Belgesel türünde doruk

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü münasebetiyle gösterime giren “Woman-Kadın”, dünya çapında bir organizasyon sonucunda geniş bir teknik ekip tarafından yoğun ve uzun süre çalışılarak gerçekleştirilmiş, 50 farklı ülkeden seçilmiş, 2 bin kadar kadını beylik klişeleri aşan ilginç yorumlarla ve ilgisiz kalınamayacak güzelim görüntülerle karşımıza getirerek seyirciyi 105 dakika süresince beyaz perdeye bağlayan, her zaman rastlanmayan cinsten, seçkin ve görülesi bir belgesel, baştan belirtmek gerekirse.

Sungu Çapan

Su altında bir yunus kıvraklığıyla dans edercesine yüzen, estetik bir kadın görüntüsüyle açılan film, insanlığın yarısını oluşturan, “anamız bacımız” kadın cinsinin samimi portrelerini olanca doğallıklarıyla ekrana taşırken, toplumda esaslı bir fark yaratan kadınların aslında  toplumsal ve kültürel yaşamda oynadıkları büyük rolün önemine de vurgu yapıyor. Kadın cinsinin günümüzde maruz kaldıkları tüm adaletsizliklere, haksızlıklara ve haksızlıklara karşın taşıdıkları dünyayı değiştirebilme kapasitesinin de altını çizen bu sıradışı, görülesi belgeseli Anastasia Mikova-Yann Arthus-Bertrand yönetmen ikilisi imzlamış. Seçildiği çeşitli festivallerde geniş seyirci kesimince ve zor beğenir eleştirmen tayfasınca onca tutulup alkışlanmasının ardından en son Venedik film festivalinde de oldukça beğenilen “Kadın” belgeselinin amaçladığı, genelde sadece kadın sorunsalına yoğunlaşmanın ve kadın haklarını savunmanın yanısıra, sorunlara çözümler bulmak ve iki ayrı cinsi uzlaşmaya çağırıp yönlendirmek aynı zamanda.

Anlattığı hikâyelerde değindiği anektodları, peşpeşe gelen, birbirinden göz alıcı görüntülerinden oluşan etkileyici görselliği, hızlı, sürükleyici ve toparlayıcı montajı, dünyanın dört bir bucağından bulunup kamera karşısına geçirilmiş, olanca doğallığıyla-içtenliğiyle kendilerini oynayan, genç yaşlı çıplak ya da giyinik kadın oyuncuları, yer yer akıcı bir görsel röportaj kıvamına ulaşan, spektaküler anlatımı ve genel samimi, coşkulu yaklaşımıyla sinemaseverlerce kesinlikle kaçırılmayacak cinsten, her karesinde kadının gücünü hissettiren, hatta bittiğinde insana iyi ki seyrettim dedirten bu “Kadın”, sonuçta belgesel türünü yücelten, parlatan bir zirve film izlenimi uyandırarak uğurluyor seyircisini salondan.

FARKLI...

Daha önce “Human” filmiyle dikkati çekmiş Fransız yönetmen Yann Arthus-Bertrand’ın Anastasia Mikova’yla verimli bir işbirliğine girişerek birlikte gerçekleştirdikleri, doğrusu kimi önyargılara kapılıp çok fazla bir beklentiye girmeden seyrettiğim bu “Kadın” filmi sonuçta umduğumdan, tasavvur ettiğimden hayli farklı, gerçekten beni şaşırtan, sarsıcı bir seyir deneyimi oldu benim için  ve bu nedenle sinefillere hararetle salık veriyorum bu ufuk açıcı belgeseli. 

Zaten Japon sinemasının türden türe atlayarak 90 kadar film  çekmiş, ele avuca sığmaz, en tartışmalı yaratıcı yönetmenlerinden Takashi Miike’nin kara film, şiddet öğeleriyle, romantik- komik sahnelerle dolu, eğlenceli, hareketli, kanlı ve “ucuz roman”ımsı “Hatsukoi-İlk Aşk”ının yanı sıra aksiyon yıldızı Vin Diesel’in fantastik-dram karışımı “Bloodshot-Durdurulamaz Güç”üyle “Above the Shadows-Gölgelerin Aşkı” adlı romantik-fantastik bir filmin gösterileceği yeni haftanın en önemlisi bence “Kadın” belgeseli daha önce belirttiğim gibi.