Bankaların aralık ayı değerlendirmesi

Türkiye İş Bankası: ''Önümüzdeki dönemde, global finans piyasalarındaki gelişmelerin reel sektöre etkilerinin belirginleşmesi, bankacılık sektörünün büyümesini sınırlandırırken, geri dönmeyen kredilerin artmasına da neden olabilecektir''.

cumhuriyet.com.tr

Türkiye İş Bankası, yurtdışı borçlanma koşullarındaki bozulma ile tüketim ve yatırım harcamalarındaki yavaşlamanın, bankacılık sektörünü etkilemesinin beklendiğini, önümüzdeki dönemde, global finans piyasalarındaki gelişmelerin reel sektöre etkilerinin belirginleşmesinin, bankacılık sektörünün büyümesini sınırlandırırken, geri dönmeyen kredilerin artmasına da neden olabileceğini belirtti.

Ing Bank da ''Bu ortamda, 2008;in son çeyreğinde gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) küçülmesi kaçınılmaz bir sonuç haline gelirken, bir yandan artan işsizlik bir yandan da büyümenin kaynağına, diğer bir deyişle finansmanına dair taşınan endişeler 2009 ve 2010 yılı görünümlerini ipotek altında tutmaya devam ediyor'' denildi.

Türkiye iş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürlüğü tarafından hazırlanan, Aralık ayına ilişkin ''Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Gelişmeler'' ile Ing Bank Hazine Grubu Ekonomik Araştırmalar Bölümü tarafından hazırlanan bültenlerde, Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler değerlendirildi.

Türkiye İş Bankası'nın bültenine göre, iç talebin zayıf seyri ve küresel kredi krizi nedeniyle dış talebin de yavaşlamasının Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkilediği belirtildi. Büyümedeki yavaşlama ve emtia fiyatlarındaki gerilemenin önümüzdeki yıl cari açığı bir miktar daraltabileceği düşünüldüğü kaydedilen bültende, bununla birlikte, yüksek dış finansman ihtiyacının devam ettiği, global risk algılamasının yüksek seyredeceği de dikkate alındığında, piyasalarda güvenin tesisi için IMF ile devam eden görüşmelerin sonuçlandırılmasının büyük önem arz ettiği vurgulandı.

Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) ile arasında güçlü bir ilişki bulunan sınai üretimin gerilemesinin, üst üste 26 çeyrektir kesintisiz büyüyen Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte daralabileceğine işaret ettiği bildirilen bültende, ayrıca, tüketici güven endeksinin oldukça düşük seviyelerde seyretmesi iç talepteki yavaşlamanın devam edeceğini, Türkiye;nin ihracatında yüzde 49;a yakın bir payı bulunan AB ülkelerindeki yavaşlama ise dış talepte kısa vadede iyileşme olmayacağını gösterdiği belirtildi.

Buna bağlı olarak, Türkiye ekonomisindeki yavaşlamanın önümüzdeki çeyreklerde de devam edebileceğinin tahmin edildiği ifade edilen bültende ''Öte yandan, Ağustos ayında istihdam bir önceki yılın aynı dönemine göre artmış, ancak mevsimsel faktörlerin de etkisiyle bir önceki aya göre gerilemiştir. Önümüzdeki dönemde, ekonomideki yavaşlama eğiliminin bu düşüşü daha da hızlandırması beklenmektedir. Nitekim son dönemde çeşitli sektörlerde gündeme gelen işten çıkarmalar da bu beklentiyi teyit etmektedir'' denildi.

Bültende, şöyle denildi: ''Eylül ayı ödemeler dengesi verileri petrol fiyatlarındaki düşüş, YTL;nin değer kaybı ve iç talepteki yavaşlamaya bağlı olarak cari açığın önümüzdeki dönemde daralma eğilimine girebileceğine işaret etmektedir. Bununla birlikte, küresel kredi krizi nedeniyle finansman tarafında yaşanabilecek sorunlar Türkiye ekonomisinin kırılganlığının devam etmesine neden olmaktadır. Yılın ilk on ayı itibarıyla bütçe gerçekleşmelerinin yıl sonu hedefleri ile uyumlu olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, ekonomik durgunluğa bağlı olarak iç talepteki daralma vergi gelirlerinin büyük bir bölümünü oluşturan dolaylı vergileri olumsuz etkileyebilecektir. Ayrıca, şirket kârlarındaki düşüş kurumlar vergisi gelirini azaltabilecektir. Önümüzdeki dönemde yaklaşan yerel seçimler nedeniyle bütçe harcamalarındaki gelişmeler de büyük önem arz etmektedir.''

Mevduat

Mevduatın vadeye göre dağılımı incelendiğinde, 3 aya kadar vadeli mevduatın ağırlığını koruduğunun görüldüğü belirtilen bültende, özellikle Eylül sonundan itibaren ise, 1 aya kadar vadeli mevduatın payının yükselme eğilimine girdiği kaydedildi.

Bültende, ''gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye girişlerinin yavaşladığı bir ortamda, mevduat vadesinin kısalığı bankacılık sektörü açısından önemli bir sorun olmaya devam etmektedir'' denildi.

Bireysel kredilerdeki artış büyük ölçüde kredi kartı hacmindeki yükselişten kaynaklandığı ifade edilen bültende, bireysel krediler içerisinde yer alan tüketici kredilerinin son haftalarda gerilediğinin dikkat çektiği, tüketici kredilerinin bu seyrinin iç talepteki yavaşlamayı teyit ettiği belirtildi.

Son haftalarda piyasalardaki belirsizliklerin artması ve faiz oranlarındaki yükselişin bankaların menkul kıymetler portföyünü artırmasına neden olduğu belirtilen bültende şöyle denildi:
''Bankacılık sektörü açık pozisyon konusundaki ihtiyatlı tutumunu sürdürüyor. Bankaların yabancı para net genel pozisyonu, 14 Kasım 2008 itibarıyla (-) 504 milyon dolar düzeyinde.
Yurtdışı borçlanma koşullarındaki bozulma ile tüketim ve yatırım harcamalarındaki yavaşlamanın, bankacılık sektörünü etkilemesi beklenmekte. Önümüzdeki dönemde, global finans piyasalarındaki gelişmelerin reel sektöre etkilerinin belirginleşmesi, bankacılık sektörünün büyümesini sınırlandırırken, geri dönmeyen kredilerin artmasına da neden olabilecek.''


Ing Bank

Ing Bank Başekonomisti Sengül Dağdeviren tarafından kaleme alınan ''Durgunlukla mücadelede geç kalınıyor...'' başlıklı bültende ise enflasyonun dünyada sadece Türkiye'nin sorunu olmadığı bir gerçek olduğu belirtildi.

Bültende, gelişmiş ekonomilere dair gelen verilerin yaşanan durgunluğun boyutlarının çok kısa zamanda daha da derinleştiğini gösterdiği kaydedildi.Bültende buna ek olarak ihracattaki yavaşlamanın öngörülenden çok daha hızlı kendini göstermesinin, her ne kadar beraberinde dış dengede hızlı bir iyileşme yaratsa da, kısa dönemde Türkiye ekonomisinde yaşanan durgunluğun boyutları konusunda ''iyimser olmayı zorlaştırdığı'' bildirilen bültende, ''Bu ortamda 2008;in son çeyreğinde GSYH'nın küçülmesi kaçınılmaz bir sonuç haline gelirken, bir yandan artan işsizlik bir yandan da büyümenin kaynağına, diğer bir deyişle finansmanına dair taşınan endişeler 2009 ve 2010 yılı görünümlerini ipotek altında tutmaya devam ediyor'' denildi.

Merkez Bankası'nın attığı adımların tek başına durgunlukla mücadelede yeterli olmasının beklenemeyeceği, bu bağlamda kredi kanalların işlerliğini desteklemek amacıyla yapılabilecek düzenleme değişiklikleri dışında atılacak adımların artık sınırlı olduğu vurgulanan bültende, şöyle devam edildi:

''Özellikle artan işsizlik ve hızla artan durgunluk ortamında enflasyondaki düşüş her ne kadar orta vadede hızlanacaksa da kısa dönemde yavaş olabilir, bu da para politikasının kredibilitesi konusunda hala risk unsuru oluşturmaya devam ediyor.
Diğer politikalara dair yapılan parçalı açıklamalar ise özellikle dış ticaretin finansmanına dair olanlar açısından olumlu olsa da, bir bütün olarak karşı karşıya olduğumuz durgunluk riski ile mücadele etme açısından yeterli olmaktan uzak görünüyor ve kaynak tarafı da toplu ve şeffaf olarak ele alınmadıkça önlemlerin potansiyel olumlu etkileri azalıyor''.

Dış talebin özellikle sanayi üretimi ve büyümeye desteğinin ciddi anlamda azaldığı bu dönemde yurt içinde tüketim ve yatırım güveninin yeniden temin edilmesinin öneminin bir kat daha arttığı vurgulanan bültende, şu ifadelere yer verildi:

''Dolayısıyla, artan işsizliğe karşı sosyal güvencelerin daha etkin kullanılması, bu sıkıntılı dönemde Türkiye;nin en önemli uzun dönemli potansiyel büyüme kaynağı olan işgücünün kalitesinin artırılmasına yönelik adımlar atılması, ekonomik aktiviteye katkısı daha çabuk ve belirgin olan kamu yatırımlarına öncelik verilmesi tercih edilmeli. Diğer bir deyişle bugün Türkiye;nin önceliği iç talebi, ticareti canlandırmak ve bunu sadece yol vb alt yapı yatırımları ile desteklemek zor görünüyor.''

Uzun zamandır sözü edilen ve son açıklamalara göre yıl sonundan önce netleşmesi beklenen IMF ile imzalanabilecek bir stand by anlaşmasının ise reel ekonomiyi ne düzeyde destekleyebileceğinin en önemli sorulardan biri olmaya devam etiği ifade edilen bültende, ''Bu test ayında güven artırıcı her adımın önemi artarken, gecikmeler büyümeye dair olası olumlu etkileri sınırlandırıyor'' denildi.