Baykal'ın Ergenekon isyanı

CHP lideri Deniz Baykal parti genel merkezinde yaptığı konuşmada Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınanlarla ilgili olarak "Bu dava kapsamında toplumun değerli insanları teker teker gözaltına alınıyorlar ve Türkiye de bunu seyrediyor" dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Parti genel merkezinde il başkanları, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkanları, milletvekilleri, MYK ve PM üyelerini topladı. Toplantının açılışında konuşan Baykal, 29 Mart yerel seçimlerinde seçilen belediye başkanlarını kutladı. 29 Mart yerel seçimlerinin Türkiye'nin geleceği ve siyasal yaşamıyla ilgili yeni dinamiklerin devreye girdiğini ve yeni bir tablonun şekillenmekte olduğunu gösterdiğini kaydeden Baykal, "Bu seçimleri Türkiye genelindeki gelişmelerle birlikte değerlendirmeliyiz. Yerel seçimde Türkiye'de yaşanan temel siyasal, ekonomik sorunların, yolsuzluk iddialarının, dış politikadaki belirsizlik ve tedirginliklerin yansıması ortaya çıkmıştır.'' dedi.

Belediye başkanlarına uyarılar

Belediye başkanlarına tavsiyelerde de bulunan Baykal, şunları söyledi:
"Belediyelerimiz sokak meydan isim değiştirme çabalarına yönelmemelidirler. Yani yeni bir isim ihtiyacı içindeyseniz yeni bir eser yapın. İsim değiştirerek kendinizi tatmin etmeye kalkmayın. Türkiye'nin gelmiş geçmiş birikimlerini, farklı inançlarını saygıyla karşılayın. Kendi kendimizle kavgaya hiçbir şekilde öncülük yapmayalım. Sakın ha gelmiş olan belediyelerimiz bu konularda insanlarımızı üzecek kararlar almamalıdırlar. Liselerin okulların, üniversitelerin olduğu yerlerde yurt işi Türkiye'nin en önemli işidir. Yurtları mutlaka olabildiğinde desteklemeliyiz sahip çıkmalıyız. Yapanlara ilgi göstermeliyiz. Başkalarının yurdu dahi olsa o yurtlara sahip çıkmalıyız. Yardım vererek katkı vererek onlara sahip çıkmalıyız. İbadet yerlerine sahip çıkın. Camilere, mescitlerine, bütün inanç gruplarının kutsal mekanlarına, herkesin ibadethanelerine, cemevlerine kiliselerine lütfen saygı gösterin. Orası kamusal bir alandır. Orada kamusal bir ihtiyaç karşılanmaktadır ve her insanın bulunduğu yer belediyenin problemidir. Temizliğine bakımına badanasına oradaki insanların ihtiyaçlarına sahip çıkmalıdır."
 

"AKP'nin adındaki kalkınma Türkiye'de yaşanan gerçek olmaktan çıktı"

22 Temmuz seçimlerinden bu yana ekonomide ve diğer alanlarda ortaya çıkan gelişmelerin Türkiye'nin iyi yönetilmediğini ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, ciddi yanlışlar yapıldığını ve sorunların daha da ağırlaşmaya başladığını söyledi. Baykal, Türkiye'nin 2002-2009 döneminde karşılaştırılabileceği bütün benzer ülkelerin aksine ekonomik büyüme sürecinin daralma noktasına geldiğini ifade etti. Baykal Türkiye'nin 'küresel kriz nedeniyle değil izlenen politikalar nedeniyle yanlış gittiği'ni söyledi. Baykal, ''Kalkınma nerede? Bugün 7 yıllık iktidar döneminin sonunda Türkiye'de yıllardır var olmuş kalkınmayı küçülmeye, daralmaya dönüştürmüş iktidardır. Kendi adındaki 'kalkınma' Türkiye'de yaşanan gerçek olmaktan çıkmaya başlamıştır." dedi.
 

"Adalet kavramı ayaklar altına alındı"

AKP döneminde adalet kavramının da alt üst edildiğini, ayaklar altına alındığını ve içinin boşaltıldığını savunan Baykal, "Bugün yargının bağımsızlığından söz etme imkanı var mı? Türkiye'de yargı bağımsızlığı artık hedef olmaktan da çıkmaya başlamıştır. Planlanan değişiklikler ortaya çıktığı zaman, yargı bağımsızlığının çok daha ağır tahrip edileceği, yargının siyasetin denetimi altına sokulacağı çok açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Yargı hedeftir. Yargı, siyasallaştırılmak istenmektedir. Onun için her türlü hazırlıklar yapılmaktadır. Maalesef Türkiye'de adaletin, yargının çok zor günler geçirdiğine tanık oluyoruz.'' diye konuştu.
 

"Ne oldu kuvvetler ayrılığı ne oldu yargı bağımsızlığı"

Telefon dinlemelerle ilgili uygulamalara da değinen Baykal, AKP döneminde 70 milyonun dinlenmesine imkan verecek teknik ve hukuki altyapının oluşturulduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan'ın telefon dinleme kurumunun başına kendisinin atama yaptığını hatırlatan Baykal, ''Bunun bir devlet dinlemesi olduğunu düşünmek mümkün müdür? Bu, kişisel bir dinleme özlemenin yansıması değil midir?'' dedi. Baykal şunları söyledi:
"Şu an sadece bir büyük kentimizde 25 tane hakim ve savcımız dinlenmektedir. Bu ne demektir? Hakim ve savcı niye dinlenir? Herhalde bir şaibesi var. Dinleme bir kuşku verici bir manzaranın olduğunu ortaya koyar. Bunların dinlenme kararını kim almıştır? Kim aldırmıştır Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu. Kimin emrindedir? Onlara kim talimat verme yetkisine sahiptir? Adalet Bakanı. Adalet Bakanı hakimlerin dinlenmesi düğmesine basma yetkisi olan insandır. Ne oldu kuvvetler ayrımı? Ne oldu yargı bağımsızlığı? Hükümetin yargı üzerinde güç kullanma imkanının bulunmadığı Anayasa'nın öngördüğü kuvvetler ayrılığı düzeni ne oldu? Bunlar çok üzüncü verici görüntüler" diye konuştu.
 

"Ergenekon hukuki değil siyasi bir dava"

Konuşmasında Ergenekon soruşturması kapsamındaki gözaltıları da değerlendiren Baykal, yaşanan gözaltıları "çok acı bir manzara" olarak değerlendirdi. Ergenekon davasının hukuki değil siyasi bir dava olduğunu belirten Baykal, davada iç içe geçmiş karmaşık bir süreç yaşandığını kaydetti. Bir yandan yargılamalar yapılırken gözaltıların sürdüğünü, iki iddianame hazırlandığını, üçüncü iddianamenin ise hazırlığının sürdüğünü ifade eden Baykal şunları söyledi:
''İddianame ciddi bir olaydır. Başı bellidir, sonu bellidir, kapsamı bellidir. Kimler neyle niçin suçlanıyor bellidir. Suçlamanın hukuki dayanakları, maddi temelleri, kanıtları, tanıkları bellidir. Böyle olduğu zaman iddianame olur. Şimdi bizim burada gördüğümüz bu nitelikte bir iddianame mi? Ne başı belli, ne sonu belli. Ne hukuki dayanağı, ne maddi olayı belli. Bir haham çıkmış iddialar ortaya atmış. O iddialara dayalı olarak MİT, Başbakanlığı uyarmış. Sıkıştırılınca, 'Deli saçması ama ne yapayım göndermek durumundaydım' diyor. Söyleyen MİT, gönderen kuruluş. 'İnandırıcı buluyor musunuz bunları?' diye sorunca, 'İnandırıcı bulmuyorum, deli saçması ama elimde tutamam gönderdim'. Sen elinde tutamıyorsun gönderiyorsun, 'MİT'ten geldi' diye o, ciddiye alıyor. O savcıya havale ediyor. Böyle ciddiyetsiz iş olur mu? Arkasından anlaşılıyor ki o ifade işkence altında alınmış. İşkence altında ifadenin alındığı nice zaman geçtikten sonra itiraf ediliyor ama gönderilirken 'işkence altında alınmıştır' diye bir açıklama yok. Ne biçim iş? Böyle hukuk, adalet olur mu?''
 

"Bu kadar da olmaz değil hiç olmaz hiç"

Ergenekon davası kapsamında toplumun en saygıdeğer insanlarının büyük acılar çekmek üzere gözaltına alındığını, haksızlıklara maruz kaldığını kaydeden Baykal, Türkiye'nin ise bunu seyrettiğini söyledi. Baykal "Şimdi insanlar 'bu kadar olmaz' demeye başladı. Bu kadar da olmaz değil hiç olmaz, hiç, hiç olmaz. Yanlış sadece falan kişi filan kişi alındığı için değil, ta başından beri yapılan yanlış, yanlış... Hukukta yok böyle bir şey'' diye konuştu.
 

"TÜSİAD bile mahçup mahçup şikayet etme noktasına geldi"

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'un Ergenekon davasıyla ilgili "A'dan Z'ye siyasallaştı" şeklindeki sözlerini de hatırlatan Deniz Baykal, yine bazı hukukçularla Türkiye Barolar Birliği'nin de süreçle ilgili eleştirileri olduğunu hatırlatarak
''Türkiye'de Yargıtay Onursal Başkanı'nın böyle söyleyeceği bir iddianameyle bu memleketin dürüst namuslu evlatlarına bu acıları çektirmenin kabul edilebilir bir tarafı var mı?' Çıktığı zaman zaten siyasaldı. CHP onu söylemişti. Şimdi artık A'dan Z'ye kadar siyasallaştığını bu memleketin dürüst ciddi hukukçuları da söylüyor. TÜSİAD bile mahcup mahcup şikayet etme noktasına geliyor. Tasavvur edin. TÜSİAD bile şikayetçi olmaya başlamış. En ihtiyatlı, en hoşgörülü olmaya hazır, en büyük baskılara maruz kalmış olan bu kuruluşlar bile yavaş yavaş 'biz de öyle uygun görmüyoruz' deme noktasına geliyorlar'' dedi.
 

"Haberal can derdinde kimsenin kılı kıpırdamıyor"

Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın da Ergenekon'la ilgili sözlerini hatırlatan Baykal şöyle konuştu:
''Bu neyi gösteriyor? Bu yanlış. Ne oldu peki? Yanlış olduğunu söyledi herkes. Yani o insanlar orada. Yani Mehmet Haberal can derdinde. Yani bu memleketin namuslu, dürüst profesörleri, dekanları cezaevlerinde acı çekiyorlar. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Çok acı bir manzara. Bu tabloyu inanıyorum artık aydınlığa kavuşturacak tek güç milletin kendisidir. Ne çiçek göndererek, ne sempati demeçleri vererek bu gidişi önlemek mümkün değildir. Bu gidişi önleyecek olan milletin iradesidir, milletin kendisidir.''
 

"Valiler AKP militanları"

Namuslu, dürüst, işinin gereğini yapan devletin valilileri olduğu gibi bazı valilerin "yer yer oyuncak" olduğunu öne süren Baykal, "Ne yazık ki çürüme başlamış, AKP militanları olarak valiler kullanılıyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Hukukta, adalette var mı böyle bir şey? Bu gidiş iyi bir gidiş mi?'' diye konuştu.
 

"Türkiye- Azerbeycan dostluğu tehlikeye atıldı"

Baykal konuşmasında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini de değerlendirdi. AKP döneminde Türkiye'nin temel ulusal yararlarını tahrip eden bir dış politika izlendiğini kaydeden Baykal, 'Bütün komşularla iyi ilişkiler kuracağız' denilmesine rağmen var olan iyi ilişkileri tehlikeye sokacak adımlar atılmaya başlandığını kaydetti. Türkiye'nin en değerli dostluk ilişkilerinin 'maceracı, önünü sonunu hesap etmeden ortaya konulan politikaların kurbanı' olduğunu belirten Baykal şunları söyledi:
''Şimdi Azerbaycan ile çok ciddi sıkıntılar içine girmeye başladık. Türk-Azerbaycan dostluğu ciddi şekilde bu iktidar döneminde tehlikeye atılmaya başlanmıştır. Ortada elde edilen bir sonuç yoktur. Ama şimdiden bedel ödenmeye başlanmıştır. Gereksiz yere, yanlış olarak Türkiye için çok ağır sonuçlar doğuracak bedeller ödenmeye başlanmıştır. Bilinmelidir ki o bedeller sadece Türkiye için değil, Avrupa Birliği, Batı dünyası için de çok önemli bedeller olarak ortaya çıkacaktır.''