Başka bir Bodrum mümkün

Yarımadayı baştan sona dolaşsanız da Bodrum bitmek bilmiyor.

cumhuriyet.com.tr

Buraya geldiğinizde ilçe merkezine girmek yerine Yalı’ya, yani bir anlamda Halikarnas Balıkçısı’nı kendisine çeken Gökova Körfezi’ne doğru yöneldiğinizde şimdiye dek yarımadada dolaştığınızdan çok daha farklı bir Bodrum bulacaksınız. Yolu bile bir başka Yalıçiftlik’in. Burada önünüzü trafik ışıkları değil, ya muhteşem bir manzara, ya da yolun devamını görmenize engel olan çam ağaçları kesebilir. Her ikisi canımıza minnet!

 

Dört bir yan yeşillik

Başka bir dünya arayışı devam ediyor, ama anlaşılan “başka bir Bodrum” mümkünmüş... Syangela ve Thiangela’nın kalıntıları, Gerenkuyu sahilindeki ve Alakisse yöresindeki kilise kalıntıları, sarnıçlar, geçmiş dönemin önemli su kaynaklarından biri olan Kızılağaç’taki obruk... Hepsi bir yana, mavi yolculuğun en önemli uğrak noktalarını bünyesinde barındıran bu beldenin, dimağınızda ister istemez oluşan Bodrum klişesiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Herşeyden önce dört bir yan yeşillik. Deniz mi?.. Burasının öyle koyları var ki, hepsi de mavi yolculuk demirbaşları; Gerenkuyu, Kargıcak Bükü, Orak Adası, Kisse Bükü...

Kıyıdan Bodrum Yarımadası, biraz da yarım yamalak bu kadar oluyor. Hele bir de insan buraları denizden keşfetmeye kalksa... O zaman rengini belli edeceksin! O yolculuğun rengi neydi, mavi olabilir mi?..

Öyleyse Halikarnas Balıkçısı’nın mihmandarlığına ihtiyaç var. Cevat Şakir Kabaağaçlı, “engin göklerin memleketi” diye tanımlıyor Bodrum’u:

“Işık burada yalnız karanlığı aydınlatmakla kalmaz, aydınlattığı maddeyi değiştirir ve görülen bir şair rüyasına çevirir. Başka yerlerde ölüp nur içinde yatılacağına, burada nur içinde yaşanır. Gece yıldızlar tek tük görülen mıymıntı şeyler değildir. Yıldız kalabalıklığına engin gece dar gelir. Sanki parıltılarıyla göğü sarsıp gürlerler. Hele ufuktan ay bir görüne koysun evren bir peri masalına döner.”

Şimdi kıyılardayız:

“Kıyı boyu, zümrüt fıskiyeler gibi hurmaların arasındaki küçük lokantalarla noktalanmıştır. Bura aşçıları, mitolojik suratlı orfoz balıklarını, renk renk skaros ve başka balıkları pişirmekte ustalar ustasıdırlar. Hele bir ahtapot pilavı pişirsinler, pilavı gören midye dolmaları utançtan kıpkırmızı kesilirler.”

Deniz, balık, bir de...

“Havasından mı, denizden mi her nedense, burada Tekel’in rakıları bile mucize kabilinden cennet şekerine döner.”

Mavi Yolculuk, başlı başına bir dinlence konusu. Bunu yapamıyorsanız, en azından tekneyle koy gezintisini Bodrum tatiline dahil etmek gerekiyor. Planlama için sahile inmenize bile gerek yok. Merkezde her adımda karşınıza çıkacak olan turlardan birine hemen kayıt olabilirsiniz.

Bir zamanlar balıkçıların, sünger avcılarının yaşadığı Bodrum’da, şimdi turist avcıları cirit atıyor. Yerli ya da yabancı hiç fark etmiyor, buraya gelenler ya Yeşilçam figüranı Coşkun Göğen gibi dolaşıyor ortalıkta, ya da Mazhar-Fuat-Özkan duygusallığında... Ne diyordu MFÖ, ilçeyle “adaş” şarkısında:

“Bodrum Bodrum...

Bir zamanlar âşık olmuştum, ama şimdi, ismi neydi unuttum...”

Galiba, unutulmak için yaşanıyor Bodrum’da aşklar! Geriye bir tek kendisini bırakıyor aşk nesnesi olarak. Siz de Bodrum’dan ayrılırken, yokuş başından kafanızı çevirip, geride bıraktığınız güzelliklere son bir kez göz atmak isterseniz, işte o zaman, girişte belki de heyecandan fark etmediğiniz Balıkçı’nın tabelaya yazılı sözleri gözünüze çarpacak:

“Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin,

Senden öncekiler de böyleydiler,

Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler...”

DENİZE TEPETAKLA İNEN UÇURUMLAR

Şimdilerin meşhur “mavi yolculuğunun” ilk ipuçlarını veriyor Halikarnas Balıkçısı: “Bodrum kentinin bir yanında maden suları denize akar, karşıdaki Karaada’nın ılıcası ise, neredeyse ölüyü diriltir. Gövdenin kanı yaşama sevinciyle çarpar damarlarda, yorgun gözler güneş gibi canlanıp çakar. Bodrum doğusunda Gökova körfezi 45 deniz mili içerlere doğru uzanır. Orası Nis’ine, Montekarlo’suna, Dalmaçya kıyılarına taş çıkartır. Her ufak koyu Mersin ve başka kokulu ağaçlarla çevrili erimiş bir zümrüt parçasıdır. ...Dağlarında her biri 18 bin portakal veren portakal ağaçları yükselir. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan buhur ormanları buradadır. 100 metreden denize tepetakla inen uçurumları mı isterseniz, irili ufaklı ada kümeleri mi istersiniz, altın renkli plajlar mı istersiniz? Ne istersiniz vardır burada...”