''Beni geminin güvertesinde çırılçıplak soydular"
Gazze'ye insani yardım götüren gemiye yapılan İsrail saldırısında yaralananlardan Eczacı Mehmet Ali Zeybek, saldırı sonrasında İsrailli askerlerin kendilerine ''insanlık dışı'' davranışlarda bulunduğunu, tedavi gördüğü hastanede ise psikolojik baskı altında tutulduğunu söyledi.
cumhuriyet.com.trSağlık Bakanlığı'nın ambulans uçağı ile dün Türkiye'ye getirilerek Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan yaralılardan Diyarbakırlı 28 yaşındaki Zeybek, yaptığı açıklamada, saldırı anını ve hastanede yaşadıklarını anlattı.
Saldırının sabah saat 04.30 sıralarında, sabah namazı kılmak üzereyken başladığını ve İsrailli askerlerin gelişigüzel çevreye ateş ettiklerini belirten Zeybek, kendisini korumaya çalıştığını ancak kolundan vurularak yaralandığını, kolundaki damarın parçalandığını söyledi.
Yaralandıktan sonra gemideki revire indiğini ve kendisine ilk müdahalenin burada yapıldığını dile getiren Zeybek, İsrailli askerlerin gemideki kontrolü ele geçirdikten sonra kendisini güverteye çıkardıklarını kaydetti. Aşırı kan kaybetmesine rağmen yaklaşık 4-5 saat güvertede güneş altında tutulduğunu ve yarasına herhangi bir müdahalede bulunulmadığını belirten Zeybek, şunları anlattı:
''Beni burada çırılçıplak soydular. Saldırıda ölenler ve diğer yaralılar etrafımdaydı. Ölenleri de benimle birlikte aynı yere yatırdılar. Burada bize bir hayvana bile yapılmayacak şeyler yaptılar. Bizi kelepçelediler. Su istedik, vermediler. Daha sonra son derece kötü şartlarda Hayfa'daki bir hastaneye götürüldüm. Buradaki doktorlar iyiydi. 5 gün boyunca burada tutuldum ama çok büyük psikolojik baskı gördüm. Odamda sürekli iki asker bekledi. Işığı hiç söndürmediler ve sürekli karşılıklı konuştular, şakalaştılar, sigara içtiler. Migrenim olduğunu söylememe rağmen söndürmediler. Bizi kimseyle görüştürmediler. 5 gün boyunca ne yemek yiyebildim, ne de uyuyabildim. Daha sonra, Türkiye'ye nakledileceğimi söylediler. Saat başı gelip, bir saat sonra gideceğimi söylediler ama bir türlü bu gerçekleşmedi. Sürekli gidiş saatimi ertelediler. İntihar etmemi sadece inancım engelledi.
Uçağa götürülürken, ambulans içinde, sokaklarda dolaştırdılar. O kadar hızlı kullanıyorlardı ki sağa sola savruldum. Bize yaptıkları insanlık dışıydı. Sanki insan olarak yetiştirilmemişlerdi. Biz oraya yardım malzemesi taşıyorduk, kavgaya gitmedik. Hatta etkisiz hale getirdiğimiz askerlerin silahlarını alıp denize attık.''
Zeybek, Türk doktorların kendilerine çok büyük ilgi gösterdiğini ve Türkiye'ye dönmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade etti.
''Ali Haydar kollarımda şehit oldu"
Aynı hastanede tedavisi devam eden Muşlu 33 yaşındaki 3 çocuk babası Mehmet Yıldırım, devlet memuru olduğunu söyledi. Saldırı anında güvertede bulunduğunu belirten Yıldırım, şöyle konuştu: ''Nasıl bu kadar vahşileştiler anlayamıyorum. Saldırıda hayatını kaybeden Ali Haydar Bengi kollarımda şehit oldu. Arkadaşımın vefatı iki saat sürdü. Müdahale etmedikleri için Ali Haydar iki saat boyunca kan kaybetti. Bugün olsa yine giderim. 'Arap mısın? Niçin yardıma geldin?' diye sordular. 'Sizi Hitler'den kurtarmak için neden yardım ettiysek, buraya da o yüzden yardım ediyoruz' diye cevap verdim.''
Ayağından kurşunla yaralandığını, İsrailli askerlerin buna rağmen yarasını tekmelediklerini ifade eden Yıldırım, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki tüm sağlık personelinin, yaşadıkları olayları yüreklerinde hissettikleri için kendilerini büyük bir saygı ile yaklaştıklarını dile getirdi.
''Üzerimize köpekleri saldılar"
Almanya'da yaşayan 42 yaşındaki inşaat teknisyeni Adem Bakıcı da, ayağından kurşunla yaralandığını, ilk müdahaleyi kendisine gemideki sağlık görevlilerinin yaptığını söyledi. Geminin kontrolünü ele geçirdikten sonra İsrailli askerlerin kendisini güverteye çıkardıklarını, çırılçıplak soyduklarını anlatan Bakıcı, ''Üzerimize köpekleri saldılar. Kendimizden geçince ayılmamız için üzerimize su döktüler. Bu yüzden çok üşüdük'' diye konuştu.
İsrail'deki doktorların kendilerine iyi davrandığını ancak, yataklara kelepçe ile bağlandıklarını kaydeden Bakıcı, ''tuvalette kapıyı kapatmamıza bile izin vermiyorlardı. Güvenlik güçleri her an yanımızdaydı."
Erzurumlu, 52 yaşındaki emekli Canip Tunç ise, hiçbir örgüte ve kurulaşa bağlı olmadığını, sadece insani yardım için oraya gittiğini ifade ederek, ''İsrail beni terörist listesine aldı. Hastanede saç kılım, tükürük örneğim ve kanımı aldılar. Yanıma 8 numarasını koyarak fotoğraflarımı çektiler. Hayatım tehlikede olabilir. İleride başıma bir şey gelirse tüm dünyadaki duyarlı kişilerden bunun hesabını sormalarını istiyorum. Çocuklarıma ve aileme bile zarar verebilirler'' diye konuştu.
Saldırıda, kolundan silahla yaralandığını söyleyen Tunç, kendisini hastaneye götüren helikopter gelinceye kadar saatlerce çırılçıplak bekletildiklerini anlattı. ''Bütün bunlara, Allah'a sığındım, öyle dayanabildim'' diyen Tunç, bu güne kadar muhalefet partilerinden hiçbir yetkilinin kendilerini ziyaret etmemesini eleştirdi.
Diğer yaralılar
Öte yandan, Atatürk Araştırma ve Eğitim hastanesinde tedavi gören yaralılardan 24 yaşındaki Elazığlı Muharrem Güneş'in İlahiyat Fakültesinden mezun olduğu ancak iş bulamadığı için çalışmadığı öğrenildi. Yaralılardan, serbest meslekle uğraşan Mustafa Bakırhan'ın (30) Viranşehir'de, Reklamcı Muhiddin Yıldırım (40) ile bilgisayar programcısı Suat Koşmaz'ın (36) Adana'da yaşadığı, karate öğretmeni Sadettin Furkan'ın (50) Siirt'te yaşadığı belirtildi.
Ayrıca, yaralılardan Ekrem Küçükköse, Ahmet Aydan Bekar, Uğur Süleyman Söylemez, Osman Kurç ve Çelebi Bozan'ın yoğun bakımda olduğu kaydedildi.