Barzani, Öcalan’ı vurma planı
HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü: Hükümet Barzani’yi güçlendirerek Suriye’deki süreci kontrol etmeye çalışıyor.
İlhan Taşçı/CumhuriyetBDP varken, HDP ihtiyacı nereden doğdu? Aslını isterseniz HDP hep orada duruyordu. Sadece bunun adı zaman zaman “blok” oluyordu, zaman zaman “güç birliği”. BDP ki öncelleri DEP, HADEP, DEHAP, DTP hiçbir seçime ittifaksız girmedi. HDP, 2011 genel seçimlerindeki Emek Demokrasi, Özgürlük Bloku ittifakının kazandığı başarıdan daha çok kalıcı bir ittifak sistemini belirleyen, bunun etrafına yeni bir siyaset kuran, kalıcı bir düzenleme mümkündür görüşünün ürünü.
Pek çok insan bu noktada HDP ile BDP arasındaki farkı merak ediyor? Nedir fark?
BDP duruyor, EMEP duruyor, ESP duruyor, DSİP duruyor, diğer parti olmamış sosyalist hareketler duruyor. Aynı zamanda politik hareket olmayan kadın hakları, ekoloji mücadelesi sürdüren yapılar veya insan hakları savunuculuğuyla kendini tanıtmış yapılar, LGBT’de olanlar da kongrenin bir parçasıdır. Bu nedenle BDP’nin bunları kapsama iddiası yok, herhangi bir politik parti de bunları kapsayamaz. O yüzden HDK’nin bu türdeş olmayan yapılardan oluşan bu koalisyonun ifadesi olarak HDP var. Yoksa bunların hiçbirini ikame etmeyecek, bunlar kendilerini ilga etmeyecekler, varlıklarını sürdürecekler. BDP olmasa bütün bu koalisyonun bir anlamı olmaz. Biz solu birleştirme iddiasını hiç bitirmiyoruz ama belki şöyle diyebiliriz; solun bugüne kadar üzerinde hareket ettiği sosyal kesimlerinin mücadelelerini birleştirme hedefiyle yola çıktık.
Seçim için geri sayım başladı. Partinizin tavrı nasıl şekillenecek?
Seçimlerin aciliyeti dolayısıyla şu oldu; Kürdistan’da bizim HDP’yi kısa sürede örgütleyip halka tanıtmamız çoklu bakış içerisinden anlatmamız için zamanın kısa olduğu görülünce, BDP’li milletvekili arkadaşlarımız ‘Kürdistan’da BDP ile girelim’ dediler. O açıdan bize makul göründü ısrar da etmedik. Batıda da HDP ile gireceğiz. Fakat batıda birkaç yerde seçimlere BDP ile girmemiz olasılığı var. Mesela Mersin ve Konya’nın iki ilçesinde BDP ile girme ihtimalimiz var. Cihanbeyli ve Kulu olabilir. Yani tablo görüldüğü gibi tam siyahbeyaz değil. Bu karmaşık bir şey.Ama anlaşılması için HDP, BDP’nin bileşeni.
HDP Abdullah Öcalan’ın talimatıyla mı kuruldu?
Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan da bu yönde bir yazı kaleme aldı. Öcalan’la barış sürecini başlatıp “gerilla çekilsin” talimatları problem olmayıp HDP’den yana görüş belirtince sorun olmasına eğer ikiyüzlülük demeyeceksek dualizm diyelim. Hakaret etmiş olmayalım danışmana. Öcalan ya bu siyasi sürecin aktif bir unsurudur ya da değildir. Bence öyledir. Şimdi Öcalan’ın görüşü kabul görürüyorsa, kıymetliyse bu bir imkân sağlıyorsa bu hakikat Öcalan İmralı’dadır diye ortadan kalkamayacaktır. O nedenle barış dönemine geldiysek savaş edebiyatına son verelim. İkinci nokta Öcalan’ın görüşlerinin ben hem Kürt politikacıları arasında, hem de bizim HDP ve BDP’de tartışmasız kabul edilmediğini, bunların daima tartışma, eleştiri eleğinden geçtiğini görüyorum. Talimat tartışması bizim için tuhaf. Kaldı ki Başbakan’ın talimatıyla bir günde ofsaytta kalan bir danışmanın bu konularda daha itidalli olması yerinde olur.
Size göre Gezi’de yaşananlar neydi, nasıl okunmalı?
Gezi isyanının doğduğu yere geri dönersek. Çıkaracağımız bütün derslerin tohumunu buluruz diye düşünüyorum. Birincisi kent topraklarının kentin kamusal alanlarının piyasalaştırılmasına karşı bir isyan. İkincisi merkezin yerel üzerine tahakkümüne yönelik bir isyandan bahsediyoruz. Dolayısıyla bir özyönetim talebi. Üçüncüsü de siyaseten özgürlükçü, özyönetimci kentler talebini görüyoruz. Gezi isyanının her kentteki tekrar edişine baktığımızda bu kent merkezi isyanı. Varoşlarda yankılanmadı. Gördüğümüz tablo bunun bir kent isyanı olduğunu gösteriyor. Kentlerin bir özgürlük isyanı dolayısıyla.
Barzani’nin bölgeye yaptığı ziyaret çok tartışıldı. Siz Barzani’nin gelişini ve AKP ile yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Petrol boru hatlarının petrolle dolması şart, o yüzden de Türkiye hükümetinin Barzani diyaloğunu önemsemesi normal. Tabii Barzani’nin burada kendine partner araması şaşılacak bir şey değil. Barzani ile PKK arasında süren siyasi bir rekabet var. Bu siyasi rekabette hükümet Barzani’yi güçlendirerek bu rekabette avantajları Barzani’ye tanıyarak aslında Suriye’deki süreci kontrol etmek açısından bir imkân bulabileceğini düşünüyor. Barzani’nin gelişi ister istemez AKP’nin elini güçlendiren, Erdoğan’ın Barzani’yi karşılayışı da Barzani’nin elini güçlendiren yani kazankazan... Tabii bu kazan-kazanın bir kaybedeni olması gerekiyor. Dolayısıyla Rojava burada hedef alınmıştır. Öte yandan PKK hedef alınmıştır. Bu çerçevede ben halkın kalbine giden bir yol tutturulduğunu çok düşünmüyorum.
İslamcı Kürt partisi kurulması yönünde bir çaba var.
Siyaseten BDP’nin hitap ettiği alanda genel olarak sol, eşitlikçi, halkçı, sol bir söylem... Belediyelere baktığınızda bunugörürüz. Bu hâkim iken bununla rekabet eden liberal sağ projeleri hükümetin yüreklendirmeye çalıştığı, sponsorluk yaptığını görmek zor değil. Barzani’nin gelişinin bu arzuları karşıladığını düşünebiliriz. Buradaki atmosfer, evet Kürtleri sadece “PKK temsil etmiyor” demek için bir vesile olmuş olabilir. Bunun siyasi bir rekabete yol açacağı ortada. Çünkü BDP’nin hitap ettiği bir alanın dışında kalanları da tam olarak kucaklayamıyor. Hoşnut olmayan pek çok başka unsur var. Onlara BDP’den başka mahreç, gidiş yolu gösterme konusunda hükümetin bir mühendislik içinde olduğunu düşünebiliriz.