Bardakoğlu'nun veda konuşması
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu görevini yardımcısı Mehmet Görmez'e bırakıyor.
cumhuriyet.com.trEski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ''Mütevazi olmaya gerek yok, gerçekten kadın hakları konusunda, din anlayışı konusunda, bilgi ve ahlak konusunda, toplumu bütünüyle kucaklama, din, mezhep, meşrep ayrımı yapmadan bir insanı bağrına basma konusunda topluma önemli bir zihniyet değişikliği yaşattık'' dedi.
Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Toplantı Salonu'nda görevini yeni başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez'e devretti.
Ali Bardakoğlu, devir teslim törenindeki konuşmasına, ''Anlamlı ve bereketli bir günde davetimize icabet ettiğimiz için hepinize teşekkür ediyorum'' diye başladı.
Görev yaptığı 8 yıl boyunca bazı konuları başarmaya çalıştığını belirten Bardakoğlu, şöyle konuştu:
''Mütevazi olmaya gerek yok, gerçekten kadın hakları konusunda, din anlayışı konusunda, bilgi ve ahlak konusunda, toplumu bütünüyle kucaklama, din, mezhep, meşrep ayrımı yapmadan bir insanı bağrına basma konusunda topluma önemli bir zihniyet değişikliği yaşattık. Bizim 72 milyondan vazgeçebileceğimiz, feda edebileceğimiz bir tek kişi bile yok. İnancı, mezhebi, meşrebi, kılık kıyafeti, bölgesi, etnik kökeni, örfü, adeti, geleneği ne olursa olsun hepsi bizim insanımızdır, biz hepsinin Diyanet İşleri Başkanlığıyız.''
Teşkilat Kanunu'nun uzun zamandır üzerinde çalıştıkları bir konu olduğunu ifade eden Bardakoğlu, kanunun çıkmasında başta, Sait Yazıcıoğlu ile Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Faruk Çelik'in katkıları olduğunu kaydetti.
Bu desteklerle geçen kasım ayında Teşkilat Kanunu'nu işleme koymaya başladıklarını belirten Bardakoğlu, Teşkilat Kanunu'nun olgunlaştığı dönemde, Devlet Bakanı Faruk Çelik ile görüştüğünü ve Çelik'e ''artık yönetimde nöbet değişimi zamanının geldiğini'' söylediğini anlattı. Bardakoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
''Hocam biraz devam edelim demişti. Faruk Çelik, Teşkilat Kanunu geçinceye kadar hiçbir yere kıpırdamamam gerektiğini ama Teşkilat Kanunu çıktıktan sonra yeni yapılanmada bizim talebimizin kabul edileceğini ifade etti. Biz de sağduyu ve metanetle eşimin ve arkadaşlarımın bilgisi dışında görevimize devam ettik. Tabi bu bir nöbettir, değerli Başbakanımızın büyük destekleri oldu ve Teşkilat Kanunumuzun olgunlaştığı dönemde tekrar aynı talebi ilettik. Yani kurumlar da artık insanlara bağlı değildir. Önemli olan sürekli kan tazelemesi yapmak, nöbet değişimi yapmak. Bunun için de yeni dönemde Teşkilat Kanunumuzun öngördüğü yeniden yapılanmada, yeni bir kadronun göreve başlamasının isabetli olacağını ilk defa ben telaffuz ettim. Değerli Bakanım, 'O gün gelsin bir bakalım' dediler.
Ben hazırlığımı 14 Temmuza göre yapmıştım. Fakat araya ramazan girdi, araya yaz programlarımız girdi, üniversitelerde ve diğer illerde verilmiş sözlerimiz vardı. Diyanet İşleri Başkanlığımız söz veriyorsa, o söz yerine getirilecektir. Bu da ramazan ve ramazan sonrasına sarktığı için bugüne kaldı bu mutlu ve hayırlı iş. Geçtiğimiz hafta Adıyaman ve Isparta'da programlarımızı tamamladık. Değerli Bakanımız Faruk Çelik'e 'Bu hafta konuşalım' diye arz ettim. 'Bu hafta olmaz' dedi. Sezmiş olacak ki 'Yok bu hafta olmaz' dedi. Biz pazartesi Bakanımla artık noktayı koyduk. Bunun doğrusu budur. Çünkü Teşkilat Kanunumuz 13 Temmuzda çıktı ve 6 ay içerisinde yeniden yapılanmayı zorunlu kılıyor. Biz temmuzda aslında zihnen başlamıştık bu hazırlıklara. Bugün, sadece şekli olarak bir devir teslim olacaktır. Bizden sonra görevi teslim alacak bilim, adalet ehli Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamız ve çalışma arkadaşlarımızın bu bayrağı çok daha ileri noktalara götüreceğine inanıyorum. Bundan hiçbirinizin tereddütü olmasın. Diyanet İşleri Başkanlığının geleneği aynen devam edecektir. İslam hepimizin İslamıdır, Diyanet hepimizin Diyanetidir.''
Sezer’in istediği isimdi
Bardakoğlu, 28 Mayıs 2003’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından başkanlık görevine atanmıştı. Sezer, hükümet tarafından kendisine gönderilen Prof. İbrahim Kafi Dönmez’in kararnamesini onaylamamış; hükümet Sezer’in vetosu üzerine Bardakoğlu’nun ismini Köşk’e göndermek zorunda kalmıştı. Bardakoğlu AKP hükümetiyle her zaman ‘mesafeli’ bir ilişki izledi. Hükümetin özellikle Kürt açılımı sürecinde istediği “Kürtçe vaaz ve hutbeye resmen izin verilmesi” yönündeki taleplerine, “Zihinlerdeki parçalanmayı daha da arttırır. Vaaz ve hutbenin Kürtçe okunması, sorunun çözümünde başvurulacak belki de en son yollardan biridir” gerekçesiyle geçit vermemişti.
İlgili haberler için tıklayınız: