'Bana yaşatılan trajedinin nedeni hasta tedavi etmem'

Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi çene cerrahisi hekimi İlhan, tedavisini yaptığı eski bir hastasının, Beşiktaş katliamının ardından tutuklanmasıyla hayatının en zor günlerini yaşadı. Mahkemelerde suçsuzluğunu haykıran İlhan, 22 ay sonra özgürlüğüne kavuşabildi.

Zehra Özdilek

Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi çene cerrahisi alanında hekimlik yapan Eren İlhan, implant tedavisi yaptığı eski bir hastasının İstanbul Beşiktaş’ta Aralık 2016’da düzenlenen 39’u Emniyet mensubu 46 kişinin şehit olduğu bombalı saldırının ardından tutuklanmasıyla hayatının en zor günlerini yaşadı. İlhan, tedavi sürecine dair Whatsapp üzerinde yaptığı yazışmalar “şifreli kanıt” kabul edilerek ve sanığın cebinden çıkan bir not gerekçe gösterilerek tutuklandı. Duruşmalarda “Bana yaşatılan trajedinin nedeni hasta tedavi etmem” diyerek adalet arayan, suçsuzluğunu ispat etmeye çalışan İlhan, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) yazışmaları “doktor-hasta ilişkisi” olarak kabul eden ve sanık üzerinde çıkan notların da İlhan’ın el yazısı olmadığı yönündeki raporlarının ardından 22 ay sonra özgürlüğüne kavuştu.

Evi basıldığında pervasız ve tutarsız bir senaryonun parçası yapılacağını tahmin etmediğini dile getiren İlhan, “Sonrasında açılan davayla acıyla yoğrulmuş bir öfke duydum. Korkunçtu. Çok ağır toplumsal travmalar yaşatılıyor. Tımarhane ile hapishane arasına sıkıştırmaya çalışıyorlar bizi... Cezaevinde en çok toprağı özledim, duvardan dönmeden yürümeyi özledim” dedi. Beşiktaş’taki terör katliamı, çok sayıda aile ile birlikte İlhan’ın da yaşamını derinden etkiledi.
İlhan, yaşadığı sıkıntıları ve cezaevi günlerini Cumhuriyet’e anlattı.

Suçlamaları duyunca ve ardından tutuklanınca neler hissettiniz?
Evimden operasyonla alındığımda neden alındığımı bilmiyordum. 13 günlük bir gözaltı süreci geçirdim. Çok kötü koşullarda yoğun baskı altında. Sorgu hâkimliğinde öğrendim üzerime atılmaya çalışılan korkunç suçlamayı, iddianame elime ulaşana kadar da işin bu boyutta olabileceğini, bunca pervasız tutarsız bir senaryonun parçası yapılacağımı tahmin etmemiştim. Kötü senaryolu, bitmek bilmeyen bir korku filmi... Hepimiz çocukluğumuzda uğradığımız haksızlık karşısında hissettiğimiz çaresizlik anlarını hatırlıyoruzdur. Tutuklandığımda aynı duyguyu hissettim. Hâkim karşısına çıkana kadar inancım vardı fakat düş kırıklığına uğramıştım, sonrasında acıyla yoğrulmuş bir öfke duydum. Korkunçtu.

22 ay tutuklu kaldınız. Cezaevindeki ilk gününüzü hatırlıyor musunuz? Cezaevi günleriniz nasıl geçti?
İlk günümü Metris Cezaevi’nde tek başıma bir hücrede geçirdim. Şimdi, evet, kesinlikle yazılması ve dile getirmesi kolay, fakat kimse belirli bir zaman diliminin zamansızlık içerisinde ne kadar sürdüğünü anlatamaz, ölçemez, burada insan kendi kendisiyle, bedeniyle ve yatak dolap gibi dört beş dilsiz nesneyle umarsız bir şekilde yalnız kalıyordu. Yapacak hiçbir şey yoktu, duyacak hiçbir şey yoktu, her yerde sürekli olarak insanın çevresinde hiçlik, zamandan mutlak anlamda yoksun bir boşluk vardı. Yalnızlığı bu kadar derin yaşamamıştım hiç. Bugünü unutmam mümkün değil sanırım. Metris’te yer olmadığı için Silivri’ye götürüldüm. İlk günden son güne kadar her gün, benim burada ne işim var sorusuyla geçti. Benim gibi şans eseri-şanssızlık eseri desem daha iyi olacak-cezaevinde olan, haksız yere suçlanan, sesini duyuramayan insanlarla da karşılaştım. Hemen aralarına aldılar, ilgilendiler. Uzun süre alışamadım, üzerimdeki şoku atlatamadım.

En çok neyi özlediniz? Dışarıda olmak nasıl bir duygu?
Toprağı özledim, duvardan dönmeden yürümeyi özledim, yeğenlerimi özledim.. İnsani şeyler..

Aileniz için tutuklu bulunduğunuz günler nasıl geçti?

Bana çok belli etmiyorlardı, ama tahliye olduğum gün konuşuldu, onlar da tahliye olmuş hissediyorlar kendilerini. Ailem Muğla’da yaşıyor, görüşe gelmek için saatlerce yol gelmeleri gerekiyordu, aramalar, bekleyişler, bir saate sığdırılmaya çalışılan onlarca konu, çaresizlik, beni orada bırakıp geri dönmek çok zorlamış onları her görüş günü..

Tutuklanmanız hayatınızı nasıl etkiledi?
Ankara Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktaydım, uzman olmama birkaç ay kalmıştı. Eğitim hayatım yarıda kaldı. Giden sadece 2 yılım değil, tahliye olalı birkaç gün oldu, halen şoktayım, bu sürecin benim açımdan çok daha ağır psikolojik bedelleri olacağını öngörebiliyorum. Yaşama nereden devam edeceğimi ben de kestiremiyorum şu an için.