Barış Atay: Süper valileri beyaz Toros'lardan biliyoruz

OHAL'i kalıcılaştıran maddelerin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'nun 2. gününde Barış Atay konuştu.

cumhuriyet.com.tr

<video:1036337>

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nun ikinci gününde AKP’nin  OHAL’i kalıcılaştırmak üzere sunduğu maddelerin oylaması sürüyor.

15. madde üzerinde HDP Hatay Milletvekili Barış Atay bir konuşma yaptı.

Atay, "OHAL buhal şuhal ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek." dedi.

<haber-dikey:1035246>

Atay’ın konuşmasının tam metni şöyle:

"BU ÜLKENİN DEVRİMCİLERİ BOYUN EĞMEYECEK"

"Durumu net olarak ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’de OHAL kanunu 1983’te Kenan Evren tarafından yani darbe ürünü olarak çıkarılmış ve hala bitmemiştir.

Esasen bugünkü iktidar anlayışının varoluş sebebi, büyümesinin yegâne nedeni sıkıyönetimden OHAL’ e 40 yıllık bu ceberut sistemin sosyalistler yurtseverler devrimciler üzerinde uygulanmasıdır.

 2002’de 15 yıllık OHAL’in kaldırıldığı iddiasına rağmen, işçinin emekçinin bütün muhalefetin her türlü hakkını gasp etmek, özellikle 2010 referandumuyla yargıyı iktidara bağlamak için OHAL vari uygulamalar kullanıldığı da bir gerçek.

Yani Türkiye’de bizler için olağanüstü hal uygulamaları hiç bitmedi. Bu gayri resmi uygulamaları 20 Temmuz 2016’da üç aylığına diyerek resmileştirdiniz, 24 ay sürdürdünüz. Peki bu OHAL’i ne için kullandınız bakalım.

Büyümesi ve güçlenmesi, özel sektörde bir sermaye imparatorluğu kurması, devletin bütün kadrolarına sızması ve bu sayede darbeye teşebbüs edecek hale gelmesi sizin onları desteklemeniz sayesinde olmuştur.

Şarlatan bir vaiz ve yandaşlarını durdurmak adı altında; bütün sosyalistler, yurtseverler, muhalif memurlar, akademisyenler tasfiye edildi. 135.000 İhraç ,6081 Akademisyen, 2400 Öğretmen, 154.000 Grevi Ertelenen/Yasaklanan İşçi, 70.000 Tutuklu, 209 Tutuklu Gazeteci, 12 Tutuklu Milletvekili, 2006 Katledilen İşçi, 99 Kayyum Atanan Belediye, 95 Tutuklu Belediye Başkanı, tutuklanan binlerce öğrenci, kapatılan onlarca tiyatro,tv,dernek, 57 şüpheli ölüm,intihar, onlarca hasta tutsak, 7 ertelenen grev.

<haber-dikey:1035626>

Genel başkanınız patronlara; “Grev tehdidi olan yere o halden istifade izin vermiyoruz” diyerek mavi boncuk dağıttı. Bunlar OHAL’in gerçekten ne için kullandığınızın kanıtlarından bir kaçı, gerçi hakkınızı yemeyelim kış lastiği kullanım şartlarını da ayarladınız. Şimdi de kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor, valilere süper yetkiler veriliyor, bir insanı kendi inisiyatifiyle şehre sokmama yetkisi valinin değil olsa olsa ortaçağ derebeylerinin olabilir.

"SÜPER VALİLERİ BEYAZ TOROSLARDAN BİLİYORUZ"

Bu uygulamaya ‘Sadece Diktatör’ oyunumuzun ve şahsımın Ankara’da yasaklandığı dönem maruz kalmıştım gerçi oyun oynayalı bir yıl olmuştu ama olsun çabasını takdir ediyorum. Bu süper valileri, kaldırmakla övündüğünüz 15 yıllık OHAL’den, faili meçhullerden, beyaz Toroslardan biliyoruz. Tabi beyaz torosların mucidi de mitingde onur konuğu yapılmıştı ya neyse.

Peki siz bu OHAL kanunları ile ülkenin olağanüstü sorunları çözmek için ne yaptınız?

 Sadece bu yıl 387 çocuğun, 4 kg ağırlığında yeni doğan bir bebeğin istismar edilmesi, on yılda istismarların üç kat artması olağanüstü bir hal değil midir ki bu konuda araştırma önergeleri reddedilip bir de çocuk olma yaşı 12 diye belirlenmeye çalışıldı. 

Bir tarikata yol açıp istedikleri her şeyi vererek her türlü organizasyonunda neredeyse tam kadro bulunmaktan hiç mi ders alınmadı da diğer tarikatlarla Elele kol kola gezmeye devam ediliyor. Aman deyim kimse kandırılmasın.

Bir annenin çocuklarını saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışıp intihar etmesi bir babanın ölen çocuğunu sırtında taşımak zorunda kalması hayatlarımızın olan akışı mıdır?

2017 yılında 409 kadının öldürülmesi size de olağan üstü değil mi?

105 yurttaşın takip altında aranan insanlar tarafından bir meydanda katledilmesi de mi hiç olağanüstü gelmiyor da üç yıldır araştırılmasın diye elden gelen her şey yapılıyor?

301 maden işçisinin, evine gitmek için trene binen 25 yolcunun, ihmalden ölmesi bir yönetim biçiminin olağan sonucu mudur?

İki yıl boyunca sadece işlerini geri istedikleri için direnen insanların her gün işkence görmesi gözaltına alınması tutuklanması açlık grevi yapmak zorunda kalması insan hakları heykelinin bile rehin alınması kulağa olağanüstü gelmiyor mu?

Oy vermeyeceğim dedi diye bir esnafın öldürülmesi, dükkanın taranması ailesinin hastanede infaz edilmesi kardeşinin tutuklanması geri kalanının şehri terk etmek zorunda kalması da sizin için olağan mıdır?

<haber-dikey:1036282>

"OHAL SİZİN İÇİN BİR LÜTUFTUR"

OHAL sizin için bir lütuftur. Bu benim değil bizzat genel başkanınızın sözüdür. OHAL size ihanet eden eski ortaklarınız bahane edilerek, işçinin, emekçinin, kadınların, çocukların, memurun, öğrencinin, bütün bir muhalif halkın üzerine kâbus gibi çökmek için kullanıldı.

Öyle olmasaydı darbe yapmaya kalkan bu insanlarla, ilişkisi ayan beyan ortada olan, yıllarca bu yapıyı övmekten dilleri aşınmış olan, bir kısmı halen partinizde siyasete devam eden ve hatta bakan olan, bir kısmı eskimiş ama anlaşmalarla dokunulmamış kimi siyasetçiler serbest olmaz, suç olmadığı mahkeme tarafından tespit edilmiş bir karikatürü taşıdığı için öğrenciler tutuklanmazdı.

"EZİLEN HALKLARIN, EMEKÇİ SINIFIN SESİYİZ"

Açık konuşayım OHAL buhal şuhal, ne hale sokmaya çalışırsanız çalışın bu ülkenin devrimcileri asla ama asla boyun eğmeyecek.

Arif Nihat Asya’nın şiirini çok seviyorsunuz biliyorum “Kısık sesleriz” diyorsunuz biz değiliz tanıyın diye söylüyorum.

Biz; “Varsın bütün oklar üstümüze yağsın biz doğru gördüğümüz bu yolda sonuna kadar yürümeye devam edeceğiz” diyen Mahir’in sesiyiz.

“Yaşasın tam bağımsız Türkiye yaşasın işçiler köylüler” diyen Denizin sesiyiz. 

“Çelik aldığı suyu unutmaz” diyen İbrahim’in sesiyiz.

 “Sosyalist doğulmaz sosyalist yaşanır” diyen Behice’ nin sesiyiz.

Biz ezilen halkların, emekçi sınıfın, bu zülüm karşısında asla diz çökmeyecek milyonların sesiyiz .

Ve…Yılmaz Güney’in dediği gibi dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız mutlaka kazanacağız. "

<haber-dikey:1036333>

ERKAN BAŞ:  "TELEVİZYON EKRANLARINDA GÖZÜKMEYEN MECLİS EMEKÇİLERİNİ SELAMLIYORUM"

Barış Atay'ın ardından 23. maddede Türkiye İşçi Partisi Kurucu Meclisi üyesi, HDP İstanbul Milletvekili Erkan Baş konuştu. Baş konuşmasına Meclis emekçilerini selamlayarak başladı.

 Erkan Baş'ın konuşmasının tamamı şöyle:

 "Meclis kürsüsünden yaptığım bu ilk konuşmada herkesten önce bu salon içinde ve televizyon ekranlarında görünmeyen ama meclis çalışmalarının bizden çok daha fazla yükünü çeken tüm meclis çalışanlarını, işçilerini, emekçilerini selamlayarak başlamak istiyorum.

 Değerli arkadaşlar, maalesef meclise de açık biçimde yansıyan bu Türkiye gerçeği ile başlamak durumunda kaldım.

 Dikkat edin,burada 2'si tutuklu 600 milletvekili var öğrenebildiğime göre TBMM bünyesinde yaklaşık 6000 kişi çalışıyor. Bu 6 bin kişi gazetelerde, televizyonlarda görülmediği gibi bizlerin de çok ama çok az gündemine giriyor.

 Bu aslında Türkiye gerçeği..

 Türkiye’de milyonlarca insan sadece emeğini, alınterini satarak evini geçindirmeye, çoluğunu çocuğunu yaşatmaya çalışıyor.

 Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçilerin, emekçilerin tüm üretkenliklerine ve yaratıcı güçlerine rağmen en az konuşulan toplumsal kesim olması herhalde bir tesadüf değildir.

 Arkadaşlar, ülkemizde milyonlarca insan bir gün çalışmasa ertesi gün aç kalma, evsiz kalma riskiyle karşı karşıya..

 Tersinden bu milyonlarca insan bir tek gün karar verip, örgütlü bir şekilde çalışmasa, Türkiye’de tüm yaşamı durdurma gücüne sahip.

 Hani sürekli iktidar övünüyor ya "Şunu yaptık bunu yaptık" diye, aslında onların hepsini yapan işçiler ve emekçiler ama kimsenin aklına bu işçilerin adını anmak bile gelmiyor.

 Tüm Türkiye işçi sınıfını, emekçi halklarımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

 Değerli arkadaşlar,

 Şimdi muhtemelen pek çok kişi, “Bunun görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ne ilgisi var?” diye soracak.

 Çok ilgisi var!

<haber-dikey:1036353>

 "KOMÜNİSTLERİN TEK BİR AMACI VAR: MİLYONLARCA İNSANIN KURTULUŞ MÜCADELESİNİ SÜRDÜRMEK"

 Açık söyleyeyim, burada ve televizyonları başında izleyen pek çok insanın “Komünist işte! Ne olacak bildiği tek bir şey var, işçiler-emekçiler deyip duruyor” diye düşündüğünü de tahmin ediyorum.

 Doğrudur, yıllardır aksini anlatmaya çalışmanıza, toplumun geniş kesimlerini komünistlere ve sosyalizme değişik biçimlerde düşmanlaştırmaya çalışmanıza rağmen aslında sizler de benim gibi komünistlerin, devrimcilerin, sosyalistlerin tek bir amacı olduğunu, işçilerin emekçilerin, yoksulların kısaca emeği ile geçinen milyonlarca insanın kurtuluş mücadelesini sürdürdüğünü biliyorsunuz.

 Değerli arkadaşlar, bugün burada tartıştığımız düzenleme kamuoyunda haklı biçimde “OHAL’in kalıcılaştırılması” olarak adlandırılıyor ve biz de aynen böyle düşünüyoruz.

 Sözde OHAL kalkıyor ama OHAL döneminin uygulamaları olağan dönemin uygulaması haline getiriliyor.

 Bu durumda basit bir mantık yürütüp konuyu şöyle ele almak mümkün. Geride kalan 2 yıllık OHAL dönemine bakacağız, Türkiye önümüzdeki dönemde böyle bir ülke olsun istiyorsak bu düzenlemeye onay vereceğiz, yok geride kalan 2 yıl gibi olmasın diyorsak, bu düzenlemeye karşı çıkacağız.

 O zaman tekrar başa dönelim, ve "Geride kalan 2 yıl içinde ne oldu?" sorusunu soralım.

 Tabii herkes kendi durduğu yerden soruyor ve cevap veriyor, ben yine burada pek yapılmayan bir şeyi yapayım ve geride kalan 2 yılda Türkiye’nin işçileri, emekçileri nasıl bir Türkiye’de yaşadılar buna ilişkin birtakım önemli verileri paylaşayım.

 "OHAL'LE BİRLİKTE İŞ CİNAYETLERİ YÜZDE 10 ARTTI"

 OHAL ile ilgili birçok şey söylenebilir. Ancak işçiler açısından OHAL’le beraber iş cinayetlerinin yüzde 10 artması her şeyi özetliyor.

 OHAL’li 24 ayın verileri henüz netleşmedi fakat OHAL ile geçen 22 ayda hesaplamalarımıza göre 3626 işçinin yaşamını yitirmesi gerçeği tüm yaşananları özetliyor...

 OHAL bahane edilerek birçok sendikal faaliyet ve işçi eylemi yasaklandı veya engellendi.

 OHAL öncesi yıllarda toplam sekiz grev ertelenmişken, sadece iki yıllık OHAL uygulaması boyunca 7 büyük grev milli güvenlik, genel sağlık ve finansal istikrarı bozucu olduğu gerekçesiyle ertelendi, yasaklandı.

 155 bin işçi erteleme ve yasaklamadan etkilendi ve grev hakkını kullanamadı.

 Hatta, Türkiye'de en az 100 bin kişinin evsiz, sokakta yaşamak zorunda olduğu bilinirken, kendine Saray'ı mesken edinmiş AKP Genel Başkanı, yabancı yatırımcılara "OHAL'i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifade ederek anında müdahale ediyoruz" ifadelerini kullanabildi.

 Demek ki arkadaşlar mesela basit, OHAL başka pek çok rezaletin yanı sıra en fazla bu ülkenin işçilerini daha kolay ve daha ağır biçimde sömürebilmektir.

 OHAL patronların, zenginlerin, para babalarının çıkarına olabilir ama yoksulların ve emekçi halklarımızın aleyhinedir.

 Şimdi sevgili arkadaşlar aslında soru ve yanıt basit; Çok somut olarak, Türkiye önümüzdeki dönemde böyle olsun, hatta "Bu rezil tablo katlanarak devam etsin" diyorsanız bu düzenlemeleri onaylayacaksınız, "Yok hayır " diyorsanız bizimle birlikte davranacaksınız.

 "ÇAĞRIMIZ BU ÜLKENİN GERÇEK SAHİPLERİNEDİR"

 Sözlerimi bitirirken iktidar vekillerine seslenmek istemiyorum.

 Burada 2 gündür saatlerce tartıştık, çeşit çeşit anlatmaya çalıştık ama bir kez daha olmayacağını gördük.

 Duymak, dinlemek bile istemeyenlerin anlamak istemeyenlerin anlaması mümkün değil, artık sanıyorum bu düzenleme Meclis’ten geçecek.

 Bu nedenle ben bitirirken bu ülkenin gerçek sahiplerine, yaratan, üreten insanlarımıza seslenmek istiyorum.

 İşçiler, emekçiler, yoksullar, alınteriyle yaşayan tüm onurlu-namuslu insanlar, kardeşler; çağrımız sizedir.

 Bugün Türkiye’de iktidar sahiplerinin bu ülkenin geleceğini, aydınlık geleceğini, eşit-özgür yaşayacağımız, barış içinde kardeşçe yaşayacağımız bir Türkiye kurmak gibi bir dertleri yok, aksine bunu engellemek için OHAL'i kalıcılaştırmak istiyorlar.

 Kardeşler, emekçiler size sesleniyoruz, bu yasal düzenleme bizleri teslim almak istiyor teslim olmayalım, hepimizin hakettiği hayallerimizdeki Türkiye’ye birlikte güzel bir geleceğe yürüyelim.

 Hayallerimizdeki Türkiye hepimizin ortak mücadelesiyle kurulacak."