Balyoz davasında şok iddia!

"Balyoz Planı" davasında avukat Şule Nazlıoğlu Erol, mahkemenin davayı biran önce sonuçlandırıp, sanıklara ceza vereceğini ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin de bu kararı onaylayacağını duyduğunu iddia etti.

cumhuriyet.com.tr

"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 196 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı davanın öğleden sonraki oturumunda sanık savunmalarının alınmasına devam edildi.

Savunmalarını tamamlayan tutuklu sanıklar Levent Çehreli, Mehmet Yoleri, Ertuğrul Uçar ve Nihat Altunbudak suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi.

Tutuklu sanık Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ın avukatı Şule Nazlıoğlu Erol, bir dedikodu duyduğunu belirterek, "Dedikoduya göre, 3 Ekim'den itibaren duruşmaların yapılacağı, nisan ayında çıkacak kararda sanıklara ceza verileceği, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin de mahkemenin kararını onayacağı konuşuluyor" dedi.

Dedikodular doğruysa cübbesini yakacağını söyleyen Avukat Erol, "Bu mesleği bırakırım" ifadelerini kullandı.

Avukat Erol'un sözleri üzerine mahkeme heyeti başkanı Ömer Diken de, 3 Ekim'den itibaren daha çok duruşma yapacaklarının doğru olduğunu söyleyerek, "Siz ve müvekkilerinizin verdiğiniz dilekçelerde dava görülsün karar verilsin istiyorsunuz" diye konuştu.

Avukat Erol da sanıkların önce tahliye edilmesini, ardından da karar verilmesini istediklerini söyledi. Başkan Diken, "Kimse hakkında görüşümüz önceden belli değil. Ziyaretime gelen bazı gazeteci arkadaşlara bu adli yıl içerisinde davanın biteceğini düşündüğümü söyledim. Davayı bahar aylarında bitirip daha sonra gerekçesini yazmayı isteriz. Ancak Yargıtay'da hangi dairenin davayı alacağını onayacağına biz karar vermeyiz. Bunu da şu an bilemeyiz" ifadelerini kullandı. Avukat Erol ise davanın hızlı bir şekilde sürmesini istediklerini ancak apar topar bir yargılama yapılmasını da istemediklerini sözlerine ekledi.

"Söylenenler doğru olamaz"


Tutuklu sanık Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar ise mahkeme heyetine, "Avukat Şule Hanım'ın söyledikleri gerçek mi? Sizden net yanıt alamadık. Lütfen bize net bir cevap verin?" diye sordu.

Başkan Diken ise “Davayı hızlandırma yönünde çalışmalar yapılıyor. Bunun dışında söylenenler doğru olamaz" diye açıklama yaptı.

 

Balyoz davasında savunmalar devam ediyor

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, müdahil avukatlar için ayrılan bölümde oturarak savunmasını yapan Tuğamiral Fatih Ilğar, ''Kendi ordusuna tuzak niteliği taşıyan, subjektif fezlekelerle yönlendirilen sözde Balyoz davasında kanıt niteliği taşımayan ve hiçbir yan delille desteklenmeyen soyut kanaatler sayesinde, sadece ismimizin imzasız bazı dijital verilerde geçmesi nedeniyle 6,5 aydır özgürlüğümüz elimizden alınarak toplu bir hukuk katliamı gerçekleştirilmiştir'' dedi.

İddianame dahil, hakkındaki hiçbir maddi, fiziki, genetik delil ile desteklenmeyen tüm suçlamaları, polis tespit tutanaklarını ve fezlekeleri şiddetle reddettiğini ifade eden Ilğar, iddianamede atfedilen suçlamalarla ilgili hiç bir emir, görev almadığını ve vermediğini söyledi.

Ilğar, isminin yer aldığı amiral terfi listesinin yakın geçmişte hazırlandığını belirterek, ''Çünkü o tarihlerde bu listeyi hazırlamak için kahin olmak gerekirdi. Zira listede ismi geçen 3 subayın yakın geçmişte erken terfi edeceğini, yüksek lisans yapacağını, 2006 yılında deniz kuvvetlerinde terfilerin 6 yıldan 5 yıla çekileceğini önceden tahmin etmek imkansızdır. Bu bir kehanet ise affına sığınarak ifade etmek istiyorum. Özden (Örnek) amiralimiz kahindir ve kendisinden olası İstanbul depreminin tarihi de öğrenilebilir'' diye konuştu.

Mahkeme heyetine seslenen Ilğar, gelişmiş toplumlarda tutuklamalardaki yüzde 99 başarı oranının başarısızlık sayıldığını, davanın maalesef, siyasi bir boyut kazandığını, ancak siyasetin hukuk için daima kötü bir kılavuz olduğunu kaydetti.

Ilğar, 2003 yılından beri bu kadar fazla sayıda sözde darbeci subayın terfi ettirilerek general ve amiral olduğunu dile getirerek, ''Şayet Türkiye'de teğmenlikten general ve amiralliğe kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir bölümü, yaklaşık 300 general, amiralden 50'si, deniz kuvvetlerinde 100 albaydan yüksek oranda terfi edebilecek 30'u, darbeci, şantajcı, fuhuşçu, casus, suikastçı olabiliyorsa, bir anlamda yüce Türk milletinin maddi manevi şan ve şerefi ayakta durabilir mi?'' şeklinde konuştu.

Bu süreç başladığında adaletin ölümsüz olduğuna inananlardan olduğunu, ama adaletin ölümlü olduğunu gördüğünü ifade eden Ilğar, ''En azından bu davalarda yaşadıklarımla birlikte adaleti ben içimde öldürdüm'' dedi.

Ümit Özcan

Emekli Albay Ümit Özcan da, hayali görevlendirmeler nedeniyle 18 aydır mağdur edildiğini belirterek, ''11 Şubat 2011'den bu yana rehin olarak sözde hukuk adına tutuluyorum. İddiaları kabul etmiyorum. Seminere buradaki diğer deniz subayları gibi ben de katılmadım'' dedi.

Gölcük bölgesindeki müzahir subay ve astsubaylar listesinde adının yer alması nedeniyle Silivri'de rehin tutulduğunu ileri süren Özcan, 11 No'lu CD'de bulunan imzasız bu belgeye göre 342 subayın listesini kendisinin yaptığının iddia edildiğini söyledi.

''Benim hazırladığım listede kendi isminin de yer alması mantıklı mı?'' diyen Özcan, ''Dava siyasi bir iftira davasıdır. Özgür kimse kalmaması kaydıyla hızla ilerlemektedir'' diye konuştu.

Tuğamiral Levent Erkek ise Gölcük'te yapılan aramalarda bulunan 3 Ocak 2002 tarihli dijital olan muzahir subay ve astsubaylar listesini kendisinin hazırlamadığını, belirtilen tarihte NATO görevi nedeniyle TGC Gediz Fırkateyni komutanı olarak Girit'in Suda Limanında bulunduğunu söyledi.

Aynı belgede geçen 7 Ocak 2002 tarihinde ise yine aynı NATO görevi nedeniyle Mısır açıklarında olduğunu ifade eden Erkek, ''Bulunan dijital belgenin hazırlandığı tarihlerde görev yaptığım gemide internet veya intranet bağlantıları bulunmamaktaydı. Personel sistemine uzaktan ulaşmam ve iddianameye bahis belgeyi hazırlamam mümkün değildir. Kaldıki Gediz Fırkateyn'nin bakım zamanları dışında Gölcük'te ikamet etmedim'' dedi.

Suçlamaları kabul etmeyen Erkek, tutukluluk halinin sona erdirilmesini ve beraatını istedi.
Deniz Kurmay Albay Fatih Uluç Yeğin de, iddianamede yer alan İmralı ve Yassıada'da havadan helikopterle heliped için yapılan keşfin gerçekte yapılmadığını ifade ederek, mahkemeye sunduğu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı belgelerinde böyle bir uçuş kaydının yer almadığını söyledi.

İmralı ve Yassıada da heliped bulunmadığını ve helikopterin iniş yapacağı herhangi bir alanın olmadığını dile getiren Yeğin, İmralı'ya Bakanlar Kurulunun 1999 yılındaki kararıyla 10 mil uçuş yasağı getirildiğini anlattı. Yeğin, iddiaları reddederek tahliyesini istedi.
Tutuklu sanık Albay Mehmet Ferhat Çolpan da, savunmasında hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.

Savunmaların alınmasın ara veren mahkeme heyeti duruşmayı 22 Ağustos'a erteledi.