‘Başkanlık’ mı, erken seçim mi?
Türkiye 15 Temmuz’da ağır bir travma geçirdi... Darbe girişimi Türkiye’yi altüst etti. Siyasette de öyle... Değişmeyen tek şey: Başkanlık hedefi.
Ayşe Sayın15 Temmuz darbe girişimi siyaseti de allak bullak etti. Bombalarla fiziki olarak “ağır yara” alan TBMM’deki siyasi partiler darbe girişimine, o gece bombaların altında Meclis’e gelerek “ortaklaşa” karşı durdu. “Birlik beraberlik ruhu” her ne kadar 4 partiden birinin çağırılmadığı “Yenikapı ruhu” ile taçlansa da, girişimin faili FETÖ’ye karşı mücadele için ilan edilen OHAL’in kısa sürede “cadı avı”na döndüğü eleştirilerinin gölgesinde kaldı. Darbe girişimi öncesinde zaten gergin olan siyaset, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ekim ayı başlarında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile en azından bir süreliğine gündemden kaldırdığı “başkanlık” çıkışı ile yeni boyut kazandı. Anayasa değişikliği referanduma gider ve kabul edilirse, Erdoğan’a “partili cumhurbaşkanlığı” yolu “hemen” açılacak, yok eğer halka takılırsa, Türkiye’nin gündemine “kaçınılmaz” olarak erken seçim tartışması girecek. 2016’nın siyasi gündemine damgasını vuran olaylar ve 2017’ye ilişkin beklentiler ana başlıklarıyla şöyle:
Patlayan bombalar HDP’yi vurdu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm süreci ve “dolmabahçe mutabakatı”na son verdikten sonra 7 Haziran 2015 seçimlerinde “seni başkan yaptırmayacağız” sözünü ana slogan olarak kullanan başta HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP’yi hedefine oturttu ve “dokunulmazlıkların kaldırılması” 2016 yılı başlarından itirabaren siyaset gündeminde girmeye başladı. HDP’yi vuran bir başka unsur ise PKK’nin TAK kolu eliyle yaptığı ve onlarca asker, polis, sivil yurttaşı katlettiği canlı bomba eylemleri oldu. 27 Şubat’ta Ankara Merasim Sokak’ta TAK’ın 29 asker ve sivil yurttaşı katlettiği bombalı araç saldırısı, Saray ve hükümet kanadında “dokunulmazlık” tartışmasını canlandırırken, HDP milletvekili Tuğba Hezer’in, saldırıyı gerçekleştiren Abdülbaki Sömer için kurulan taziye çadırına gitmesi, konunun ciddi olarak parlamento gündemine gelmesinin yolunu açtı. İlk başta “terörist ailesine taziyeye giden” HDP’liler için gündeme gelen dokunulmazlık, CHP ve HDP’nin “dokunulmazlıklar tümüyle kaldırılsın” tavrı üzerine dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu “geçici madde” düzenlemesiyle, anayasa değişikliğinin gerçekleştiği tarihe kadarki tüm dosyalardan dokunulmazlığın kaldırılması önerisini getirdi. MHP, burada da AKP ile birlikte hareket edince referandum olasılığı güç kazandı. İlk tur oylamada anayasa değişikliğine destek vermeyen CHP, baştaki “hayır” tavrını değiştirdi ve ikinci tur oylamada “evet” deyince referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği hayata geçti.
Ahmet Davutoğlu Pelikan’la gitti:
2016’ya “Başbakan” olarak giren Ahmet Davutoğlu, 5 Mayıs’ta Erdoğan’ın talebi üzerine görevini bıraktı. Bu gerginliği görünür kılan ise Erdoğan döneminde teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcılığında bulunan “il ve ilçe teşkilatlarını görevden alma ve yapma yetkisi” üzerindeki tartışma oldu. Davutoğlu’nun partide “kendi ekibini” kurmasına müdahale niteliğinde bir değişiklikle, teşkilatları atamagörevden alma yetkisi yeniden MKYK’ye verildi ve böylece Davutoğlu’nun da “bileti kesildi. Davutoğlu’nun görevini bırakmasından önce ise sosyal medya üzerinden Davutoğlu’nu ve ekibini hedef alan “Pelikan Dosyası” paylaşıldı. Davutoğlu ile Erdoğan arasında başta, “başkanlık, Suriye politikası, MKYK krizi” olmak üzere birçok gerginlik olduğu kulislere yansırken, 27 maddelik “Pelikan Dosyası”nda bu ayrışma şöyle ifade edildi: “Hoca ile Reis arasındaki hikâye basit bir ihtiras hikayesi değildir. Çünkü hoca kendi ihtiraslarının peşinden koşabilmek için, Reis karşıtı ve dolayısıyla Reis’i destekleyen halkın karşıtı kim varsa, onunla işbirliği kurma yoluna gitmiştir. Küresel güçlerin ülkemizdeki satrancında vezir görüntüsüne sahip basit bir piyon olmayı kabul etmiştir. Kavga budur. Kaybedeni de bellidir!”
Bahçeli’nin ‘başkanlık’ süprizi:
2016’nın siyasetteki en büyük sürprizi ise MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “başkanlık rüyası”nı yaşama geçirmesine olanak tanıyacak çıkışı oldu. Bahçeli, 11 Ekim günkü partisinin grup toplantısında, “Şu anda anayasa çiğnenmekte ve suç işlenmektedir” diyerek Erdoğan’ın fiili başkan gibi hareket ettiğini belirtip, ya Erdoğan’ın “anayasal sınırlarına çekilmesi”, ya da “bu olmuyorsa AKP’nin hazırladığı başkanlık taslağını” Meclis’e getirmesini isteyerek başkanlık tartışmasının fitilini ateşledi. Bahçeli’nin bu çıkışı, siyasi gündemi bir anda değiştirdi. Bahçeli başlangıçtaki “parlamenter sistemden yana” oldukları vurgusunu tamamen unuttu ve kâh Saray’a çıkarak, kâh Başbakan Binali Yıldırım’la görüşerek, “başkanlık anayasası” taslağında uzlaşma sağlandı. Bahçeli onayını alan başkanlık önerisi AKP’lilerin (Meclis Başkanı hariç) imzasıyla TBMM’ye sunuldu ve hızla TBMM Anayasa Komisyonu gündemine alındı.
Başkanlık mı erken seçim mi?:
Türkiye siyaseti 2017’ye başkanlık tartışmasını, somut anayasa önerisiyle parlamentoya taşındığı bir atmosferde giriyor. Anayasa Komisyonu ve TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamalar, Türkiye’nin aynı zamanda “rejim”inde de değişikliği gündeme getirecek. Kurulduğu günden bu yana parlamenter sistemi benimseyen Türkiye, “diktatörlüğe yol açar” eleştirilerine karşın başkanlık önerisini oylayacak. Anayasa değişikliği referanduma giderse, ilk etapta, “partili cumhurbaşkanlığı” yolu açılacak. Eğer geçmezse ise Türkiye’nin gündemine “kaçınılmaz” olarak erken seçim tartışması girecek.
Yıldırım Başbakan: Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde AKP 7 Haziran’da kaybettiği “tek başına iktidar” çoğunluğuna 1 Kasım’da yeniden ulaşsa da bu durum Davutoğlu’nun “gidişini” engelleyemedi. 2015’teki parti olağan kongresinde Davutoğlu’nun partinin MKYK listesine itiraz eden Erdoğan’ın, Binali Yıldırım için delegeye imza toplattığı kulislere yansımış, ancak kriz son anda engellenmişti. Erdoğan bu planı yaklaşık 1 yıl sonra yaşama geçirdi ve Davutoğlu’nun istifasıyla “belediye kadrosu”ndan beri yanında olan Binali Yıldırım Başbakan oldu. |