Baykal'dan sert sözler

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Dozerleri cemevinin kapısına sürecek, Cemevi cümbüş evi diyeceksin. Madımak'taki acıya bir şey söylemeyeceksin sonra çıkıp yıpratma kampanyası başlatacaksın" diyerek Başbakan'ı eleştirdi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada "24 Kasım öğretmenler Günü" dolayısıyla öğretmenlerin sıkıntılarını anlatarak başladı. Eğitim sorunlarına en anlamlı yaklaşımın öğretmenlere sahip çıkmakla çözüleceğini kaydeden Baykal, "İşin başı öğretmene inanmaktır, ona sahip çıkmaktır. Türkiye, Cumhuriyeti kuruluşunda bunu kavramıştır. Onların sayesinde bugünlere geldik. Şimdi bir bozulma başlamıştır. Yeni Türkiye'de sorunlar aşılırken, en temel konu eğitim ve öğretmen konusu olacaktır" dedi.

 

1 Mart tezkeresi

Konuşmasında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, "1 Mart 2003'te Tezkeresi geçseydi Türkiye bir savaş alanına dönecekti" şeklindeki sözlerini değerlendiren Baykal, bunu tek başına en başından beri CHP'nin söylediğini kaydederek, "Sene 2003 ve şimdi 2009. Dışişleri Bakanı aradan geçen bunca yıldan sonra CHP'ye hak veriyor. Bu Tezkere'yi Meclis'e kim hangi parti, hangi iktidar, hangi hükümet, hangi kadrolar getirmişti. CHP'nin haklılığını anlamak için ille 6 yılın geçmesini beklemek gerekmez. CHP'nin haklılığın anlaşılması için umarım 6 yıl geçmesini beklemek zorunda kalmayız" diye konuştu.
 

Doğalgaz zammı gizli vergi uygulaması

Konuşmasında ekonomik gelişmelere de değinen Baykal, ekonominin her geçen gün kötüye gittiğini, yılbaşından sonda doğalgaza yapılacak yüzde 50'lik zammın netlik kazandığını söyledi.

Baykal, 1 Ocak 2010'dan itibaren geçerli olacak doğalgaz zammına tepki gösterirken, "Bu zam doğalgaz fiyatlarında ki artıştan, dolardaki artıştan kaynaklanmıyor. Bu zammın arkasında yatan şey gizli vergidir. Hükümetin borçlarını ödeme planıdır" dedi.
AKP'nin 7 yıllık iktidarı döneminde ekonominin tablosunu değiştirdiğini öne süren Baykal, CHP olarak ekonomi kurmaylarıyla sık sık ekonomi değerlendirmeleri yaptıklarını kaydetti.
Baykal şöyle dedi:

"AKP'nin ekonomideki tabloda çarpıcı gerçeklere dikkat çekiyoruz. Ülkemizin ekonomik durumunu uluslararası mukayeselerle en doğru şekilde değerlendiriyoruz. Geçmişte ki uygulamalarla mukayese edildiği zaman, 7 yılda durum nasıldır nereye geldi çok iyi anlaşılması gerekiyor. AKP iktidarları döneminde gerçekleşen büyüme tablosu Türkiye'nin tarihsel büyüme tablosunun altındadır. 2010 yılının sonunda kalkınma hızı yüzde 4'le düşeceği tahmin ediliyor. Türkiye bu dönemde şartları el verdiği şekilde kullanamamıştır. Cumhuriyet tarihinin tümünün ortak borçları Cumhuriyet döneminin eserleri satılmıştır."

 

"CHP'ye karşı sistematik istismar var"

Baykal Başbakan Erdoğan'a, "Bunu kimse Türkiye'de mezhep olayını, etnik kimliği saldırı olarak tartışmasın. Bir mezhep olayı olsaydı Anadolu ayağa kalkardı. Başbakan'ın söylemiş olmasından utanıyorum. Bir 'Kerbela' olayı olarak değerlendirilmiş olsaydı Anadolu'da böyle olur muydu? El Beşir'in 300 bin kişiyi öldürme katliamına "katliam" değildir diyen sen nasıl olur da, 62 yıl önce yaşanmış yüreğimizi kanatan o acı olaylar için böyle demeyi, bu sözleri nasıl içine, beynine, yüreğine sindirebilirsin. Ayıp olan bu. Yanlış olan bu" sözleriyle yüklendi.

Baykal, "Dersim" tartışmalarını "Konu CHP'ye karşı sistematik şekilde istismar ediliyor" sözleriyle değerlendirerek, şöyle devam etti:

"Hepimiz gerçeğin ne olduğunu, söylenen sözün ne anlama geldiğini biliyoruz. Yaşanan yanlış anlamadan sonra değerli arkadaşımızın özür dilediğini biliyoruz. Buna rağmen bu kampanya sistematik olarak yürütülüyor."

"Yaşanmış acı olayların, tarihin bir parçası olarak, acıyla değerlendirmesini yapar. Ama hiç kimse bu olayları kendi siyasi hesapları için kullanmaz. Hangi ülke kendi tarihindeki acı olayları istismarcı yaklaşım içinde dile getirmeye teşebbüs eder...

Konu CHP'ye karşı sistematik şekilde istismar ediliyor. Olay sadece Dersim değil. Bolu'da Yozgat'ta isyanlar var. Bu olaylar Türkiye'de kimse tarafından mezhebe saldırı olarak düşünmemelidir. Çünkü Türkiye yeni bir sürece geçiyor. Herkes kendi konumunu korumaya çalışıyor. Sosyolojik otoriteler yıkılacak, siyasi otorite gelecek. Kolay bir dönüşüm değil. Kabul edeni var etmeyeni var. Bunu kimse Türkiye'de mezhep olayına, etnik kimliği saldırı olarak tartışmasın. Bir mezhep olayı olsaydı; Anadolu yağa kalkardı. Anadolu'da Alevi inancına saldırması gibi. Bunu; Başbakan'ın söylemiş olmasından utanıyorum. Bir Kerbala olayı olarak değerlendirilmiş olsaydı Anadolu'da böyle olur muydu?"

Baykal, Erdoğan'ın 62 yıl önce yaşanan olaylardan "medet" umduğunu iddia ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sudan'da 350 bin kişinin öldürülmesine 'katliam' dersin de nasıl olur da 62 yıl önce yaşanmış, yüreğimizi kanatan olayları sen nasıl sindirirsin. 60 yıl öncesinden menfaat umacaksın. Alevilerden sana hayır yok. Başka kapıya. Belediye başkanı iken (Başbakan) Karacaahmet'e cemevini yıkmak için dozerleri kapısına dizecek. Sonra Cemevi, 'cümbüşevi' diyecek. Sivas'ta masum insanlar katledilecek. Benzin bidonlarıyla Sivas'ta Madımak'a saldıranların arkadaşları olarak gelip, Alevilerle bizim aramızı açmaya kalkacaksın."
 

"Hazreti Ali'yi Atatürk'ten ayırmak mümkün değildir"

Baykal, "Herkes şunu çok iyi bilsin; Hazreti Muhammedi Hazreti Ali'den ayırmak mümkün değildir. Atatürk'den de Hazreti Ali'den koparmak mümkün değildir. Hazreti Muhammet'den Hazreti Ali'ye ve Atatürk. Bunlar Türkiye'nin temelidir. Temeli" diye konuştu.

"Başbakan sıkıştığı zaman gözden çıkaramayacağı değer yoktur" diyen Baykal, "Hacı Bektaş Çeşmesi'nden düşman kuyularına, bataklıklara su taşıyamaz" dedi. Baykal şöyle devam etti:

Baykal, Erdoğan'a "Aleviler'den sana hayır yok, başka kapıya Başbakan" diye seslenerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Üzüntü verici olan bir Başbakan'ın bu manzara içinde olmasıdır. Kendisini buna layık görebilmiş olmasıdır. Biz acılarımızı yüreklerimize gömüyoruz. Aleviler bir günden bir güne böyle bir istismarın içine girdiler mi? Onlar incinsen de 'incitme' diyor. Bunu milletimiz gördü. Bu kampanyaya aklı başında kimse alet olmayacaktır. Biz bu konuda yıllardır samimiyetimizi ortaya koymuşuz. Bunları yaşadık, bu üzüntüleri hep birlikte yaşadık. Milletimiz bunları en doğru şekilde değerlendirecek, değerlendiriyor. Böyle oyunların daima CHP'ye yönelik olarak sıkıştıkları zaman tezgahladıklarını biliyoruz. Kimse merak etmesin, bize zarar veremeyecektir."

Başbakan'ın bu süreçte çok yanlış söylemler içerisine girdiğini kaydeden Baykal, Erdoğan'ı sorumluluk içinde davranmaya çağırdı.

CHP'nin, "Etnik Kimlik " konusunda 20 yıldır çizgisinin hiç değişmediğini vurgulayan Baykal, "Kürt" sorunu ile ilgili olarak ta CHP'nin yıllar önce hazırladığı çalışmalardan örnek vererek konuşmasını sürdürdü. Baykal, "CHP'nin görüşleri çok net. 20 yıldır tutarlı bir siyasi çizgiyi götürüyoruz. Kimlik konusuna, dil konusuna yönelik anlayışımızı 20 seneden beri sürdürüyoruz. CHP'nin söylediği çok açık. Biz birbirinden farklı kimliklere sahip olabiliriz. Herkes etnik kimliğini özgürce yaşabilir. Bunu engelleyen yasalar kaldırılmalıdır. 20 yıldır önce teklifi vermişiz, Kürtçe yasaklanmamalı demişiz. Başımla beraber. Neysen o. Senin kimliğin senin en büyük şanındır. Devlet de buna saygı göstermek zorundadır. 20 yıl önce demişiz ki devlet buna karışmayacak. Etnik kimliğine karışmayacak. Uzak duracak. Herkesin kimliği inancı kendine. 20 yıl önce bunu demişiz" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'yi bir ayrışmaya götürdüğünü ileri süren Baykal, bölücülüğü ve ayırımcılığı bir politika haline getirdiğini ifade etti.

Baykal, "Bölücülüğü, ayrımcılığı bir politika haline getirmeye başlarsan tepkiye maruz kalırsın. İlk defa bir iktidar etnik ayrımcılığı eğitime sokuyor. Sen PKK'nın taleplerine yaklaşıyorsun. Kaynaştıracaksan o bölgelerde iş imkanı kur, çocukları okut" dedi.
 

İzmir'de yaşanan olaylar

Başbakan Erdoğan'ın, PKK tarafından tuzağa düşürüldüğünü öne süren Baykal, İzmir'de yaşanan olayları hatırlattı. Baykal şöyle dedi:

"İzmir'de çok acı olaylar yaşandı çok üzüldük. Başbakan, 'PKK bayrağını açarsan böyle olur' diyor. Sen önce kafanda netleştir, listeyi ver de öğrenelim. Türkiye'nin her yerinde PKK bayrağı açılmıyor mu? Bu cesareti senden almıyorlar mı? Emniyet güçlerinin gözü önünde PKK bayraklarıyla dolaşmıyorlar mı? Buna göz yuman sensin. Şimdi diyor ki 'bayrak açma' Açtırma o zaman! Başbakan tutarsız. Hem PKK atına binecek hem de Türkiye'nin mili bütünlük atına binecek. Çifte ata bineceksin. Bu ancak sirkler de olur, bunu palyaçolar yapar. Tercihini yap. PKK'la mı, milletle mi berabersin? Başbakan Türkiye'yi bölmektedir. İzmir'de iyice anlaşıldı bu durum. Türkiye'yi bu psikoza kim soktu. Türkiye'yi dağıtıp parçalıyorsun. Bu tartışmaları ateşleyen kim, Türkiye'yi kutuplaştıran kim?"

 

Başbakan'a bağlı karargah var

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, telefon dinlemeleri ile ilgili olarak, Türkiye'de bir karargahın olduğunu, bunun da Başbakan'a bağlı olduğunu söyledi. Baykal, "Bu, olayın rejim olayı haline dönüştüğünü gösteriyor. Olay, insan hakkından kaynaklanan bir şikayet olmanın ötesinde; devletin, hukukun özgüven içine işlediği bir durumun ortadan kaldırıldığı, organların sindirildiği, şantaja tabi tutulduğu, baskı altına alındığı bir tablo ile Türkiye'nin karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bu vahim bir olaydır" dedi.

Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada; Telefon dinleme olaylarına da değindi. Türkiye'de Başbakan'a bağlı bir karargahın olduğunu, bu karargahın telefon dinlemeleri gerçekleştirdiğini belirterek, "Bu karargah, devletin içindeki insanların bir kısmını, o devlet organlarından kopararak, onlara özel imkanlar yetkiler tanıyarak, devletin teknik gücünü, belli bir amaç için istihbaratını kullanmak üzere bir düzenin alınmış olduğunu ifade ediyor. Devletin içinde, hukuka dayanan işleyişi içinde ortaya çıkan bir kamu faaliyeti olmanın ötesinde, iktidarı kullanan bir çevrenin devlet gücünü kendi özel hesapları için kullanmak üzere oluşturduğu bir defacto bir karargahtır" diye konuştu.

Baykal bu olayın bir rejim olayı haline dönüştüğünü savunarak, olayın, insan hakkından kaynaklanan bir şikayet olmanın ötesine geçtiğini kaydetti.Baykal şöyle dedi:

"Devletin, hukukun özgüven içine işlediği bir durumun ortadan kaldırıldığı, organların sindirildiği, şantaja tabi tutulduğu, baskı altına alındığı bir tablo ile Türkiye'nin karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bu vahim bir olaydır. Bu duruma planlı hazırlıklı bir şekilde gelindiği dikkate alınırsa, öngörülen amacın da zaten Türkiye'de kurumları teslim almak, yıldırmak ve böylece bir vesayeti Türkiye'ye dayatmak olduğu, bu amaca yönelik yapıldığı ortaya çıkar."