Balyoz avukatlarından mektup
Balyoz davası sanık avukatlarından Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı Ergin ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'na mektup gönderdiler.
cumhuriyet.com.trEski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri ve diğer bazı sanıkların avukatarı Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, HSYK üyeleri, Meclis’teki diğer partilerin genel başkanlarına, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ile İstanbul, Ankara, İzmir Barosu başkanlarına davadaki gelişmelere dikkat çektileri bir mektup gönderdi.
Avukatlar mektuplarında, “Soruşturma savcıları dünyanın hiçbir ülkesinde eşine rastlanmayacak bir ilke imza atarak şüpheli ya da sanık üzerinde ya da kişisel bilgisayarlarında bulunmayan CD’leri kanıt kabul ederek işlem yaptılar ve soruşturma başlattılar” ifadelerine yer verdi.
Soruşturma savcılarının kendilerine teslim edilen 19 CD’den 11, 16 ve 17 ile numaralandırılan üç CD’nin suç unsuru taşıdığını fark ettiklerini belirten avukatlar “Balyoz planları ile ilgili belgelerin hepsi dijital belgerler olup hiçbiri ıslak, kuru ya da dijital imza taşımıyordu. Soruşturma savcıları salt şüpheli ya da sanıkların bu suçu işledikleri konusunda kamuoyu yaratmak için bu CD’leri siyasi iktidarın arka bahçesi haline getirilen TÜBİTAK’a yüzeysel olarak incelettiler” dediler.
Davaya bakan özel yetkili ağır ceza mahkemesinin 165 kişiyi tutuklattığını anlatan avukatlar, mektupta “Oysa mahkeme başkanı yeni atanmıştı ve daha 100 bin sayfalık dosyayı okuyamamıştı. Bu sırada CMK’nın kavramları ve kurumları da işlemez olmuştu. Çünkü Beşiktaş Adliyesinde tutuklamaları kaldıran, tutuklamalara şerh koyan, reddi hakim taleplerini haklı bulan yargıçlar bir bir gönderilmişti. Beşiktaş artık tek düze çalışıyordu. Ve de kendi hukukunu dayatıyordu” değerlendirmesinde bulundular.
Yalman ve Özkök
İddianamede Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın “darbeyi önlediğinin” iddia edildiğine dikkat çeken avukatlar “O halde Aytaç Yalman’ın ifadesi kamu tanığı önemine haizdir. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök’ün de bu konularda bilgisi olduğu çokça basında yer almaktadır. Bu durumda hem Sayın Yalman’ın ve hem de Sayın Özkök’ün ifadelerinden gerçek darbe sanıklarının ürkmesi gerekir. Buna karşın sanıklar ittifakla bu iki değerli komutanın ifadesinin alınmasını istemektedirler. Mahkeme ise bilinmeyen bir nedenle bundan özenle kaçınmaktadır” dediler.
Balyoz planı yoktur
Avukatlar şu görüşleri savundu:
“Ortada Balyoz darbe planı diye bir plan yoktur. Cami bombalamak, kendi uçağını düşürmek gibi eylem planları gerçek değildir. Bu savlar üretilmiş dijital kanıtlara dayanmaktadır. Ortada delil üreten ve üretilmiş delilleri gerçekmiş gibi savcılığa servis eden, bunların delil olmayacağı yolundaki bilimsel gerçekleri gizleyen, araştırılma yapılmasını önleyen, gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyen bir çete bulunmaktadır.
Bu çete salt Balyoz davasında değildir. Kamuoyunda ‘Ergenekon’, ‘Kafes’, ‘Casusluk’, ‘Amirallere suikast’, ‘Poyrazköy’ ve ‘Oda TV’ davalarında da iş kotarılmış ve birbirinin kopyası ihbarlarla soruşturma ve kovuşturma açılmasını sağlamışlardır. ”
Avukatlar mektuplarında şu ifadelerle çağrıda bulundular:
“Saydığımız konuların doğruluğu nesnel çözümleme yöntemi ile irdelenmesi durumunda kolayca ve basitçe 1 saatlik araştırma ve inceleme ile bile gerçek ortaya çıkacaktır. Bu gerçeklerin üstünün örtülmemesi delil üreten bu çetenin ortaya çıkarılması Türk yargısı için derin devleti ortaya çıkarmakla eş değer taşımaktadır. Yukarıdaki konuların aydınlanması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda çabanızı bekliyor saygılar sunuyoruz.”
Kendileri üretti
Mektupta “güncelleme yapıldığı” iddilarına da dikkat çeken avukatlar şu soruları yönelttiler:
“Güncelleme yapanlar neden bilgisayar saatlerini geriye çekerek, yani sahtecilik yaparak, her bir belgede 2003 ve öncesi tarihleri bıraktılar? Neden çoktan emekli olmuş subayların isimlerini bilgisayara kullanıcı adı olarak tanımladılar? Neden belgelerin imza bloglarına 2003’te görevli subayların adlarını, o dönemki rütbe ve görevlerini yazdılar? 11 numaralı CD içindeki üretilmiş dijital veriler arasında cami bombalama, kendi uçağını düşürme gibi üretilmiş planlar da vardı. Bu planlar kendilerini üretenler kadar alçaktı.”
2009’a ilişkin bilgiler
Yargılama sürerken zaman çelişkilerinin ortaya çıktığını belirten avukatlar şu konuların altını çizdi:
“Ama 2003 olmalıydı. Aksi taktirde Darbe iddiası sönerdi. Bu gerçek sahte delil üretenlerin üzerinde büyük baskı oluşturduğu için büyük hatalar yapmalarına neden olmuştu. 2009’da ürettikleri sahte CD’lere 2009’a değin bilgiler de girmişti. 2003’te üretilen bir CD’nin içinde 2009’da Recordati adını alacak olan alan bir ilaç firması nasıl olur da 2003’teki adıyla değil 2009’daki adıyla yani ‘Yeni Recordati İlaç AŞ’ olarak anılabilirdi? Bu gibi örneklerin sayısı bin 500’ü aştı... Yani 2003 yılında üretilmiş olan CD'ler bir zaman tüneli açmış, geleceğe gidip gelmişlerdi.”
Tarih çelişkisi
Savunma avukatlarının birçok bilirkişi incelemesi yaptırdığını anlatan avukatlar raporları şöyle özetledi:
“Öncelikle 11 nolu CD’de daha Microsoft Office’in 2006 yılı ikinci yarısından sonra BETA sürümünde ve resmen 2007’de varsayılan font olarak kullanılan calibri ve cambria yazı karakterlerinin izine rastlandığı, ayrıca gene 2007 yılı ocak ayında piyasaya sürülen sürümde yer alacak olan XML şemalarının Power Point sunumlarında kullanıldığı özellikle de cami bombalama ve kendi uçağını düşürme gibi iddialara kaynak teşkil eden word dokümanlarının bu zaman çelişkisini taşıdığı tespit edilmiştir. Bu referansları taşıyan belgelerin tamamı, Balyoz’un ana belgesi Balyoz Harekat Planı da dahil, sözde darbe planı ile ilgili belgelerdir.”
Hedef ve mahkemenin ataleti
Avukatlar “Bir tek hedef vardı. Tutuklu, tutuksuz 365 suçsuz insanı salt apolet taşıdıkları için, salt kara kinlerin, kara öfkelerin tatmin olması için mahkum edilmesi gerekiyordu. Savunma hakkı, sanık hakkı gibi kavramlar bu hedefe ulaşmada engel oluşturmamalıydı. Görevini yapan savunmanlar ve bu hukuksuzluktan yakınan sanıklar hakkında suç duyurusu yapılacak, hatta mahkeme salonunda tavandan sarkıtılan mikrofon ve kameralarla sanık yakınlarının kaydedilen konuşmaları suç duyurularına konu olacaktı” değerlendirmesinde bulundular.