'Barış'lar artık özgür

Gazetecilerin yargılandığı Odatv davasında bugün 13. duruşma görüldü. Davaya bakan mahkeme heyeti, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın tahliyesine karar verdi. Heyet, Soner Yalçın ve Yalçın Küçük ile Hanefi Avcı'nın tahliye taleplerini reddetti.

cumhuriyet.com.tr

Odatv davasında 19 aydır tutuklu yargılanan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ile Haber Müdürü Barış Terkoğlu, tutuklulukta geçirdikleri süre dikkate alınarak tahliye edildi. Gazeteci Soner Yalçın, Porf. Dr. Yalçın Küçük, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın tahliye talebi ise kuvvetli suç şüphesi devam ettiği gerekçesiyle kabul edilmedi.

ODATV DAVASI ÇÖKMÜŞTÜR!

Daha net ifadelerle tespit istendi

TÜBİTAK’tan mahkemeye gönderilen bilirkişi raporundaki çelişkilerin giderilmesi için ek rapor alınmasına karar veren heyet, bilirkişilere bu rapor mahkemeye sunmaları için 20 gün süre verdi.

Mahkeme, TÜBİTAK’tan, belgelerin virüs yoluyla gönderilip gönderilmediğinin bilimsel ilkeler ışığında daha net ifadelerle tespitinin mümkün olup olmadığının yeniden değerlendirilmesini istedi. Bu tespit yapılamıyorsa sebebinin ayrıntılı bir şekilde belirtilmesini de talep eden heyet davayı 16 Kasım’a erteledi.

Mahkeme ayrıca zararlı yazılım gönderdiği tespit edilen mail adreslerinin kimler tarafından kullanıldığının tespiti için Google Inc. ve Jangomail firmasına gönderilmek üzere ABD makamlarına yazılan, tercümede bulunan yurt dışı talimat evrakının, çok acele tercümesinin temin edilip yetkili makamlara gönderilmesine de hükmedildi.

SONER YALÇIN'IN SAVUNMASININ TAM METNİ

BARIŞ PEHLİVAN'IN SAVUNMASININ TAM METNİ

BARIŞ TERKOĞLU'NUN SAVUNMASININ TAM METNİ

DAVADA GÜNÜN GELİŞMELERİ

Odatv davasında tutuklu yargılanan Prof. Dr. Yalçın Küçük, mahkemeye gönderilen TÜBİTAK raporunun bilim değerleriyle ilgisinin olmadığını ifade ederek, “TÜBİTAK bir yobaz yatağı. Oradan gelecek raporun, İskenderağa cemaatinden gelecek rapor kadar bilimsel tarafı yoktur. Teknik olarak iyi bir rapor ancak her doğrunun üstü örtülmüş” dedi. Tutuklu gazeteci Barış Pehlivan da mahkeme heyetine “Organize komplo sonucu 20 aydır sanık sandalyesinde karşınızdayım. Müyesser Yıldız’ı tahliye ettiniz. Beni neden tutuklu yargılıyorsunuz? Siz bana düşman mısınız?” diye sordu.

Odatv'nin sahibi gazeteci Soner Yalçın, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün tutuklu yargılandığı, Ahmet Şık, Nedim Şener, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın da sanık olduğu Odatv davasının 13. oturumu bugün yapıldı. Sanıkların TÜBİTAK raporunu değerlendirdikleri oturumda ilk söz hakkı Küçük’e verildi. Ceza mahkemeleri ile temasının 60 yıla yaklaştığını ifade eden Küçük, “Bebekken başladım. Yatmadığım cezaevi kalmadı. Sizin dönem, suçsuz mahkemeler dönemi. Bizi suçsuz olarak yargılıyorsunuz” diye konuştu. Bu mahkemelerde kimin tutuklanıp kimin serbest kalacağına merkezi planlama ile karar verildiğini belirten Küçük, “ Sizi tenzih ediyorum. Affedin, bizi tutan siz değilsiniz” dedi.


Erdoğan’ın hocası...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 hocasından biri olduğunu söyleyen Küçük, “Ben herkesin hocasıyım. Türk kavminin ilk öğretmeniyim. Benden öğrenmediğiniz hiçbir şey yok. Beni çıkartın, şu toplumda, bir tek tartışma, bir tek yeni düşünce kalmaz” diye konuştu. İddianamede Soner Yalçın’ın Halk TV’yi almak istediğinin yazıldığını belirten Küçük, “Ben televizyonlarda reyting kralıyım. Ama Soner beni televizyona almıyor. Davalar beni erkekler tarafından da sevilen, aşk mektupları gönderilen biri haline getirdi” dedi. Küçük, “cürüm arkadaşım” diye hitap ettiği Avcı ile cezaevinde dost olduklarını söyledi.


“Terörist değilim”

Tutuklu gazeteci Barış Pehlivan ise “20 aydır haykırıyorum. Ben teröröist değilim. Sadece mesleğini iyi yapmaya çalışan bir gazeteciyim. Mahkemenin tespitinin aksine TÜBİTAK raporunda kuvvetli suçsuzluk şüphesi var” dedi. TÜBİTAK’ın Odatv’den alınan, Müyesser Yıldız’a ve kendisine ait üç bilgisayarda zararlı yazılımların aktif olarak çalıştığını tespit ettiğini vurgulayan Pehlivan, şöyle devam ett:

“3 bilgisayar da uzaktan yönetilmiş.3 aynı kaynaktan sosyal mühendislik saldırısı yapılmış. Mail yoluyla tuzaklar, aynı tarihte yani 5 Şubat 2011 gecesi gönderilmiş. Trojen türü de aynı. Biz ise uzaktan yönetilmiş olan bilgisayarlara yüklenen dosyalarda hiçbir işlem gerçekleştirmemişiz... TÜBİTAK raporu yalnızca Müyesser Yıldız’ın bilgisayarı için değerlendirme yapıyor. Diğerleri için ‘kesin yargıya varılamaz’ diyor. Elinizi vicdanınıza koyun.”


Bana düşman mısınız?

Virüs saldırısının 5 Şubat 2011’de yapıldığına dikkat çeken Pehlivan, “Saldırının biri mail adresime, diğeri de Barış Terkoğlu’nun mail adresine yapılmış...  Saldırının yapıldığı mail adresleri yasal olarak 4 Şubat’ta takip altına alınıyor. 3 Şubat’ta da başarılı olamayan saldırılar yapılmış. Bu en hafif deyimiyle ayıptır. Organize komplo sonucu 20 aydır sanık sandalyesinde karşınızdayım. Müyesser Yıldız'ı tahliye ettiniz. Beni neden tutuklu yargılıyorsunuz? Siz bana düşman mısınız?” diye sordu. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci ise “Müyesser hanımı bıraktık, hata ettik herhalde...  Delillere bakıyoruz, araştırıyoruz. Böyle bir şey akla gelemez. Biz kimseyle düşman olamayız” karşılığını verdi. Pehlivan ise “Cezaevinden tecavüzcüler bile çıktı. Ben kendimi karındeşen jack gibi görüyorum. Sadece adalet istiyorum” dedi.

Sanık şüpheden ne zaman yararlanır?

Tutuklu gazeteci Soner Yalçın, raporda “Bu dosyaların zararlı yazılımlar vasıtasıyla geldiğine veya gelmediğine dair kesin bir yargıya varılamamıştır” ifadesinin yer aldığına dikkat çekerek, mahkemenin deliller virüs yoluyla gönderilmediği gerekçesiyle tahliye taleplerini reddetmesini eleştirdi. Yalçın, “Bu zorlama gerekçe yerine keşke ‘iki bayram arası tahliye olmaz’ deseydiniz daha inandırıcı olurdu” deyince Başkan Ekinci, “Çarpıtmayın, öyle bir şey demedik” diye araya girdi. Yalçın da mahkemenin tahliyeleri ret kararını yeniden okudu. Başkan Ekinci ise “Şüpheden sanık yararlanır ama hükümde olur. Şüphe CMK sisteminde sanık lehine midir?” diye avukatlara sordu. Yalçın da şöyle devam ett: “Davanın temeli olan deliller çökmüş, geçerliliğini yitimiştir. Bu dava bitmiştir sayın başkan. Bu ayıptan Türkiye’’yi kurtarın diyemeceğim. Adalete inancım öldü, Silivri zindanına gömdüm.”

Haberlerim kimi öldürdü?

Tutuklu Barış Terkoğlu ise “İki yıldır tutukluyum. Cezaevine 30 yaşında girdim şu anda 32 yaşındayım. Ergenekon davasında yargıyı etkilemeye çalıştığım söyleniyor. Hangi haberim yalan? Hanigisi suç?” diye sordu.

Yarbay Ali Tatar, Berk Erden, Abdulkerim Kırca’nın medyadaki linç yüzünden intihar ettilerini söyleyen Terkoğlu, şöyle konuştu: “Hapishanede kanser olanları, aklını yitirenleri anlatmıyorum. Bu insanlar öldüğünde ‘mermiye kafa attı’ diye yazanlar koruma altında, ben Tuncay Özkan’ın kafasından lağım akıyor diye yazdığım için tutuklanacağım. İnsanlara kurşun yerine haber sıktılar, manşetlerle linç ettiler. Benim haberlerim kimi öldürdü, kimin göğsünde tümör oldu. Cezaevinde küçük kıza tecavüz edenler konvoyla çıktı, Hizbullahçılar halayla tahliye oldu. 7 genci öldürenler de... Hapishaneden izledim bu tahliyeleri, yazıklar olsun... El Kaide sanığı Baki Yiğit, Suriye’de eli silahlı öldü. Yutdışına çıkış yasağı yoktu. Benimle ilgili kararlarınızda adli kontrol yöntemi yetmez diyorsunuz. Bu salondan adalet çıkmaz. Bu süreç ancak düzenlerini komployla kuranların ellerini bizim üzerimizden yıkamasına neden olacak. Adalet beklemeyi kendi adıma aptallık sayıyorum.”

Bilirkişilere çattı

Sanıkların ardından, avukatlar da TÜBİTAK raporunun savunmayı doğruladığını belirterek tahliye talep ettiler. Tahliyeleri ret kararının eleştirilmesi üzerine araya giren Başkan Ekinci, “Bilirkişiysen raporunu tam yaz yani. Kardeşim virüsle gönderilmiştir veya gönderilmemiştir de” dedi. Avukatlat da “Öyle diyemiyorlar” deyince Başkan, “Ama yüzde 99 diyebilirsiniz. Sorun biraz da buradan kaynaklanıyor... Bir iraden varsa bunu net ortaya koy o zaman... “ diye konuştu.

Kalem bırakma eylemi

Gazeteciler, CHP milletvekilleri, Tarık Akan, Bedri Baykam ve Orhan Alkaya’nın da katılımıyla, tutuklu meslektaşları için Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde “kalem bırakma” eylemi yaptılar. “Zindanlar boşaltılsın, gazetecilere özgürlük” pankartı önünde açıklama yapan gazeteci Ayşenur Arslan, “Medya Mahallesi’nin ablası olduğum için benim konuşmam istendi. Bu da bana bir aile olduğumuzu, daha doğrusu olmak zorunda olduğumuzu hatırlattı . Biz gazeteciler, bu pankartın arkasında değil siz muhabir arkadaşlarımızın yanında olmalıyız. Soner içerde bizim için yatıyor. Ben konuşmayayım diye yatıyor. Barış Terkoğlu sizin için yatıyor. Siz konuşamayın diye yatıyor. Gazeteciliğimizi sonuna kadar savunmak için buradayız” diye konuştu.

Gazeteciler, açıklamanın ardından ellerindeki kalemleri, yerde bulunan pankartın üzerine bırakarak, tutuklu yargılamayı alkışlarla protesto etti.