Basını Rahat Bırakın...
cumhuriyet.com.trTürkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, değerli meslektaşım Orhan Erinç çok doğru söylemişti: “Türk Ceza Yasası ya siyasal tercihlerden arındırılacak ve yeni madde değişiklikleri eklenerek iyileştirilecek ya da Türkiye’nin artık hapiste gazetecileri bulunmayan bir ülke olacağı söylemi, söylenceye dönüşecekti.”
Türk basını geçmişte baskı dönemleri yaşamıştır. Uzun süren tek parti dönemini, 1950’den sonra demokrasi rejimi izlemiştir. Ancak basın bu dönemde de zaman zaman ve özellikle DP’nin son günlerinde çok büyük baskılarla uğraşmıştır.
Demokratik ülkelerde normal kural ve yasalar dışında, basına baskı yapma usulleri düşünülmez. Batı dünyasında yapılan araştırmalara göre, her demokratik ülkede önce siyasiler, sonra askerler, sonra diplomatlar ve sonra da bazı işadamları ve dolayısıyla bir kısım halk basından şikâyetçidir. Hiçbir ülkede yöneticiler basından tam olarak memnun değildir. Bu saydığım kişiler, genellikle kendileri konuşup, açıklamadıkları sürece işlerinin gizlilik içinde yürümesini ve haberlerin de kendi istedikleri kadar ve şekilde kamuoyunca duyulmasını ister. Nitekim totaliter devletlerde de bu böyledir. Basın her kişi için, kendisini methederse değerlidir, kötülerse ya da ters yazarsa kötüdür.
1950’lerde, DP’nin ilk günlerinde de, bugün olduğu gibi basınla balayı dönemi yaşanmış ancak bu kısa sürmüştü. Bayar - Menderes iktidarı “cicim günleri” sona erip güçlüklerle, karşılaşılmaya başlandıkça, ülkede durum kötüleştikçe, bugün olduğu gibi tüm kabahatler basına yüklenmeye başlanmış ve baskı yasaları getirilmişti. O kadar ileri gidilmişti ki, Ulus’taki TBMM binası içinde toplanan ve milletvekillerinden oluşan bir tahkikat komisyonu kurulmuş ve bu komisyona gazetecileri tutuklama yetkisi dahi verilmişti.
Bugün olduğu gibi çok masumane tutumlarla sansür ve gazeteleri kontrol etme dönemi başlamış ve meslektaşlarımız tutuklanmıştı. Bu tip davranışlar, DP döneminin basına baskı uygulamasında “bardağı taşıran son damla” olmuş ve muhalefet lideri CHP Genel Başkanı İnönü, siyasi tarihimize geçmiş olan meşhur “Gideceksiniz hem de çok fena gideceksiniz, sizi ben bile kurtaramam” sözünü etmişti.
Bugünkü durum şimdilik o dönemle kıyaslanamaz ama iktidarın ilerde zamanla ne gibi siyasi tercihleri olacağı belli değildir. Siyasilerimiz basına kızgınlar; bu, tutumlarından belli oluyor.
Kızgınlık zamanla daha da artabilir. Türkiye yakın bir geçmişte çok acı denemelerden geçti, bunların tekrarlanmasına hiç gerek yok.
Sonra hepimiz çok üzülürüz, ama iş işten geçmiş olur. Onun için söylüyorum, hükümet basını rahat bıraksın ve önce ülkenin çok acil çözüm bekleyen sorunları ile meşgul olsun. Türkiye’nin birinci sorunu basın ve medya değildir. Baskı için bahane yaratmayın ve basını rahat bırakın.
İzzet SEDES Gazeteci