Behramoğlu şiiri Gürcücede!

Doğu bilimci, Türkolog, çevirmen Makvala Kharebava ve Gürcistan Edebiyat Çevirmenleri Birliği’nin ortak çalışmasıyla elli şiirin yer aldığı Ataol Behramoğlu Seçme Şiirler kitabı, Yunus Emre Enstitüsü desteğiyle İntelekti Yayınevi tarafından Tiflis’te yayımlandı. Kharebava ile hem bu kitap hem de Türkçe-Gürcüce etkileşimi hakkında konuştuk.

Nurduran Duman

- Ataol Behramoğlu’nun elli şiirinin Türkçe ve Gürcüce çevirisiyle yer aldığı kitap ortaklaşa emek ürünü. Çeviri sürecinde nasıl bir yöntem benimsediniz?

Kitabı doğu bilimci, çevirmen Aleksander Elerdashvili ile hazırladık. Düzelti ve iki dilde karşılaştırmalı redaksiyonu doğu bilimci, çevirmen Nino Ramishvili ve yazar, çevirmen Kevser Ruhi yaptı. Şiirlerin satır çevirilerini ben yaptım, Edebiyat Çevirmenleri Birliği’ne üye şairler şiir formuna getirdi. Şiirdeki ses, ahenk ve anlamı Gürcücesinde de aynı güzellikte yansıtan çeviriler oldu.

Behramoğlu, Türk şiirinin geleneksel özelliklerini ve çağdaş formları ustalıkla kullanıyor, sözünü olağanüstü lirizm ve incelikle söylüyor. Gürcü okur bu kitapla onu ilk kez tanıyacak.

- Gürcistan Edebiyat Çevirmenleri Birliği çeviri sürecine nasıl katkı koyuyor?

Birlik 2013’te kuruldu. Birliğe üye olan ve farklı ülkelerde yaşayan şair ve çevirmenler çalışmalarının büyük bölümünü internet üzerinden sürdürüyor.

İLK ÇEVİRİ NÂZIM’LA BAŞLADI

- Birlik, 2013’ten bu yana birçok çalışmaya imza attı. Türk Şiiri Antolojisi ve karma dilli seçkilerde yer alan şiirler dışında, birliğin bir Türk şairi kapsamlı çalıştığı ilk kitap bu. Türk şiirinin Gürcüceye çevrilmesi ne zaman başladı, nasıl yol aldı?

İlk çeviriler 1940’larda başladı. 50’lerin başında, Türk şiirini çevirmede öncü olan şair, Türkolog Vakhtang Kekelidze Nâzım Hikmet’in Şiirleri kitabını yayımladı. Bunu bazı gazete ve dergilerde basılan çeviriler izledi. Demirperde sürecinde Türk şiirinden çeviri çok fazla yok. Daha önce yapılmış çevirilerin büyük bölümünü Türk Şiiri Antolojisi’ne aldık.

Ben ve Türkolog arkadaşlarım Nana Janashia, Nana Katcharava, Mariam Gaprindashvili ve şair Eter Sadagashvili’den oluşturduğumuz ekip, satır çevirilerini yapmıştık, edebiyat çevirmenleri bunları şiir biçimine taşıdı.

- Sizin çeviri yolculuğunuz desek…

Tiflis’te Türkoloji öğrencisiyken ilkin Nâzım Hikmet’in Mavi Gözlü Dev şiirini çevirmiştim. Nâzım o yıllarda çok popülerdi. Şiirleri çevriliyor, oyunları sahneleniyordu. Delikanlılar aşk mektuplarında Nâzım’dan alıntı yapardı. Çeviri yolculuğumda etkisi olan, Türk dili ve edebiyatını sevdiren hocalarımızı da anmak isterim.

1930’larda İstanbul’da Fuat Köprülü’nün öğrencisi olmuş, Türkoloji Bölümü’nün kurucusu Sergi Jikia, Nodar Janashia, Elizbar Javelidze, İrine Gotsiridze... Bugün Türkiye ve Gürcistan arasında kültür, edebiyat alanında bir şeyler yapıyorsak onların sayesindedir.

Türk Şiiri Antolojisi’ni hocalarımıza ithaf ettik. 2021’de Tiflis’te yapılacak, Türkiye’nin konuk ülke olacağı Uluslararası Kitap Fuarı’na yetiştirmek üzere Yunus Emre Şiirleri ve Türk Kadın Şairleri Antolojisi’ne çalışıyorum şimdi.

ÜÇ DİLİN KAVŞAĞINDA…

- Çeviri yolculuğunuz Ataol Behramoğlu ile de devam ediyor, yolunuz nasıl kesişti?

Türkolog, edebiyat çevirmeni, şiirsever olarak benim için Ataol Behramoğlu, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın nefes aldığı, söz söylediği geleneğin, şiir dokuduğu dilin uzantısıdır.

Rusçadan çevirileriyle Türkçeye önemli eserler kazandırmış Puşkin Ödülü sahibi Behramoğlu’nu tanımak bir ayrıcalık. Türkçe, Gürcüce, Rusça; sevdiğim üç dilin kavşağında Behramoğlu ile karşılaşmak şans oldu benim için.

Onu basından, televizyon programlarından tanıyordum. Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümüne Sovyet ekolüne mensup hocalar gelmişti Gürcistan’dan. Rus klasiklerini sahneliyorlardı. Behramoğlu’nun Rusçadan çevirileriyle o zaman tanıştım, kendisiyle de İzmir Kitap Fuarı’nda tanıştık.

Düşgezginleri stüdyosunun sahibi, yazar ve müzisyen Erhan Doğan’la “Karadeniz’in Kardeş Şarkıları-Aynı Denizin Çocuklarıyız” adını verdiğimiz Gürcistan-Türkiye ortak müzik projesine çalışıyorduk. Erhan Doğan, Behramoğlu’nun “Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” şiirini besteledi. Şarkıyı bir Gürcü şarkıcıya söylettik. Şiirde imgeler, içten duygularla anlatılan yurt sevgisinden çok etkilenmiştim.

GÜLEN AYVA AĞLAYAN NAR!

- Behramoğlu bir şiirinde “Şiir nedir ki sezilir geçer” diyor. O sezgiden sonra ulaştığınız yer neresidir?

Okurun imgeleminde farklı bir evren olabilir. Ben de o evrenin içinde buldum kendimi. Bu şiir “alçakgönüllü, hünerli, sevdalı, güzel” yurdunuzu daha da sevdirdi bana.

Behramoğlu’nun, Geçmiş Yaz isimli şiirinin gönlümdeki yeri başka. “Bir yazdı uzak Gürcistan’da / Kıyısında kartal dağların / Mavi gözlü bir göl bırakan / Düşlerine çocukların” diyor şair. Ülkemin böyle güzel, kısa, yalın ve simgesel tasviri için kendisine müteşekkirim.

Şairle bu şiir üzerine konuşurken Gürcistan’daki günlerini hüzünlenerek anlatmıştı. Şiir farklı duyguları birkaç kelimenin etkisiyle harmanlayıp yeni duygu birlikteliği yaratabiliyor. Ayrıca Behramoğlu’nun hazırladığı Büyük Türk Şiiri Antolojisi yol göstericim oldu. Türk Şiiri Antolojisi’nin hazırlanması için bana cesaret veren Ataol Behramoğlu’dur.

- Peki ya “gülen ayva, ağlayan nar”?..

Behramoğlu’nun şiirlerindeki ses, imge yoğunluğunun yanı sıra, Türkolog olarak aşina olduğum bazı geleneksel deyişlerin çağdaş yorumları da ilgimi çekti. Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum şiirindeki “gülen ayva, ağlayan nar” bunlardan biri… Dede Korkut’tan bildiğim imgeye Behramoğlu’nun şiirinde rastlamak, önemsiz bir detay gibi görülebilir ama benim açımdan güzel bir karşılaşmaydı.

“Bebeklerin ulusu olmadığını” seziyorduk ama Behramoğlu’nun şiirinden sonra sezgi somut bilgiye dönüştü. Yürüdüğümüz yolun “erguvan ışıklı kıyı” olabileceğini fark ettik. Gürcü okurlara aynı duyguyu geçirebildiğimiz bir çeviri yaptığımızı, okurlardan aldığımız geri bildirimlerde gördük.

Bir çevirinin başarılı olması, çevrildiği dilin ait olduğu edebiyatın da zenginliğidir. Bu kitapla Gürcü edebiyatı da bir kazanım elde etmiş, zenginleşmiştir.