Belkıs Özener'in 67 yıllık müzik dolu yolculuğu

Nostalji şarkıları bize sevdiren bir ses.... Yıllarca Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Selda Alkor, Müjde Ar, Hale Soygazi, Perihan Savaş’a ses oldu. Onların seslendirdiği şarkıları aslında o okudu. Yesilçam’da gizli kalmış bir sanatçı Belkıs Özener.

Öznur Oğraş Çolak

Öyle kolay değil; Fosforlu Cevriye’de bıçkın, Buruk Acı’da bedbaht, Karagözlüm’de balıkçı kız olmak, karaktere göre şarkı söylemek... Ses güzelliği yanında, aslında iyi de bir oyuncu olmak gerekli. Tüm bunlar bir araya gelince, ortaya 67 yıllık bir yolculuk çıkıyor.

Bu yıl İKSV İstanbul Film Festivali’nde onur ödülüne değer görülen Özener ile bu uzun yolculuğu konuştuk.

- İKSV İstanbul Film Festivali’nde onur ödülüne değer görüldünüz. Duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?

Çok mutlu oldum tabii ki. Şarkıları plaklardan çalınan biri değilim, stüdyoda şarkı dublajı yapan bir emekçiyim. Dolayısıyla mesleğim ile ilgili bir ödül aldığımda onore oluyor, emeklerimin karşılığını görmüş oluyorum. Müzik dünyasından aldığım ödüllerle, sinema dünyasından aldığım ödüller arasında anlam farkı oluyor. Hatırlanmak ve vefa göstermeleri beni çok mutlu ediyor. 

NOSTALJİ ŞARKILAR...

- Benim gibi Yeşilçam sevenler sizi hep merak etti. Nostalji şarkıların sevilmesinde katkınız büyük. Sizi sizden dinleyebilir miyiz?

Halkımın beni bu kadar merak ettiğini bilmiyordum. Albümüm çıktıktan sonra sevenlerim etrafımı sarıp adeta hesap sordular. Bizi yıllarca kendinizden mahrum ettiniz dediler. Meğer nostalji şarkılarının ilgi görmesinde benim de katkım varmış da haberim yokmuş. Esasında, yerim yurdum belliydi. Ünlü bir ablanın kardeşiydim fakat kapımı çalan da olmadı herhalde. Kim bilir belki de yaşamıyor zannediyorlardı. Sanırım jeneriklerde adımın nadir yazıyor olması da kim olduğumu gölgelemiş.

- Yeşilçam oyuncularının söylediği şarkıları siz seslendiriyordunuz. Nasıl başladı bu süreç ve ne hissederdiniz?

Dublaj sanatçılığı gölgede kalmak demektir. Vitrindeki aktris veya aktörler ön plandadır. Mesleğin kaderi bu. İşin mutfağında olmak bu demek. 62 senesinden itibaren birkaç filmde seslendirme yapmışım fakat milat 67 yılındaki Sinekli Bakkal filmidir. Filmlere müzik yapan Metin Bükey, apar topar beni Acar film stüdyosuna götürdü, gidiş o gidiş. Sonrasında filmden filme koşturur oldum. 75 senesindeki “Civciv Çıkacak” filmi ile bitirme kararı aldım. 78 senesine kadar Metin’in hatırını kıramayarak birkaç filmde daha şarkı okudum fakat şarkılı salon filmlerinin yerini erotik filmlerin aldığı dönemde benim de dublaj maceram bitmiş oldu. Kâğıt üstünde (1961-1978) 17 senelik dublaj, (1954-1976) 22 senelik bir gazino hayatım var. Sabite Tur ve Perihan Altındağ’ın alt kadrolarında başlayıp Zeki Müren’le devam eden gazino hayatım, dönemin büyük gazinolarından biri olan olan Bebek Belediye’deki assolistliğim ile bitti. 90’lı yıllara kadar özel gecelerde şarkı okumaya devam ettim. Yıllarca evde oturduktan sonra 2006’da yapmış olduğum albümden sonra, oğlum Barkın ile yeniden konserler vermeye başladım. Gücüm yettiğince de devam etmeye çalışıyorum. Toplamda 67 yıllık bir yolculuk olmuş oluyor. Ne mutlu bana ki bugünleri görebildim.

‘SESİMLE OYUNCULUK YAPTIM’

- Aslında siz ülkenin ilk dublaj sanatçılarındansınız, çok zor ve özveri isteyen bir meslek. Filmdeki oyuncunun durumuna göre şarkı söylemek, sesi kısıldığında, hasta olduğunda ya da çok neşeli olduğunda duruma göre duygu değişimi... Bana göre ses sanatçılığı yanında oyunculuk da yapmışsınız.

Sesimle bir nevi oyunculuk yaptığım doğrudur. Biz dublaj sanatçılarının yeteneği de buradan gelmektedir. Ses tonunun uygunluğu ve kalitesinin yanında, her oyuncuya göre sesini değiştirebilmek de yetenek ister. Dolgun dudaklı-balık etli Türkan Şoray ile sarı saçlı-Batı görünümlü Filiz Akın’ı farklı ses tonları ile okuyordum. Fosforlu Cevriye’de bıçkın, Buruk Acı’da bedbaht, Karagözlüm’de balıkçı kız oluyordum. Ses dublajı veya benim gibi şarkı dublajı yapan her meslektaşım çok güzel işler çıkarmışız. Malum, ülkemizde dublaj en üst seviyede ve kalitede.

‘SAHNELER BENİ ZORLADI’

- Seslendirirken en zorlandığınız sanatçıyı ve durumu bizimle paylaşır mısınız?

Sanatçı değil, sahneler beni zorlardı. Kölen Olayım filmi ve şarkısında zorlandığımı hatırlıyorum. “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar” ve “Ben seni unutmak için sevmedim” şarkılarında kısık ve hazin bir ses tonu ile okumam gerekiyordu. Sayısız tekrardan sonra sesim kısılmıştı.

‘TELİF HAKLARI KONUSUNDA DEVLET DAHA TİTİZ VE KORUYUCU OLMALI’

- Ülkemizde telif hakları sorunu hep vardı ve hâlâ devam ediyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eskiden telif hakları ve sosyal haklar konusunda daha kötüydük. TV kanallarında oynayan filmlerden, her yerde çalınan şarkılarımızdan bir pay almak mümkün değildi. İlerleyen yıllarda biraz daha iyileştirme yapıldı fakat daha yapılacak çok iş var. Özellikle emekli maaşı ile geçinmek zorunda olan benim gibi sanatçılar, telif haklarından gelebilecek ek gelirler ile ayakta durmaktalar. Bu konuda devletimizin daha titiz ve koruyucu olmasını bekliyoruz.

- Sanata yıllarınızı vermiş biri olarak Türkiye’nin en büyük sorunu nedir sizce?

Eğitimdir herhalde. Toplumsal sorunlarımızın çözülemeyeşinin en büyük sıkıntısıdır bu. 7’den 70’e herkese lazım. Başka türlü ilerlemek ve gelişmek mümkün olmayacaktır.

‘TAKLİT EDİLEMEYEN BİR SES TONUM VAR’

- Bu meslekte tercih edilmenizdeki en önemli unsur nedir sizce?

Tercih edilmemin en büyük sebebi, senkron tutturmadaki becerimdir herhalde. Fakat ses tonu ve okuyuş stili de bir etkendir. Yukarıda bahsettiğim her sanatçıya başka bir ton ile okuyabilme yeteneği de bir başka tercih sebebidir. Salon filmleri eğlendirmek ve ağlatmak üzerine senaryolar içeriyordu. Mendil ıslatabilme ayrı bir özelliktir. Bülbül gibi şakıyan bir ses tonu, seyirciyi ağlatamayabilir. Karakteristik bir ses tonu, her sahneye uygun olmayabilir. Benim dönemimde çok yüksek ses aralığına sahip veya şöhretli birçok sanatçı vardı fakat beni tercih ettiler. Taklit edilemeyen bir ses tonum var. “Keriz” dediğimiz şarkı nağmeleri bende bulunmaz. Şarkıyı bozmak, adeta yeniden bestelemek benim tarzım değildir. Sinekli Bakkal filmine gittiğimde duru ve üsluplu okuyuşum tonmayster ve yönetmenleri etkilemiş olacak ki bir daha beni bırakmadılar. Deneme için stüdyoya girip 2-3 şarkı okuduktan sonra koridorlara çıkıp “Türk filmlerinin sesini nihayet bulduk” dediklerini hatırlıyorum.