"Benim derdim TSK içine sızmış yapılardır"

Zirve Yayınevi'nde 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 71. duruşmasında, gizli tanık "Deniz Uygar" kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar, video konferans sistemiyle, görüntüsü karartılarak ifade vermeye devam etti.

cumhuriyet.com.tr

İlker Çınar, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, davanın sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un, kendisine yönelik iddialarına değindi. Çınar, Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) yıpratmak için ifade verdiği yönündeki iddiaya ilişkin, ifadelerinde TSK'yı suçlayacak bir cümle bulunmadığını, TSK'nın içine sızmış yapılardan bahsettiğini söyledi.
Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesinin (TUSHAD) ve bunun gibi örgütlerin, hükümetleri kontrol altına almaya çalıştığını, bunu yapamayınca itibarsızlaştırmaya ve yıkmaya çabaladığını öne süren Çınar, "Bu yapılar, kendilerini TSK gibi gösterip hedef şaşırtmaktadırlar. Benim derdim TSK değildir, TSK içine sızmış yapılardır" dedi.
Kendisinin TSK'da işe başlama tarihiyle ilgili 6 Mayıs 2011'de gönderdiği cevap yazısına değinen Çınar, "Orada, işe başlama tarihim 28 Ağustos 1992 ama Kara Kuvvetleri Komutanlığının 25 Mayıs 2011 tarihli hizmet belgesinde ise işe giriş tarihim 26 Ağustos 1992'dir. İkisi de aynı kurum. Genelkurmay Başkanlığına TUSHAD ilk sorulduğunda 1999'dan sonra böyle bir yapının olmadığı söyleniyor. İkinci yazıda 1999'dan önce de olmadığı söyleniyor. Bir defa daha sorsak hiç olmadı diyecekler" diye konuştu.
Sanıkların ifadesinde, Ruhi Abat'ın haber elemanı olmadığını söylediğini belirten Çınar, Abat'ın haber elemanı olmadığını ancak TUSHAD koordinasyonundaki Beyaz Kuvvetler Komutanlığının personeli olduğunu ileri sürdü. Çınar, "Mehmet Ülger, 'Ruhi Abat benim dini görevlerimi yerine getirmem için vardı' diyor. Sevsinler seni" ifadesini kullandı.
TUSHAD gibi örgütlerin ifşa edilmesi gerektiğini, aksi halde sosyal, demokratik ve hukuk devleti olma yolunda atılan adımların sonuçsuz kalacağını ifade eden Çınar, örgütün amacının, Zirve Yayınevi'ndeki cinayetlere ilişkin davayı akamete uğratmak olduğunu savundu.