Ben ‘Sevgili Milena’

Sakıp Sabancı Müzesi’nin düzenlediği “Müzede Sahne 2021” gösteri sanatları günlerinin açılış oyunu, Ben “Sevgili Milena”.

Nurduran Duman

Ne ki beden? Deri, zar, kabuk? Hangisi? Kafka’nın “Dönüşüm”de bir sabah böcek olarak uyandırdığı Gregor Samsa’nın kabuğu mu, üzerinde böceklerin dolaştığı ağaç gövdesini saran kabuk mu? Sahi, beden ne? Taşıt? Makine? Bir sabah uyanıp kendinizi programlanmış bir makine olarak bulsanız ne yaparsınız, programlanmamış olsanız ne? 

“Dünyayı yönetenler yalnızca zihinlerimizi değil, artık bedenlerimizi de çok yoruyor sevgili Franz.” Bu alıntı II. Dünya Savaşı çağında, hem düşünsel ürünlerle düzene karşı gelen hem de gündüz hamal olarak çalışıp akşam çeviriler yaparak, dersler vererek sadece çay ve ekmek kazanıp bir başına ev geçindiren Milena’nın, Kafka’ya yazdığı (olmayan) mektuplardan. Başta Kafka’nın mektupları olmak üzere, Milena Jesenská’nın yaşamöyküsüne, yazdığı yazılara ve yaptığı çevirilere bakılarak düşlenen, düşünülen, kâğıda düşülen mektuplar bunlar. Ben “Sevgili Milena” oyununda, özverili bir fiziksel psikolojik başarımla, Meltem Cumbul’un bedene harekete aktardığı, bedenle hareketle taşıdığı. 

VAR OLMAK İLE VAR KALMAK

Aşk, arkadaşlık, yoldaşlıktan başka, varoluşa ilişkin sorular soran bir oyun Ben “Sevgili Milena”. Yanıtları, var olmak ile var kalmak geçişmesinde aramamızı imleyen. Beden, hareket, ses, video, müzik başta olmak üzere birçok etmenin söz konusu olduğu, daha doğrusu olmazsa olmayacak olduğu oyun için, bir meydan okuma da denebilir. Bu meydan okuyuş, karşısında çalışkan, dinç olsun istediği seyirciyi yine de gözetmekte. Makineleşmiş çirkin bedenin sahnedeki -izlemesi zorlayıcı- gündelik devinimlerindeki sertliği, oyun boyunca perdede dönen, salt var olmanın keyfini sürerek ormanlarda dolaşan güzel bedeni kaydetmiş video ile yumuşamakta örneğin. Orman göğünün tasarlanmış ağlama duvarına düşürülmesine değin.

EVE DEĞİŞEREK GİTMEK

Bugüne dek birçok ilki hayata geçirerek, bunu sürekli yaparak değer üreten, açtığı sergilerle Türk sanat izleyicisinin kolayca ulaşamadığı deneyimi önüne getirip zenginleşmesine olanak veren Sakıp Sabancı Müzesi’nin düzenlediği “Müzede Sahne 2021” gösteri sanatları günlerinin açılış oyunuydu Ben “Sevgili Milena”. Ayışığı, Boğaz sularında yakamoz şıpırtıları, köprünün ışıkları, İstanbul’un yaz gecesi sesleri, asıl göğün alnına gölgesi düşmüş ağaç gövdeleri arasında, böyle diyeceği çok, yüklendiği ise ağır mı ağır bir oyunla baş başa kalmak belki sarsıcı bir deneyimdi, bu da demek ki değiştirip dönüştürücü bir seyircilik. Eminim, her birimiz eve değişerek gittik. Sanata evet. 

Künye: Meltem Cumbul Studio, Düzenleyen ve Yazan: Bülent Yıldız, Yöneten: Meltem Cumbul, Çeviren: Adalet Cimcoz, Seslendirenler: Meltem Cumbul, Mert Fırat, Hareket Danışmanı: Fatih Gençkal, Canberk Yıldız, Sahne Tasarımı: Harun Antakyalı, Meltem Cumbul, Işık Tasarımı: Cem Yılmazer, Video: Nathan Hendrickson, Ses Tasarımı: Melodika, Müzik Direktörü: Eren Aydoğan, Piyano: Eren Aydoğan, Besteci: Leos Janácek, Oynayan: Meltem Cumbul