Başarılı oyuncu Zeynep Çamcı, son dizisi ‘Terapist’i anlattı
Terapist, son dönemin en çok ses getiren yapımlarından biriydi. Dizide Ayşe karakterine hayat veren Zeynep Çamcı ile karakterini, geçmişe dönük dönüm noktalarını ve geleceği konuştuk.
Deniz ÜlkütekinTelevizyon ekranlarının ve sinema perdesinin en kendine has, şahsına münhasır isimlerinden Zeynep Çamcı. Komedi dizisi ve filmleriyle başlayan ekran macerası, 2013 yılında en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandığı Meryem isimli filmle devam etmişti. Son yıllarda ekranda iz bırakan Leyla ile Mecnun, Adını Feriha Koydum, Seviyor Sevmiyor, Beni Böyle Sev gibi dizilerin kadrosunda onun ismi yer aldı. Oysa Çamcı’nın gözü kameranın önündeki sahnede değil, arkasındaymış. İstanbul’a geldiğinde de bir süre setlerde çalışarak işi öğrenmeye çalışmış.
Çamcı, kısa süre önce Terapist dizisinde Ayşe karakterine can verdi. Çamcı ile bir terapist ve eşinin etrafında şekillenen cinayet hikâyesinde en az dikkat çeken ama içinde geçmiş travmaların izlerinden kalan fırtınalar kopan şizofren karakter Ayşe’yi konuştuk hem de oyunculuk hikâyesini kendisinden dinledik.
İPUÇLARINA ÇALIŞTIK
Terapist, dijital bir platformdaki ilk projenizdi sanırım. Nasıldı?
GAİN’in ilk dizilerinden biri, Türkiye’nin de ilk kısa gerilim dizisi olmalı... Zeynep Dadak’la, projedeki oyuncu arkadaşlarımla ve iyi bir ekiple çalışmak büyük şans. İşin deneysel dünyası ve bunun bir parçası olabilmek gerçekten çok iyi.
Oyunculuk, doğası itibarıyla psikoloji bilimi ile çok içli dışlı bir meslek. Tamamen psikoloji alanı içinde geçen bir projede yer almak nasıl bir deneyimdi?
Terapist’in senaryosunu okuduğumda anladım ki baskın bir terapi işi değil; isminin aksine, terapi seanslarına gizlenmiş bir “katil kim” işiydi. Ve bu yapı çok hoşuma gitti. Fark ettiyseniz dünya olarak da karakterlerimiz çok sade, her şey seyreltilmiş gibi, olay doğal bir dengeyle ve bir o kadar da kendine has bir kurguyla ilerliyor. Biz karakterler olarak ipuçlarına hizmet ettik, ben hep böyle düşündüm. Oynadığım karakter bir ipucuydu.
Karakterinizden bahsetmişken... Ayşe oldukça iyi işlenmiş, aşırı iyilik ve şizofrenik bir şiddet potansiyeli ile izleyiciyi sürekli kendi içinde şüpheye düşmeye zorlayan bir karakter olarak öne çıkıyor. Ayşe’nin karakter çözümlemesini yaparken nelere dikkat ettiniz?
Bu dünyadaymış gibi görünen değil, gerçekten bu dünyada olan bir karakter gibi düşündüm onu. Evet, bizim dünyamızda o da; çünkü o bizi kendi dünyasında görüyor, içsel olarak da yapısal olarak da böyle düşünmek zorundaydım. Çünkü dedim ya; Ayşe de dizideki ipuçlarından biriydi, baktığımda oradaki bir parmak izi gibi durmak var, olmak zorundaydı. Oyuncu olarak klasik, alışılagelmiş bir şekilde oynayamazdım, zaten senaryo bunu istemiyor.
Dizide özellikle bakışlarınız izleyicilerin dikkatini çekmiş ve “Sanki Ayşe’nin gözlerine bakıyorduk” gibi yorumlar vardı. İzleyenleri bu kadar etkilemek için mutlaka bir sırrınız olmalı.
Ayşe’nin ikinci dünyasını yani zihnini seyirci olarak kodladım bir nevi, izleyicinin bunu hissetmesi beni mutlu etti. Ayşe olarak etrafımdaki her şeyi dinlerken, Zeynep olarak aklımdan geçenleri de Ayşe’ye emanet ettim.
İleriye dönük projeleriniz var mı?
Yönetmenimiz Selçuk Aydemir’le dijitale komedi dizisi; yapımcımız Üs Yapım, çekimlerine başlıyoruz.
Siz aslında işin kamera arkası yönünde ilerlemek isterken bir arkadaşınızın kısa filminde aldığınız rolle keşfedilmişsiniz.
Arkadaşımın kısa filminde oynadım ve sunum günü canım hocamız yönetmen Oğuzhan Tercan, “Sen bakıyorsun, bakmak çok önemli, sen oyunculuğa başla, devam et buradan” dedi, ben de istiyordum zaten ve o şekilde devam ettim.
Kariyerinizin ilk önemli projesi olan Recep İvedik’ten bahsedelim mi?
Şahan Gökbakar’la çalıştığım için şanslı ve mutlu hissetiğim, oynarken de çok eğlendiğim bir iştir ve benim için yeri çok ayrıdır Recep İvedik’in. O kadar severek oynamıştım ki filmde mektubu yazıp gittiğim gün gerçekten içim burkulmuştu, hâlâ izlediğimde aynı şekilde hissediyorum.
Ve sonrasında Leyla ve Mecnun dönemi geldi.
Leyla ile Mecnun da benim için çok güzel bir dönemdi, oyuncu kadrosu efsane bir işti, her bölümün farklı bir dünyası vardı, hiç bitmesin istedim.
YÖNETMENLİK HAYALİMDİ
Geçen yıl içinde belki de baştan beri aklınızda olan yönetmenlik ve yazarlık kimliğinizle Feride projesiyle karşımıza çıktınız. Proje ne kadar süredir aklınızdaydı, nasıl şekillendi?
Çok uzun zaman belki 10 yıldır aklımdaydı. Sinema televizyonda öğrenciyken kendime sözler vermiştim, Feride de onlardan biriydi. Süreçler benim hayatımdan geçti desek daha doğru olur, çünkü neredeyse 10 yıl sürdü ilk filmimi yapmak. Çalışıyorum, elimden geleni yapıyorum.
İlerleyen süreçte yönetmen Zeynep Çamcı mı yoksa oyuncu Zeynep Çamcı mı daha çok ön plana çıkacak?
Oyunculuk hayatımda hep olsun isterim, yönetmenlik için de yeni şeyler var kafamda, sürekli düşünüyorum, yönetmenlik ve dünya kurmak apayrı bir his.
MİZAH KİŞİYE HASTIR
Ekran önünde birbirinden çok farklı dallarda başarıyla yer almayı nasıl başardınız?
Evet, oynadığım işler ve roller birbirinden çok farklı, bu durumu çok seviyorum. Terapist dizisinde bambaşka bir dünyadaydım, şimdi de yine alanında çok iyi bir ekiple çalışan Selçuk Aydemir’in kurduğu dünyaya adapte olacağım. Sanırım bu sorunun cevabı işlerini severek ve iyi yapan insanlarla birlikte çalışmak, buna hep önem verdim.
Kadınların mizah yapması, izleyici tarafından daha zor kabul edilebilir bir durum. Sizce bunun sebebi nedir?
Mizahın cinsiyete değil, kişiye has olduğunu düşünüyorum.