Benzersiz tasarım

Tasarımcı Utku Lomlu’nun tasarladığı özel baskılı ‘1984’ iki farklı kapağıyla okurla buluştu.

Emrah Kolukısa

Utku Lomlu adını grafik dünyasına aşina olanlar iyi bilir. Özellikle yaptığı kitap kapağı tasarımlarıyla adını duyuran ve son yıllarda yurtdışında bu konudaki önemli ödüllerin bir kısmını alan Lomlu ülkemizde bu alandaki en üretken isimlerden biri. Yılın son günlerinde Can Yayınları etiketiyle basılan ve farklı tasarımıyla hemen öne çıkan “1984” onun muhtemelen en iddialı tasarımlarından. Lomlu ile hem “1984”ü hem de tasarımın inceliklerini konuştuk.

“1984” için özel bir tasarım yapma fikri nasıl gelişti?
Tasarımcı olarak, kitapla fazla içli dışlı olunca sadece kapak tasarımı değil, bütün olarak bir kitabı ele alıp tasarlama arzusu, isteği ve hatta ihtiyacını ister istemez içinizde hissediyorsunuz. Yaklaşık 3-4 yıl önce, her sene bir tasarım kitap yapalım fikrini yayınevine götürmüştüm. Tasarlanmış, koleksiyon değeri olan kitaplar sanatçı kitabı olarak mevcut fakat edebiyat dünyasında yok denecek kadar az. O dönem, yayın programı ve farklı yoğunluklardan dolayı proje biraz havada kaldı. Bunu bu sene gerçekleştirebildiğimiz için ve aynı zamanda bunun romanın yazılışının da 70. yılına denk gelmiş olması sebebiyle mutluyum. Bildiğim kadarıyla 1984’ün dünyada özel olarak tasarlanmış başka bir edisyonu yok.

Bu özel baskıyı tasarlarken neleri referans aldınız? 
Metnin kendisini tabii. “1984”ü tekrardan farklı bir gözle okumak ayrı bir deneyimdi. Kitabı altını çize çize, üzerine notlar alarak, kurarak yıkarak tekrar tekrar okudum. İçinde yer alan, kitap için tasarladığım afişlerle, bu afişlerde yer alan mevcut bir yazı karakterini deforme ederek kendi oluşturduğum yeni yazı tipiyle birlikte tutarlı bir dil yaratmaya çalıştım. Kitapta bahsedilen partinin dilini. “Çiftdüşün” sözcüklerini ve Winston’un güncesini ise ayrı bir okuma biçimi olarak ele aldım. Kapakta yer alan metal plaka ise, kitabın sinema uyarlamasında mevcut, kitaba dair ikonik bir simge.

Böylesi özel baskıları (ciltli, renkli, kutulu) Türkiye’de basmak fazladan bir maliyet getiriyor mu? Bazı özel baskıların yurtdışında yapıldığını da biliyoruz...

Özel baskı, tabii ki ek bir maliyet getiriyor. Bu Türkiye’ye özgü bir durum değil, yurtdışında da aynı. Tasarımı, kâğıdı, cildi, işçiliği... Bunların hepsi ek bir maliyet. Özel tasarım ya da nesne kitapla, bildiğimiz anlamda seri şekilde fabrikasyon olarak üretilen kitabın tasarım ve üretim süreçleri tamamen birbiriden farklı. Sanırım sizin bahsettiğiniz, birçok dilin sadece siyah plakanın değişmesiyle Çin gibi ülkelerde aynı anda basılması ve bu sayede ortaya çıkan yüksek tirajın üretim maliyetini düşürmesi durumu.
Her şeyden önce bu tip kitaplar genelde üretim safhasında el işçiliği gerektirmeyen kitaplar. Ülkemizdeki okur sayısı artmadığı sürece, yüksek tirajları, daha uygun fiyat ve maliyetleri de yakalamak pek mümkün değil.

Kitap ve kitap kapağı tasarımı son yıllarda ülkemizde gelişen bir alan. Okurların bu tasarımlara ilgisi nasıl sizce?
Dünyadaki tüm okurlar için kitap kapağının önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu ticari manada, bir satın alma eğilimi olarak değil, okurun kitapla kurduğu bağ üzerinden söylüyorum. Bu bağı ilk kuran, daha sayfasını çevirmeden ilk gördüğünüz, ilk izleniminizi oluşturan şeydir kapak. Belki, sevgiliyle ilk karşılaşma anı, ilk tanışma ya da çıkılan ilk randevu gibi.

Siz Can Yayınları için tasarladığınız kapaklarla yurtdışında birçok ödül aldınız. Dünyada bu konuda ileri bir noktada olduğumuzu düşünüyor musunuz ve öyleyse bunun özel bir sebebi var mı?
Sadece kitap kapağı tasarımı konusunda değil, sanat ve tasarımın her alanında dünyayla kıyasladığımızda iyi bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Bu her şeyden önce işini severek yapmanın bir sonucu. Burası özelinde de, toplumun büyük çoğunluğu için tasarımın önemsiz oluşu ya da lüks olarak olarak görülmesi her ne kadar gündelik hayat içinde iyi tasarımın izlerini görmemimizi zorlaştırıyor olsa da tasarımcı açısından da bu görünmezlik, tasarımının başka coğrafyalarda görünmesi, fark edilmesi arzusunu kamçılıyor. Bu da çıtayı hep yüksek tutmamızı sağlıyor. Belki şunu da atlamamamız gerekiyor... Biz duygusal bir toplumuz ve bu ister istemez düşünme biçimimize ve üretimlerimize de artı bir değer olarak yansıyor.

Çeviri bir kitaba kapak tasarlarken kitabın yurtdışındaki yayıncısından izin almak gerekiyor mu?
Böyle bir gereklilik her kitap için var mı bilmiyorum fakat biz izin alıyoruz. Yayınevi kapak taslaklarını mutlaka yurtdışına, yazara, ajansına ya da yayınevinde gönderip onayını alıyor.

Bir de şu var tabii; Türk bir yazarın kitabına kapak yaparken onunla bir araya gelip fikir alışverişi yapar mısınız, yoksa siz bir tasarım yapıp gerisini yayınevine mi bırakırsınız? 
Elbette, ekseriyetle yazarla bir araya gelmeye, kitabı ondan dinlemeye ve kapak konusunda fikirlerini duymaya çalışırım. Sonuçta kitap her şeyden önce, yayımlanıncaya kadar olan süreçte yazara ait ve onun fikri önemli.