."

Kaymakamlardan gittikleri ilçelerde sağlıklı ilişkiler kurmalarını isteyen Başbakan, "Bu ülke ve bu aziz millet, bürokratik süreçlerin içinde işlemlerin içinde kaybolup giden yöneticiler değil, sonuç odaklı çalışan netice üreten, gerektiğinde ayağına çizmeleri giyen, eline kazmayı küreği alıp bizzat çalışan idareciler istiyor" diyerek şöyle devam etti: "Valimiz de kaymakamımız da belediye başkanımız da hepimiz, kazma kürek gerektiğinde arazide olacağız. Öyle olduğumuz zaman o ilçenin, o ilin halkının da sizinle beraber olduğunu göreceksiniz. Sizinle beraber yatıp kalktığını göreceksiniz. Bunu bizzat yaşayan bir insan olarak söylüyorum. Biz artık protokollerde arz-ı endam eden idareciler değil, halkın arasına karışmış, halktan biri haline gelmiş ve halka yol gösteren idareciler istiyoruz. Görev süreniz dolduğunda o ilçeden ayrılırken isminiz Yadigar kalsın. Arkanızdan 'sorma be öyle bir kaymakam geldi ki onun döneminde ilçenin kaderi. manzarası değişti, çıtayı çok yükseğe taşıdı. Ondan sonra gelenler de onun izinden gittiler. Adeta onunla yarış halinde oldular' denilsin. Her birinizin bunu başaracak yeteneğe sahip olduğunuzu biliyorum."

Erdoğan, kaymakamlık mesleğinin mesai saati olmayan bir devlet memurluğu olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti: "Tabii ki kendinize ve ailenize vakit ayıracaksınız. Ama görevinizin, hizmetin, halkımızı memnun etmenin kişisel hayatınızdan önce geldiğini her an hatırda tutmalısınız. Yani benim kaymakam kardeşim, telefonu 24 saat açık olan insan demektir. Biz bu milletin efendisi olmaya değil, hizmetkarı olmaya talibiz. Biz halka hizmetin, hakka hizmet olduğunu bilenlerdeniz. Vatandaşla ilişkilerde her zaman önce devlet demeyin. Önce insan deyin. Sonra devlet deyin. Vatandaşın hakları her zaman aklınızda olmalıdır. Lütfen öncelikle yetkilerinizi değil, görevlerinizi artırın. Sorumluluklarınızı aklınızda tutun."

 

'Dayanışma içinde olacağız'

Konuşmasında kaymakamlardan ihtiyacı olan yurttaşlara sahip çıkmasını isteyen Erdoğan, "İhtiyacı olan vatandaş gelip sizi bulmayacak, ondan önce siz gidip onu bulacaksınız. Burası çok mühim. Mezra ise mezra, köy ise köy, her gece sokaklara çıkıp kış günlerinde nerede baca tütmüyor, akşam saatlerinde kimin mutfağının ışığı yanmıyor. Sabah saatlerinde okula giden hangi çocuğun paltosu ve ayakkabısı yok, bunu siz tespit edecek misiniz" dedi. Erdoğan, Türk vatandaşlarının çok gururlu olduğunun altını çizerek, konuşmasına şöyle devam etti: "Benim vatandaşım gururlu olduğu için yoksulluğunu gizler, söylemez. Yoksulluğunu gizlemeyip gelenlerden endişe edin, onu da araştırın. Asıl gelemeyene bakın. Siz gidecek, karnını doyuracak ona ve onun gibilere iş imkanlarını siz temin edeceksiniz. Belediye başkanları ile gayet koordineli bir şekilde bunları siz götüreceksiniz. Kimse bundan dolayı bir kompleks hissetmesin. Bu toprakların, bu Anadolunun, Trakya'nın çocuklarısınız. Halis, siz yerlisiniz. Bunu sizler yapmayacak da kim yapacak? Onun için hep beraber el ele vereceğiz. Dayanışma içinde olacağız. Sağdan soldan gelen eleştirilere asla kulak asmayın. Halktan kopuk, sorunlardan kopuk, esnaftan, iş adamından, köylüden, çiftçiden kopuk idareci anlayışı artık çağın dışında kalmıştır."

Konuşmasında "Demokratik Açılım"a da değinen Başbakan Erdoğan, bu konuda kaymakamlara çok büyük görevler düştüğünü vurguladı. Erdoğan, Türkiye'nin son derece önemli bir eşikten geçtiğini anımsatarak, şunları söyledi: "Türkiye on yıllar boyunca birikmiş ve kronik hale gelmiş sorunlarını bugün büyük cesaretle ele almaktadır. Ön yargılı, yanlış anlamaları, husumetleri, ilgisizliği Türkiye gündemine taşıyor ve bunların üzerine gidiyor. Son dönemde ciddi bir sosyal bir restorasyon ve rehabilitasyon süreci geçiriyor.  Hükümetimizin başlatmış olduğu Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bir devlet projesidir. Bu anlamda aziz milletimizin ta kendisidir. Bu proje belli bir etnik grubun, inanç grubunun, belli bir azınlığın, belli meselelerin değil, Türkiye'nin aciliyet ve önem arzeden tüm meselelerini, sorun alanlarını çözüm yoluna koymayı, en azından milimize etmeyi amaçlmamış bir projedir. Göreviniz ülkenin hangi ilçesinde olursa olsun, doğuda ya da batıda, kuzeyde ya da güneyde Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni en iyi şekilde anlatmanızı ve uygulamanızı sizlerden önemle rica ediyorum."

Erdoğan, Türkiye'de yaşayan herkesin birinci sınıf vatandaş olduğunu belirterek, şöyle dedi: "Farklı etnik ve inanç gruplarına sahip olabilirler. Farklı ekonomik gelir grubunda bulunabilirler, ama sizin önünüze geldiğinde ya da siz onlara gittiğinizde onlar sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin sade birer vatandaşıdır. Önce insandır. Onların Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşı olduğunu hissettirecek olanlar yine sizler olacaksınız. Onun için adaletten, hak ve hukuktan lütfen taviz vermeyin. Taviz verilmesini de lütfen müsamaha göstermeyin. Demokrasiyi daha ileri standartları taşımanın gayreti içinde olun. Bu noktada hepinize vazife düşüyor. Bizzat başbakan olarak benden, bakan arkadaşlarımdan muhtarlara kadar bu noktada kilit rol oynuyor. Bütün önemli sorumluluklar sizlerin omuzlarında. Ben ilçelerimizi değiştireceğinize, bu yolla Türkiye'yi değiştireceğinize gönülden inanıyorum."