Başkanı bile şehre giremiyor

Yüzde 70’i enkaza dönüşen Şırnak’ın il statüsünden çıkarılmasına herkes kızgın. Seçilmiş belediye başkanı olmasına rağmen başkanı olduğu ile bile giremeyen Serhat Kadirhan’a göre de şehrin statüsünün ilçeye çevrilmesinin tek bir hedefi var: Haritadan silmek.

Ceyda Karan

Cizre’den yola koyulup Cudi ile Gabar arasındaki tek geçit olan Kasrık’tan ulaşıyoruz Şırnak’ın eteklerine. ‘Eteklerine..’ diyorum zira şehir girişindeki kontrol noktasından ötesi ‘yasak’. Şırnak aylar süren çatışmaların ardından operasyon tamamlansa da hâlâ abluka altında. Çevre yolu boyunca yüzlerce kamyon ve TIR dizilmiş, park halinde. Ama güvenlik kontrolünden geçenler de şehre giremeyecek. Şırnak’ın hemen aşağısından geçip Uludere/Hakkâri yönüne çıkan çevrey olunda polis eşliğinde 20-30 araçlık konvoylar halinde devam edecekler.

Şırnaklıların izinde...

Şırnak’a gelip giremeyince Şırnaklıların peşine düşüyoruz. Şehrin çıkışındaki sanayi bölgesinden -sanayiden hemen sadece linyit ocaklarını anlamak lazım, ötesi yok- Cizre’ye uzanan yolda irili ufaklı kasabalarda çadırlar kurmuşlar. Büyük çoğunluk Silopi’ye, Nusaybin’e, Uludereye, Cizre’ye, Siirt’e hatta Mersin’e gitmiş.

Kimi Cudi Dağı’nın eteklerindeki su kenarlarını kendilerine mesken bellemiş.

Kamyoncuların öfkesi...

Etrafımızı çeviren kamyoncular Uludere’ye geçebilmek için bazen 2-3 gün beklediklerini anlatıyorlar. İsmini Hüsnü olarak veren 42 yaşındaki kamyoncu, “Şırnak’a giremiyoruz. Zaten ortada şehir mi kaldı! Evleri eşyalarıyla beraber yaktılar” diyor. “Biz perişan olduk” diyen Hüsnü’nün sitemi öfkeye dönüşüyor. “Kimse Şırnak’ı sormuyor. HDP’ciler var onlar da gelmiyor” diyor önce, sonra “Biz de HDP’liyiz. Ama onlar da bu işten sorumlu. Devlet de sorumlu” diye ekliyor. İlin HDP vekillerini isimleriyle anarak “Gelip Nusaybin’i soruyorlar, bizi sormuyorlar” diye şikâyet ediyorlar bir ağızdan. Hüsnü, “İki tarafa da kızgınım. Biz 100 kat daha suçluyuz. Çünkü bu il bizim” diyor.

Dokuz çocuğu var Hüsnü’nün. Ailesi Silopi’de bir bodrumda yaşıyormuş şimdi. Bütün birikimleri, evi varı yoğu gitmiş, bir kamyonu kalmış, “Zaten o olmasaydı ben kendimi öldürürdüm” diyor. Bir kez kira yardımı almış. Sigortası olanlar evleri için yıkım kararı verilmemişse bir şey alamıyor. Olmayanlar zaten ‘yandık’ diyorlar.

‘Cizre’ye gitmem’

Hüsnü kesin kararlı: “Cizre il olursa ben kalmam, giderim batıya. O yamyamların yanına gitmem.” Cizre-Şırnak rekabetini bir kez daha bu sözlerle işitince irkiliyoruz. İsmini Ahmet olarak veren birisi, “Kaydımı Siirt’e aldırırım.. Gidip Cizre’de işimi halletmem” diye atılıyor.

37 yaşındaki Seyfi, Cizre’nin il, Şırnak’ın ilçe yapılmasıyla oluşan hissiyatı şu sözlerle özetliyor: “Bir ara Siirtliyiz diyorduk. Sonra Şırnaklı olduk. Şimdi de Cizreli olacağız. Orası il olmuş, şurası ilçeymiş önemli değil. Önemli olan çatışmalı ortamın bitmesi.”

En mağdur illerden

Cizre’nin il olmasına sevinenler daha çok ekonomik kaygılarla hareket ediyorlar. Şırnaklılarda da aksi yansıması var. Merkezinin nüfusu 90 bini bulan kentin 1990’da il yapılmasına karşın eğitim, sağlık, istihdam, yol-ulaşım, sosyal ve kültürel sorunları bitmemiş. Nüfusunun yaklaşık yarısı 0-14 yaş çocuklardan oluşuyor. Çatışmalardan önce işsizlik oranı yüzde 30’u buluyordu. Şırnak GSMH’de kişi başına düşen gelirde ülke ortalamasının en sonlarında. Ekonomik mağduriyet zaten büyükken il vasfı sayesinde kısmi iyileşmeye de artık veda edecekler.

Zira ekonomi zaten devlet dairelerinde görevli memurlarla üniversiteye endeksli. Sadece il olduğu için buraya yatırım yapanlar hem kendileri yanacak hem de şehir bitecek.

Kent merkezinde bulunan ve darbe girişiminde rol oynayan 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, Çakırsögüt Jandarma Özel Harekât Tugay Komutanlığı, 48. Hudut Tugay Komutanlığı’nın ne olacağını bilen yok.

Cudi’nin eteklerinde

Şehir çıkışındaki linyit kömürü sahasından Cudi’nin eteklerinde Şırnaklı arıyoruz. Cevizdüzü (Avgamasya) köyünün yakınlarındaki su kenarında kamp kurmuş 60 kadar aile buluyoruz. Kurdukları çadırların üzerine çalı çırpıdan dam yapmış, kilimleri, halıları sermişler. Şimdilik hava sıcak, çocuklar akan derede oynuyorlar. Sağda solda mangallar yanıyor. Piknik havası var ama gelecekleri belirsiz. Ordu bir ara obüs hattında olduklarından gitmelerini istemiş, yerel ahali devreye girip komutanları ikna etmiş. Ama kış kapıda...

‘Zenginler İstanbul’da’

35 yaşında altı çocuklu Asya, “Neler çektiğimizi bir biz biliriz” diye söyleniyor. Mart soğuğunda gelmişler, “Halıları da üzerimize attık, üşümemek için. O kadar soğuktu” diye anlatıyor. Asya devletten hiç yardım alamadıklarını söyleyip ekliyor: “Varlıklılarımız da hiç ilgilenmedi. Zaten ne çekiyorsa fakirler çekiyor. Zenginler şimdi Mersin’de, İstanbul’da günlerini geçiriyor.”

Şırnaklıların şehirlerinin ilden ilçeye çevrilmesinin ötesinde sorunları devasa. İlde operasyon biteli iki aya yakın geçti ama geri dönemiyorlar. Asya’nın kocası Sait anlatıyor: “İki hafta önce bir adam düştü bayıldı gözümün önünde. Şırnak’a hastaneye götüreyim dedim. Durumunu izah ettim, giremezsin dediler. Taa Cizre’ye götürmek zorunda kaldım.”

Sait daha önce pikap’ıyla kömür taşıyormuş. Evlerini sağlam görüp göremeyeceklerini bilmediklerini anlatıyor. Evlerin talan edildiği, hırsızlık yapıldığı söylentileri ayyuka çıkmış.

‘Keşke Arap olsaydık!’

Sait’in 45 yaşındaki ağabeyi Hamza’nın beş çocuğu var. Çatışmalar başladıktan sonra ‘yasak geldiğinde’ Yeni Mahalle’deki evlerini bırakıp çıkmışlar. Hamza sürekli “Yapacak hiçbir şey yok” diyor. Mazot taşıyarak geçimlerini sağlıyor, “Kimseden beklentimiz yok. Yörenin zenginleri, ağalarımız bile bize sahip çıkmadıktan sonra” vurgusu yapıyor.

Şırnak’ın il statüsünden çıkarılması için ‘devlet projesi’ diyorlar. Sait, “Hendekle olmasaydı başka türlü yapacaklardı” derken, ağabeyi Hamza, “Her iki taraf istedi, bizi bu hale getirdi. Gerçek budur yani” görüşünde. Asya atılıyor: “O hendekleri gözleri önünde açtılar. Ne oluyorsa bize oluyor zaten. Kürtüz diye ne suçumuz var. Keşke Arap olsaydık diyoruz bazen. Dilimiz Kürt işte!”

“45 yaşındayım. 30 senem karmaşa içinde geçti. 3-5 güzel yılımız var belki.. Biz huzur istiyoruz” diyen Hamza da Asya’yı destekliyor: “Ben bu ülkenin vatandaşıyım. Askerliğimi yaptım, vergimi ödüyorum. Daha geçen gün pikap aracın taşıt puluydu, sigortasıydı kaç para ödedim. Bu devlet bana ne yapıyor, Suriyeli’ye ne yapıyor. Beni vatandaştan saymıyor.” Hepsi darbelere karşı olduklarını söylüyorlar. Ama “Hepsi Gülen’in adamları mıydı? Dünün kahramanları bugün hain mi oldu? Onları o yerlere kimler getirdi” diye sorguluyorlar.

Dere kenarında oturan ismini Tatar olarak veren bir başkası, 55 yaşında. Korucu emeklisi. Martta ‘çıkın’ denildiğinde, Yeşilyurt Mahallesi’ni terk etmişler. 15 çocuğu var. “Bir iki ay daha burada bekleriz. Sonra artık nereye gideriz bilmiyorum” diyor. Cizre’nin il olmasıyla yeni imkânlar açılacağını anımsatıyoruz, “Çalışacak yer mi var Cizre’de. Herkes oturup düşünüyor ne yapacağız diye” diyor.

‘Aç aç kendimizi yeriz artık’

Tatar ailesine misafirliğe gelmiş komşu ailenin 12 yaşındaki kızı Zehra dalga geçiyor: “Aç aç kendimizi yeriz artık.” Ailesiyle Uludere’den gelmişler. Şırnak’ın Vakıfkent Mahallesi’nden 14 Mart’ta çıkmışlar, şimdi Şenoba’da bir harabelikte kalıyorlar. 42 yaşındaki anne Şefika, “Bu kadar zulme ne gerek var. Kürtlere de bir hak tanısınlar artık” diyor. Dört kızı var. Ayşenur 4 yaşında, Delila 6 yaşında, Fatma 9 yaşında ve Zehra 12 yaşında. Şenoba’da 6 yaşındaki kızı Delila’yı anasınıfına yazdırıncaya kadar akla karayı seçmiş: “Beş kez gittim, yer yok dediler, kaydedeceksiniz dedim. Zaten marttan beri çocuklar doğru düzgün okula gitmediler” Şırnak’ın ilden ilçeye çevrilmesinden ziyade şehrin açılmasını dört gözle bekliyor. Evinin halini bilmiyor. Şırnaklıların geleceği belirsiz. Neticede Erdoğan’ın bir dönem “Şırnak’a il demek mümkün değildir” sözleri hakikate dönüşüyor...

 

Şırnak’ın ‘Şehirsiz kalan’ Belediye Başkanı Serhat Kadirhan:

Belediye başkanıyım ama şehrim kalmadı

Serhat Kadirhan, Şırnak’ın seçilmiş belediye başkanı. Sorun şu ki başkanı olduğu ile giremiyor. Şehrin statüsünün ilçeye çevirilmesinin ona göre tek bir hedefi var: Haritadan silmek.

Kadırhan, “Şırnak 26 yıl önce de güvenlik gerekçesiyle il yapılmıştı. O dönemde 20 bin nüfuslu büyük bir köy görünümündeydi. Şimdi statüsü elinden alınıp ilçeye çevriliyor. Çünkü bugünkü güvenlik konsepti bunu gerektiriyor” diyor. Kadırhan’a göre, “26 yılda hükümetler değişti, parlamentolar değişti ama zihniyet değişmedi. Aynı mentaliteyle sorun çözmeye çalışıyorlar.” Şehrin ‘il olma vasfı’ dışında gelir kaynağı olmadığını belirten Kadırhan, “İnsanların görüşü alınmadan hayalleri ortadan kaldırılıyor” anımsatması yapıyor.

Yüzde 70’i enkaz

Zaten yüzde 70’i ortadan kaldırılmış şehirde 7 bine yakın hanenin yıkıldığı, yaklaşık 40 bin insanın evsiz kaldığı hesaplanıyor. İçeride kalanları sorunca, “Ben de giremiyorum ki, şehirsiz belediye başkanıyım” diyor. İçeride halkın çatışma ve yıkımın olmadığı üçte birlik alanda, mahallelerde yaşadığını anlatıyor: “Dışarıya çıkmalarına izin verilmiyor. Sokağa çıkma yasağını ihlal gerekçesiyle idari para cezası kesiliyor."

Çöp sorunu devasa

Elektrik ve suda ciddi sıkıntı yokmuş, içme suyu ekiplerinin girmesine uzun süre sonra izin verilmiş. “Ama mesela insanlar yakınıyorlar çöpler çok birikmiş ve temizlik ekiplerinin girmesine izin verilmiyor” diye aktarıyor durumu. “Peki nasıl toplanıyor” diye sorunca yanıtı trajik: “Toplanmıyor”. Telefonla ulaşanlar durumun vahim olduğunu aktarıyormuş.

‘Vali görüşmüyor’

Kadırhan durumu şu sözlerle özetliyor: “Belediye başkanıyım ama şehrim kalmadı. Şehirsiz bir belediye başkanıyım. Yani yok. Bir abluka var mesela sizin içeriye girebilmeniz için izin almanız almanız lazım. Hangi gerekçeyle almıyorum, keyfim öyle istiyor diyor. Valilik talimat vermiş, yazılı bir şey yok hukuk yok. Vali nerede bilmiyoruz, zaten bizimle görüşmüyor.” Şırnak’ta neler olduğunu kimse bilmiyor. Kadırhan ise “Yıkım sürüyor, mülkiyet hakkı ihlal ediliyor. Para ödeniyor mu, ödenmiyor mu meçhul. Bir de il statüsünü alacaklar. İnsanlara resmen Şırnak’ı unutun, gelmeyin diyorlar. Bizim vardığımız nokta, Şırnak haritadan silinmek isteniyor” diyor.

30’a yakın soruşturma

Kadırhan şehirsiz belediye başkanı olarak 30’a yakın soruşturmayla karşı karşıya. ‘Özyönetim’ ilanı yüzünden 302’den ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Soruyoruz, ‘Özyönetim ilan ettiniz mi?” diye. “Ben etmedim. İlan edilen basın toplantısında oradaydım” diyor. Torba yasayla isnat edilen suçların ıspatının bile gerekmediğini anlatıyor: “Maddeye koymuşlar, mahkeme karar verse bile görevden alınan, izin olmadan geri dönemez diye. Mahkeme kararı yahut müfettiş raporu bile gerekmiyor. Soruşturmaları gerekçe gösterip yerime istediklerini getirecekler. Bu halk kendini yönetemez demek, sivil darbe ile başımıza birilerini getirmek demek.”

‘Hendekleri kendi çocukları açtı’

Şırnaklıların devletin yarattığı yıkım kadar HDP’den de şikâyetçi olduğunu anımsattığımızda, “İnsanlarda tepki kolay olan yere, HDP’ye yöneliyor. Yer yer cılız da olsa tepki var. Olması da doğaldır” diyor: “Düşünün bir insan 15 yıl Sakarya’da orada burada fındık işçiliği yapmış para biriktirmiş, ev yapmış ve o yok artık. Evi silindi gitti, 15 yıllık emeği gitti. Alternatif yok ortada.”

Kadırhan, “İnsanlar gözünüzün önünde hendekler açıldı diyorlar ama yapanlar kendi çocuklarıydı. Siyasi taleplerinin bu şekilde belki cevap bulacağına inandılar” anımsatması yapıyor. Devletin hendekleri temizlemeye çalışıp beceremediğini, valiliğin kendilerinden yol açmalarını talep ettiğini söylerken isyan ediyor: “Tamam ama biz imar yolu açmakla mükellefiz, birileri gelip hendek, barikat kurduysa bu güvenlik sorunudur. Onlar zırhlı araçla, kepçelerle gittiler, çatışma çıktı, açamadan döndüler. Ben belediye işçimi kepçe operatörümü nasıl gönderip hendek kapattırayım.”

YAZI DİZİSİNİN İLK BÖLÜMÜ: İl olmadan önce huzur istiyorlar