Baykal: Bu siyasal hesaplaşma sürecidir

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

cumhuriyet.com.tr

Partisinin grup toplantısına hitap eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partililerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Konuşmasına Berlin Film Festivali Berlinale'de Altın Ayı ödülünü kazanan Semih Kaplanoğlu ve çalışma arkadaşlarını tebrik ederek başlayan Baykal, ekonomik rakamlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Baykal şunları kaydetti:

"Bu hafta işler çığırından çıktı. Ülkemizin ekonomik tablosu aynen devam etti. Bugün Türkiye’ye ekonomik tablonuz iyi diye referans veren kuruluşlar, kriz öncesinde, dünyayı krize sokan ülkelere de olumlu notlar vermişlerdi. Onlar başka işlerle meşguldür.

İşsizlikte dünyanın ikincisi olmuşuz, işyerlerimiz kapanıyor, ekonomimiz küçülüyor, işler azalıyor, kredi kartları ödenemiyor, bu nasıl iştir diye sakın düşünmeyin. O iş ayrı bu iş ayrı. Onlar kredilere bankalara bakar, biz çiftçiye halkımıza bakarız, işsizliğe bakarız. Buna da devam edeceğiz.

Bu mevsim bizde toprağın gübreyle buluşması gereken mevsim. Tam çiftçinin gübre kullanmak zorunda kaldığı mevsim. Bugünlerde gübre fiyatları, açıklanamayacak ölçüde bir sıçrama kaydetmiştir.

Geçtiğimiz kasım ayında gübrenin tonu 460 lirayken, bugün 720 lira olmuştur. 650 lira olan 15-15-15’lik taban gübre bugün 780 lira. 275 lira olan amonyum sülfat bugün 440 lira. 420 lira olan yüzde 26’lık amonyum nitrat 500 lira. Yüzde 20 ile yüzde 64 arasında ciddi bir artışla karşı karşıyayız.

 

TEKEL işçilerinin durumu

"TEKEL işçileri Türkiye'yi sarstı" diyen Baykal, kendisini dinlemeye gelen TEKEL işçilerine de "arkanızdayız" mesajı verdi. Bu konuşmaların ardından salonda "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganları yükseldi. Baykal şunları kaydetti:

"TEKEL işçileri de çok etkin bir mücadele sürdürmüşlerdi, Türkiye'yi uyandırmıştır, kendi haklarını herkese saygı, yasalara saygı anlayışı içinde tüm Türkiye'ye iletmişlerdir. Bu direnişin sonucunu almanız gerekiyor. İnsallah sağduyu insaf hakim olacaktır. AKP'nin içtindeki duyarlılık inşallah artık harekete geçecektir.

 

Yargı krizi ve gözaltılar

"Türkiye çok güçlü travmalar yaşadı ama ilk kez Cumhuriyet tarihinde yargı yargının karşısana hükümet kararıyla çıkarılmıştır. Ne söylediğimi biliyorum. Bu olayların ardında doğrudan siyaset vardır. Siyasetin yargıyı kendi amaçları için kullanıyor. Bunun sonucunda Türkiey'de ilk kez kuvvet komutanları, ordu komutanları göz altına alınmıştır. Bir günde 21 amiral ve general 27 subay, 48 silahlı kuvvetler mensubu gözaltına alınmıştır.

Benim bildiğim kadarıyla bırakın Türkiye'yi herhangi bir demokratik bir ülkede böyle bir tablo yaşanmamıştır. Yunanistan'da darbe olmuştur, darbeciyi hapse atmışlardır, böyle bir tablo yaşanmamıştır. Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde bile böyle bir şey yaşanmamıştır. Demokrasi korku rejimi değildir. Sabaha karşı 4'te kapı çalınıyorsa olsa olsa sütçü diyorsanız orası demoktarik ülkedir. Ama sabaha karşı 4'te kapı çalınıyor ve ister hukukçu, ister asker, ister sivil olun eyvah geldiler diyorsanız orada demokrasi yoktur.

Vatandaş neden tutuklandıklarını merak ediyor. Geçmişte bunlar güç ellerindeyken darbe düğmesine bastılar mı? 2003'te bu iş olmuş. Bunu kendi içinde birilerinden mi sakladılar. O zamanki askeri yetkililer bundan haberdar değil miydi. Bunlar onlardan ayrı bir iş yapıyorlardı. Bir askeri tatbikat yapıyoruz demişler. Bu tatbikattan genelkurmayın, milli savunma bakanının haberi var. Bu tatbikatta bir askeri darbe planlaması yapılıyor deniyor. Bunu 7 yıl sonra mı anladın? Bu darbe planını 48 kişi mi yapmış, onlar bunu planlaken, onların amirleri, bakanları, başbakanları nerdeymiş. Neyle meşgulüz? Bunun arkasında ne var.

Geçmişte kimsenin haberi olmadığı bir darbe girişiminden hesap soracaklarmış. Aradan 7 yıl geçmiş, emekliye ayrılmış, şimdi buna gerek duyulmuş.

Sen darbe planlaması yaptın diye 7 yıl sonra hesap soruyorsun, fiilen askeri darbeyi yapanlardan niye hesap sormuyorsun. Anayasananın geçici 15. maddesi onları koruyor diyorsan biz sana aylar öncesinden bunu beraberce kaldıralım dedik."

 

Fişlemek kimin haddine

Bu bir hukuk süreci değildir. Siyasal hesaplaşma düşüncesidir. Sözlerini okuyorum ve bu çerçevede düşünmenizi istiyorum. Kapalı bir oturumda samimiyetle anlayışını değerlendirmesini iyi niyetle bir AKP milletvekilinin ifade etmesidir. Diyor ki:

''Arkadaşlar sakın ha oylarımızı azaltmayın. Biz birazcık tökezlersek, bu defa çok kötü intikam alır. Oyumuz gerilerse, bu Ergenekoncular falan çok kötü intikam alır. Yani burada intikam alma hakkını veriyor. Bizim bu yaptıklarımızın bir cevabı olmalıdır ve bu cevabı birisi verir diyor.''

Kendi kendine bunun hesabını bizden sorarlar. Çünkü sorulması gereken bir hesap var demek istiyor ve ekliyor:

Bu memlekette kimin kızının başı örtülüyse hepsini fişlemişler, kim namazında oruç tutuyor hepsini fişlemişler.

Kim yapmış bu işi? Bizim aramızda namazında niyazında başörtülü orucunun tutan milyonlarca insan var. Kimin haddine bunu fişlemek. Vatandaş nasıl istiyorsa öyle yaşar. İster başını örter ister açar. Bak aramızda başörtülü kardeşlerimiz var. Kim kimi fişliyor, ne biçim laf bu?

Ve diyor ki:

''Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bize yaptı, inşallah şimdi sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar.''

Bu olayın dürüstçe ifade edilmesidir. Burada geçmişte bize yapıldı dediği işler kimsenin sindirebileceği işler değildir. bugün yaşanan olayları hukuktu, demokrasinin işleyişiydi diye izah etmeye kalkmasın, bunun altında bir hesaplaşma yatıyor.

"Sanki Türkiye'de darbe oldu"


Ergenekon dediğin de işte budur. Bugün Türkiye manzarasına baktığımız zaman, sanki Türkiye’de darbe yapıldı. Duymadık, haberimiz yok. Ama bakınca hemen içimizden gelen düşünce, yahu bir darbe yapıldığı izlenimi.

Bir defa hükümet bağımsız yargı konusundaki tavrını artık herkesin görebileceği şekilde ortaya koyuyor. Bağımsız yargı yerine, tarafsız yargı demeye çalışıyor. Bundan kastettiği de ondan taraf olması.

Herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Bağımlı yargı hiçbir şart altında tarafsız olamaz, bağımlı çünkü.

Evrensel insan hakları belgelerinde, hepsinde bağımsız yargı konuşuluyor. Tarafsız yargı profesyonelliğin gereğidir. Bağımsız yargının içinde tarafsız olmayanlarda olabilir. Yargı bağımlı ise, artık tarafsız yargı demek ya bir cehalettir, yada karşısındakini geri zekalı sanmasıdır.

Hukuk sistemimizde bir süreden beri, tam yetkili ağır ceza mahkemeleri, tam yetkili savcılık özel yetkili ağır ceza mahkemeleri. Yargı bir bütündür. Özel yetkili olan var, özel yetkisi olmayan var. Bu ayrımı yaptığınız zaman tereddüt girer. Bunun arkasında DGM var. Bu DGM Türkiye’de genel şikayet hale gelmişti. Kaldırıldı ama bu defa özel yetkili ağır ceza mahkemeleri diye ayrı bir kategori imar edildi.

Türkiye’deki yargıyı zaafa uğratan bu sistemdir. Bir ülkede ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olabilir. Uyuşturucu konusunu inceleyecek mahkemeler olabilir. Terör davaları için olabilir. Bu ihtisas mahkemesidir. Şimdi özel yetkili dediğiniz zaman iş çığırından çıkıyor.

Kanunsuz telefon dinlemeleri. Yargıya yönelik oldu mu? Savcılara yönelik oldu mu? Hakimlere oldu mu? Oldu.

Bir süre önce Ergenekon savcısı, ''ben bu davaya bakamam. Üstümde baskı var'' dedi ve çekildi.