Barış ve huzurun formülü Çatalhöyük’ten çıktı!
Türkiye’ye hatta dünyaya gereken barış ve insanlığın formülü binyıllardır Çatalhöyük’te duruyor. Bölge sanat ve kültürde ‘tek’.
Ceren ÇıplakBundan çok çok uzun yıllar önce, Orta Anadolu’nun (Konya) derinliklerinde, barışçıl ve eşitlikçi insanların yaşadığı ‘gizli’ bir köy vardı, onlar kendilerine ne derdi bilmiyoruz ama biz onlara ‘kaybettiğimiz insanlığın temsilcileri’ diyeceğiz. Onlar, 8 bin kişilik bir köyün Şirinler’i aslında. Bir gün Konya’ya yolunuz düşerse ve iyi bir insan olursanız belki, neolitik dönemin bu 8 bin kişilik köyündeki ‘Şirinler’i bile görebilirsiniz!
İroni bir yana, 2012 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren Çatalhöyük kazıları, 22. yılını tamamladı. Yapı Kredi’nin desteğiyle yapılan Çatalhöyük kazılarının hikâyesini paylaşmak üzere, Konya’da Kazı Başkanı Ian Hodder’ın ev sahipliğinde ağırlandık. Yüzde beşlik gibi çok az bir bölümü kazılmış olmasına karşın Çatalhöyük’ün, neolitik çağ olarak tanımlanan “İlk Üretimciliğe Geçiş Evresi” ile ilgili bilgilerin çoğunu değiştirdiği vurgulanıyor.
Türkiye’de barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz, çözüm sürecinin tartışıldığı böyle bir dönemde Çatalhöyük’te barışın ve insanlığın formülünü bulduk aslında. Türkiye’ye barışçıl bir atmosfer için sanırım Çatalhöyük formülü lazım. Bugün pek mümkün olmasa da 9 bin yıl önce insanların Çatalhöyük’te nasıl bir arada yaşadığını dinledik.
Mega şehir Çatalhöyük, barışçıl, paylaşımcı, eşitlikçi, yoğun sanat üretiminin yapıldığı ve merkezi otoritesi olmayan bir toplum. Sahip oldukları tahılları, eşyaları herkes her şeyi paylaşıyor. Aynı tarihlerde yaşayan diğer toplumlara göre daha komün bir toplum olması, Çatalhöyük’ü özel kılıyor. Burada sokak ve kapı kavramı yok. Evler birbirine bitişik ve evlere, çatıdan içeriye doğru akan merdivenden giriliyor. Çoçuklar, biyolojik annelerinin yanı sıra, başka evlerde de büyütülebiliyor. Yani bir başka deyişle, asıl burayı anlamazsak ‘işte o zaman Hanya’yı Konya’yı göreceğiz’ diyebiliriz.
Leoparın gücü
Çatalhöyük’te çeşitli ritüel işlemleri var. Çatalhöyüklülerin inanç sistemlerinin temel düşüncesi, yabani hayvanların doğaüstü güçleri olduğuna inanmaları. Vahşi ayı, yaban domuzu gibi yabani hayvanları öldürüyorlar ve hayvanların etleriyle büyük yemek törenleri düzenliyorlar. Bu yemeklerle sosyal statü sahibi oluyorlar. Leopar ise sembolik ve o ‘din’i açıdan önemli. Leoparı avlıyorlar; ama etini yemiyorlar. Çatalhöyük’te nereye baksanız, leopar figürü görüyorsunuz. Ayrıca ölülerin de, dünya üzerinde etkileri olduğuna inanıyorlar.
Her yerde sanat
Kazı Başkanı Ian Hodder, Çatalhöyük’ün gizemli noktasının yoğun sanat üretiminin yapılması olduğunu söylüyor. Duvar resimlerindeki anlatı özelliğinin ne Anadolu’da ne de Ortadoğu’da bugüne dek eşi benzeri görülmemiş olduğunu, bunca sanat ürünü ve sembolizmin, tasvirlerin neden bu dönemde bu bölgede yer aldığı sorusunun önemli olduğunu belirtiyor.
İlk yoğurt Çatalhöyük’ten mi? Çatalhöyük’ü 1958 yılında keşfeden ve ilk kazı çalışmalarını 1961-1965 yıllarında başlatan James Melaart’ın bölgede bugün bile yoğurt yapımında maya olarak kullanılan meşe palamudu kapsüllerine rastlaması, ilk yoğurdun Çatalhöyük’te bulunduğu yönünde ihtimalleri güçlendiriyor. |