Başbakan'dan 'KHK' yorumu: Hatalar oluyor; kurunun yanında yaş da yanıyor!
Başbakan Binali Yıldırım: Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz, başka yöntem bulamadık...
cumhuriyet.com.trYıldırım, son olarak 330 akademisyenin işinden olmasıyla tepkilere sebep olan KHK'larla yapılan ihraçlar hakkında "Büyük olayda hatalar oluyor mudur; oluyordur. İntikam değil adalet diye ilk gün söyledik. Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Genelge yayınladık, imzasız ihbar mektupları işleme konulmasın diye. Bazı yerlerde bunun dikkate alınmadığını, savcıların imzasız ihbar mektupları dikkate alarak işlem yaptığını duyuyoruz" görüşünü savundu.
Referanduma ilişkin yapılan anketlere de değinen Yıldırım, "Vatandaşın iradesine önceden oran belirlemek bize yakışmaz. Patron seçmen. Onların iradesini yok sayamayız. Ama anlamlı bir evet beklemek hakkımız. Vatandaş olumlu yanıt verirse ne ala, vermezse yine de başımız gözümüz üstünde yeri var" diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, dün gazete, televizyon ve internet haber sitelerinin genel yayın yönetmenleriyle yaptığı, 50’ye yakın gazetecinin katıldığı toplantıda önemli mesajlar verdi.
"Büyük olayda hatalar oluyor mudur; oluyordur"
Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin'in bugün (23 Şubat 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Çok sayıda akademisyenin ihraç edildiği son KHK’da ölçünün kaçırıldığı, çok sayıda akademisyenin mağdur edildiği, FETÖ ve PKK’lı olmayanların atıldığı (Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu gibi), aralarında 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarına tavır koymuş hocaların da olduğu yolundaki eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz? Ayrıca Ahmet Şık gibi FETÖ’nün hapse attığı bir gazetecinin bugün FETÖ’yü desteklediği iddiasıyla yargılanmasındaki çelişkiyi nasıl izah ediyorsunuz?
Önemli bir soru gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum. Biz büyük olay yaşadık. Dünyada böyle olayı yaşayan elinde silah olmadan canlarını vererek etkisiz yapan başka ülke yok. Büyük bir travma yaşıyoruz. 100 bin kamu görevlisi görevden çıkarıldı. Tehlike henüz geçmiş değil, kapalı bir örgüt. Yanı başınızda biri olan örgüt elemanı. Vahim bir şey. İki Almanya birleştiği zaman 500 bin kamu görevlisi atıldı. Hiçbir devlet kendisine sadakatle bağlı olmayan memurlarla çalışmak zorunda değil. Büyük olayda hatalar oluyor mudur; oluyordur. İntikam değil adalet diye ilk gün söyledik. Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Genelge yayınladık, imzasız ihbar mektupları işleme konulmasın diye. Bazı yerlerde bunun dikkate alınmadığını, savcıların imzasız ihbar mektupları dikkate alarak işlem yaptığını duyuyoruz. 19 bin civarında göreve dönüş oldu. 100 bine yakın da ‘Bize haksız işlem yapıldı’ diye müracaat var. Böyle yürümeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk. Birkaç haftaya uygulamaya konulacak.
Önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip, doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz
Hatalı işlem olabilir. Baştan beri söylüyoruz. Maalesef bu süreci bazı yöneticiler geçmişteki hesaplarını görmek için de kullanıyor. Rektörlük seçimi veya bir konu olmuş bunları kullanıp fırsat bu fırsat kullanayım diyor. Takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip, doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Böyle mekanizma yok. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor. Bu da gayet doğal.
"Kişilerin kimliğinden kaynaklanan algı olabilir"
(Öncesinde ince elenip sık dokunulamaz mıydı?) Teker teker inceleme şansımız yok. ‘Şu şu kriterlere göre işlem yapın’ diyoruz. İki unsur var. Bölücü terör ilgili ve FETÖ ile irtibat unsur. Gönlümüz arzu ediyor ki, hiç hata yapmayalım. Ama büyük bir travma ve olayda hatalar oluyor mu? Oluyor. Oran yüksek değil. Kişilerin kimliğinden kaynaklanan algı olabilir. Haksızlıklar varsa düzelecek. Akademik çevrelerde bu şikâyetler geliyor.
"Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz, başka yöntem bulamadık"
(Bildiriye imza atılması ihraç gerekçisi midir?) Samimiyetle söylüyorum. Tek tek olaylarla ilgilenmedim. 100 bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak. Mümkün değil. Hassasiyet gözetiyoruz. Geneline bakıyoruz. Kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz. Başka yöntem bulamadık.
Anket yorumu: Vatandaşın iradesine önceden oran belirlemek bize yakışmaz
(Anlamlı evet bekliyoruz demiştiniz, yüzde 55’in üstü müdür?) Anlamlı evet demek, millet gönlünden ne geçiyorsa, hangisi gönlünden geçiyorsa, anlamlı olan odur. Kimisi için yüzde 80’dir, kimi için 55. ‘Ne verirsen elinle o gider seninle’ diye bir tabir var. Artık millet ne verirse. Bizde vatandaşın verdiğine şükretmekten, teşekkür etmekten başka bir şey olmaz. Oran almaya çalışıyorsunuz ama veremem. Kimin ne vereceğini bilmiyorum. Vatandaşın iradesine önceden oran belirlemek bize yakışmaz. Patron seçmen. Onların iradesini yok sayamayız. Ama anlamlı bir evet beklemek hakkımız. Vatandaş olumlu yanıt verirse ne ala, vermezse yine de başımız gözümüz üstünde yeri var. Bütün kararsızların kararının evet yönünde olması için çalışıyoruz. Kararlarını oluşturmaları yönünde yardımcı olacağız. Kendilerini dinleyeceğiz. ‘Ne istediniz de verilmedi’ gibi sorular olacaktır. Bunlara cevap vereceğiz. İkna edersek evet diyecek. Edemezsek aksine karar verir.
16 Nisan: Hepimiz boyumuzun ölçüsünü alacağız
Anketler havada uçuşuyor. Anketten bol bir şey yok. Herkes anketör. Prensibim açık ve net. Anketlere itibar ederim ancak kendim yaparsam. Gerçek anket 16 Nisan’da. 16 Nisan’da hepimiz boyumuzun ölçüsünü alacağız.
Bozkurt Selamı: Herkesin işaretini yaparız
(MHP ile kampanya) Bizim de ayrı bir siyasi programımız var. Belki süreç içinde 1-2 programda, hangi formatta olacağını şu anda söyleyemem ama beraber olabiliriz. Karşılıklı mutabakat çerçevesinde. Prensipte her iki parti de kampanyayı ayrı sürdürecek. Grup toplantısında bana girerken, ‘İşitme engelliler de var. Nasıl vereceğiz mesaj’ dediler; ‘Şöyle yapacaksınız’ dediler. ‘Tabii ki evet’ anlamında. Konuşurken bozkurt işareti yapan bir izleyici bağırınca ben de ülkücülerin işareti ile karşılık verdim. Yanlış bir şey var mı, herkesin işaretini yaparız. Türkiye’nin tüm renkleri bizim için aynıdır, 80 milyonu kucaklayacağız derken bundan tek istisna olan terör örgütleridir. Kötü emelleri olanlar dışında herkesle beraber oluruz. Demokrasi içinde ülkenin birliği beraberliği, kardeşliği özümsemiş kişilerle bir oluruz. Ortak çalışma da yaparız.
"Evet de hayır da çıksa bölünmeyiz"
Syın Kılıçdaroğlu diyor ki; ‘Evet çıkarsa ülke bölünür’. Ben de ‘evet çıkmazsa ülke bölünür’ dedim, kıyamet koptu. Kılıçdaroğlu her gün tersinden söylüyor, ‘evet çıkarsa ülke bölünür’ diye. Çıksa da çıkmasa da bu ülkeye bir şey olmaz, Türkiye bölünmez. Türkiye’yi bölmeye kalkanlar boyunun ölçüsünü aldı. Bizim tedbirimizi almamız lazım. En büyük tehlike 15 Temmuz’du. 15 Temmuz’da da bu milletin neler yapabileceğini hep birlikte gördük.
Bölücü örgütler hayır kampanyası yapıyor, CHP de buna katılıyor
(Hayır diyen teröristtir söylemi değişti mi?) Aslında söylemde değişiklik yok, baştan beri yok. Benim dediğim, ‘bölücü örgütler hayır kampanyası yapıyor, CHP de buna katılıyor, onları sevindirmesin’ dedim. Buna katılarak hayır kampanyası yapılmasın. Vatandaş evet de der hayır da der. Tercihine karışmak bizim ne haddimize yani. Öyle imkân olsa referandum olmazdı. Demokrasinin en güzel tarafı son kararı vatandaşın vermesi, biz vekiller olarak vatandaşın önüne teklifi götürdük. Bize verilen görev bu. Bundan sonraki vatandaşın işi. Burada adil olmak lazım.
Partiler seçime girmiyor; ret çıkarsa yolumuza devam ederiz
Gündemimizde erken seçim yok. Gündemimiz, memleketin işleri, kesintiye uğramadan yavaşlamadan devam etmesi lazım. Diyelim ki referandumda evet çıktı, bir sürü uyum yasası var. Yeni sistem 2019. Onun hazırlıkları var. O yüzden zamana ihtiyaç var. Seçim söz konusu değil. Aksi oldu diyelim. Evet de hayır da çıkabilir. O zaman da yolumuza devam edeceğiz. İşimize gücümüze bakacağız. Bu bir genel seçim değil. Partiler seçime girmiyor, ortada aday yok. Bunun sonucu ne olursa olsun vatandaşın kararı başımız gözümüz üstüne. Bizi seçimle tehdit edenler, zorlayanlar kendi siyasi ömürlerini kısaltmış olurlar. Seçim bizim ilk tercihimiz değil.
CHP kampanyasını yumuşattı
Şu anda CHP kampanyasını yumuşatmış görünüyor. Parti kimliği dışında. Kendilerine göre bir kampanya, taktik veren, kampanya aklı var. Ama bu kötü bir şey değil, bunun böyle yapılması bence kucaklayıcı olmak, sertleştirmemek, kan, hainlik gibi bir şey vatandaşın hiç hak etmediği söylemlerin olmaması iyi bir şey, iyi bir gelişme. Ülkenin birlik ve beraberliğinin muhafazasında önemli olduğunu düşünüyorum. Ama ne kadar sürecek bilmiyorum. Zaman içinde göreceğiz.
SP'nin tabanı gerekeni yapar
Saadet Partisi, Allah yardımcıları olsun. Onlar sonunda evet verir. Onlar hayır dese de Saadet Partisi tabanı sonunda gerekeni yapar.
Ölçümüz 17-25 Aralık: Cemaat etkinliğine katılan suçlu görülemez
Terör faaliyeti yapmadan bir kişi hakkında, ‘Ben senin FETÖ’cü olduğundan endişe ediyorum’ diye işlem yapmak hukuk devletine yakışmaz. 17-25 Aralık olarak belirledik ölçüyü. Bizim için bu tarihten sonraki faaliyetler sakıncalıdır. Bu cemaatle beraber olmuşları, etkinliklerine katılanları potansiyel suçlu ilan etmek doğru değil. Ne zaman suç ise o zamandan sonrası geçerli olması lazım.
Gülen'i başka ülkeye gönderse müspet olur
(ABD, Gülen’i üçüncü bir ülkeye yollarsa olumlu karşılanır mı?) Kamuoyumuzun ABD’ye bakışı olumsuz. İade talebi bakidir. Adam orada 400 dönüm çiftlikte yazarları çağırıyor, hava atıyor, Türkiye’ye meydan okuyor. Beklediğimiz, bize iade edilmesi. Bu mümkün değilse ülke dışına çıkarılması müspet adım olarak değerlendirilebilir. ‘Yetmez ama evet’ diyor arkadaşlar.
Trump FETÖ'de farklı
Yönetimin bizim açımızdan bu meselenin anlamını iyi anladığını görüyorum. Dedim ki Türkiye kamuoyunda ABD karşıtlığının sona ermesini istiyorsanız adım atmanız lazım. Kamuoyu ABD hakkında iyi şeyler düşünmüyor. Ne yaparsak yapalım kamuoyu iyi şeyler düşünmüyor. FETÖ elebaşının orada olması dolayısıyla ne yaparsak yapalım ilişkileri düzeltemeyiz. Farklı adım olacağını öngörüyorum.
Eğer MİT benden bilgi sakladıysa çok büyük bedeli olur
Bir takım iddialar var. Siyasetçi veya yargı mensubu kim olursa olsun, korumacılık söz konusu olamaz. ‘Siyasetçi ayağına dokunulmuyor’ deniyor. Böyle bir şey yok. AK Parti’de belediye başkanları da dahil, FETÖ’cü olan hapiste olanlar var. 200’den fazla ihraç edilen var. Zamanla hangi seviyede olursa olsun varsa ortaya konulacaktır.(Devlet Bahçeli’nin, ‘ByLock’çu meşhur siyasiler neden açıklanmıyor’ eleştirisi hatırlatılınca) Gelen ByLock hakkında işlem yapılıyor. Kaynağı istihbarat. MİT’in bildirdiği isimlere işlem yapılıyor. Daha önce bunlar gündeme gelince MİT’e sordum, ‘Kardeşim siyasetçi, milletvekili ne varsa getir’ dedim. ‘Yok bir şey’ dedi. Benden bilgi sakladığını mı düşünüyor millet. Eğer öyle bir şey yaptıysa çok büyük bedeli olur. Şu anda bu bilgi yok. Bu iddiayı ortaya atanların da aksinin belgesini ortaya koyması lazım. Aksi halde kafa karıştırma dışında bir şey olmaz. Tezvirat dolanıyor.
"İç savaş" dedi, istifasını istedik
(AK Parti Manisa İl Başkan Yardımcısı) O ‘İç savaş çıkar’ diye bir laf etmiş. ‘Manisa İl Başkan Yardımcısı’nın söylemi, CHP’ninkinden hafiftir’ diye bir kıyas yapmadık. Yanlış olduğunu düşündüğümüz için istifasını istedik. Tartışmayı da sürdürdüler. Biz anında gerekeni yaptık. Kılıçdaroğlu bir şey demedi ama altındaki arkadaşlar gündemde tutuyor. Burada demokraside kalite problemi var. Bir şeyin anında gereği yapıldıysa artık onu sürdürmenin anlamı yok. Aksi takdirde hassasiyetinizin takdir edilmediği gibi bir sonuç çıkıyor. Sizin de tavrınız değişiyor bundan sonra. Biz siyasette gerginliğin değil, kucaklayıcılığın hâkim olmasını istiyoruz. Kırmızı çizgilerimiz değerlerimiz var. Saldırı olursa boynumuzu bükmeyiz.
İdamı sonra konuşuruz
(BAHÇELİ’nin idam çağrısına nasıl yanıt vereceksiniz?) Bizde bir laf var, ‘Önce şapladığını boya’ derler. Kök boya öncesi şaplama yaparlar. Önce ortada bir iş var. Şu anda referandum süreci var. Referandum bir geçsin de sonra tekrar bir araya gelir, değerlendiririz, konuşuruz.