'Başbakan'ın ayrımı kaldıralım önerisi samimi değil'
KESK Genel Başkanı Sami Evren, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gündeme taşıdığı, "İşçi-memur ayrımını ortadan kaldıralım, bu insanlara çalışan diyelim ve grev hakkı ile toplu sözleşme hakkını da tanıyalım" önerisini samimi bulmadığını ifade etti.
cumhuriyet.com.trAnkara Güvenpark'ta basın açıklaması yapan KESK, hükümete seslenerek, "Bulduğu her fırsatta emekçilerin haklarına el uzatan, sendikal mücadeleye alerjisi olan Hükümet ile üyelerinin haklarını korumaktan aciz sendikalarla topluca görüşüyorlar" dedi. KESK adına açıklama yapan KESK Genel Başkanı Sami Evren, yaptığı konuşmada, "Bizler buradan siyasi iktidarı bir kez daha uyarıyoruz. Toplu görüşme günü geldik şartlarımızı ortaya koyduk toplu görüşme hukuksuzluğuna son verelim hemen şimdi toplu sözleşme yapalım dedik. Öneriyi değerlendireceğiz dediniz ama üç gün sonra referandumda bizim istediğimiz oyu ardından toplu sözleşme yapalım şantajıyla geldiniz" diyerek, hükümete seslendi.
İki yıldır konuşmadı şimdi konuşuyor
İki yıl önce yaptıkları görüşmede, Avrupa'da ne varsa Türkiye'de de o olsun, işçi memur ayrımını ortadan kaldıralım, dediklerini hatırlatan Evren, "Biz o zaman düşüncelerimizi kendisine ilettik. Çünkü işçi-memur ayrımını yapan biz değiliz. İşverenler güçlü sendikal hareket oluşmasını istemedikleri için emek hareketinin parçalı olmasını istiyorlar. Yalnız Türkiye'de şöyle bir sorun var. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu maalesef bürokratik hantal bir devlet yapısını tarif etmektedir. Kamuda çalışan herkesi memur olarak tanımlamaktadır. Bir defa bu doğru değildir. Bunun değişmesi lazım. Memur tanımının, devlet adına o erki kullanan, o olanakları kullanan bürokratlar için kullanılması lazım. Biz bunu bildiğimiz için örgütümüzün adını 20 yıl önce kamu emekçileri sendikası olarak kurduk. Kendimizi kamuda çalışan emekçiler olarak tanımlıyoruz" dedi.
Başbakan'ın memurlara grev hakkı verilmesi gibi konular gündeme taşındığında, lokavtı öne sürdüğünü ifade eden Evren şöyle devam etti:
"Şimdi ne zaman böyle bir tartışma başlasa, bu tartışmanın arkasında Başbakan şöyle bir şeyi gündeme getirmek istiyor. Grev hakkını veririm ama iş güvencesini kaldırırım. Hâlbuki sadece kamuda çalışanlar için değil özel sektörde çalışanlar için de iş güvencesi talep ediyoruz. İşten atma Türkiye'de işverenin iki dudağı arasında olmamalıdır. Sosyal politikalar böyle olmamalıdır. İkincisi grev meselesi gündeme geldiği zaman lokavt uygulaması gündeme gelmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde lokavt hak olarak tanımlanmaz. Grev kamu çalışanlarını ve sendikalarını, işveren karşısında eşitleyen bir şeydir. Zaten biz eşit değiliz. Bizi orada eşitleyen grev hakkımızdır.
Dolayısıyla bu hakkın karşısına lokavt hakkı bir hak değildir. Sayın Başbakan'ın bunu tehdit olarak kullanması hoş değildir. Ya bilmiyor. Ya doğru bilgilendirilmiyor. Üçüncü bir şey devlet lokavt uygulayamaz. Lokavt demek o işyerinin kapatılması demektir. Yani hastanelerimi kapatacak, okullarımı kapatacak. Kamuda çalışanlar açısından söylüyorum. Yani lokavt bir hak değildir. Kaldı ki özel sektör. İstediği zaman fabrikasını ucuz emeğin olduğu yerlere taşıyor zaten. Dolayısıyla istediği zaman kapatma yetkisine sahip."
Samimiyet pratiğin sonucunda ortaya çıkacak
Başbakan'ın yaptığı açıklamada samimi olduğunu göstermesi için somut eyleme geçmesi gerektiğini ifade eden Evren, "Samimiyet pratiğin sonucunda ortaya çıkacak bir şeydir. Biz iki yıl önce bu öneriyi samimi karşıladık. Ama dediğimiz ölçü içerisinde. İki yıl bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmayıp, anayasaya da grev hakkını koymayıp, toplu sözleşmenin de içini boşaltacak bir madde yapması zaten Başbakan'ın ne düşündüğünü ifade ediyor. Zaten çalışma hayatının ne olacağıyla ilgili olarak Başbakan 12 Eylül referandumundan sonra konuşsa daha iyi olur" dedi.