Bakanlık anne ile kızı ayırdı
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatların yargılandığı davanın 3. gününde savunmalar devam ediyor. Tutuklu avukat Didem Baydar Ünsal, Adalet Bakanlığı'nın aynı dosyada tutuklu yargılanan avukatlardan Şükriye Erden'in tutuklu kızıyla birlikte kalmasına izin vermediğini söyledi.
CANAN COŞKUNMesleki faaliyetleri nedeniyle 1 yıldır örgüt yöneticiliği ve örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklu Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi 17 avukatın yargılandığı dava 3. gününde savunmalarla devam ediyor. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Bakırköy Adliyesi'nde yaptığı duruşmanın seyircileri tutuklu avukatların yakınları idi.
Duruşmada, savunma yapan tutuklu avukat Didem Baydar Ünsal, aynı dosyada yargılandığı avukat Şükriye Erden'in kızı Merve Önem'in annesinin mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklandığını söyledi. Karabük Cezaevi'nde tutulan Ünsal, duruşmaya katılmak için getirildiklerinde Silivri Cezaevi'nde kaldıklarını söyledi. Burada Erden'in kızı Merve Önem ile kaldığını belirten Ünsal, Önem'in annesi duruşma için İstanbul'a getirildiğinde birlikte kalabilmek için Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunduğunu ancak bu isteğin reddedildiği, Erden'in Bakırköy'de geçici koğuşta tutulduğunu söyledi ve “Bu nasıl adalet” diye tepki gösterdi.
“Karar sizin”
Tutuklu avukat Naciye Demir de, ilk defa tutuklanmadığını söyleyerek, üniversitede YÖK'ü protesto ettiği için de tutuklandığını belirtti. “İşkenceyi görüp ses çıkarmazsam ben ben olmam” diyen Demir, şöyle devam etti:
“Ben avukatım ve müvekkil seçme hakkım var. Tek üzüldüğüm evladımdan ayrı kalmaktı. Hakimlerin ve savcıların nasıl böyle bir şey yaptıklarını anlıyorum çünkü tarafgirler. Hukuk fakültesi mezununun yazacağı bir şey değil bu iddianame. Sizin mahkemeniz de bunu kabul etti. Beraat ya da tahliye de talep etmiyorum çünkü bir anlam ifade etmiyor. Yasal veya vicdanınıza göre karar verip vermeyeceğinizi biz bilirsiniz.”
Çıplak aramayla karşılandılar
Tutuklu avukat Engin Gökoğlu da 2008'den bu yana avukat olduğunu belirterek, hak ve halk için mücadele edenlerin yanında olduğunu söyledi. Gökoğlu, işkencenin canlı tanığı olduğunu kaydererek, şunları anlattı:
“Kapı dövüp slogan attık diye robokop polisler hücreye daldı. İçeriye itfaiye hortumuyla tazyikli su sıktılar. O sırada kolumu kırdılar. Kafamdan kan akıyordu. Hastaneye götürdüler ama kolumu alçıya almadılar. 1.5 gün sonra aldılar. 60 gün öyle kaldı. Alçıyı çıkarmadıkları için fizik tedavi uygulanmadı. Bu yüzden kolum sakat kaldı. Heyetinize dilekçe yazdım ancak dikkate almadınız. Sakat kalmamın sebebi sizsiniz. İşkencenin canlı tanığıyım. Emniyet’te de kaburgalarım ezildi. Bu ülkede insanların nasıl işkenceye uğradığını, haksız yere işten atıldıklarını biliyorum. Silivri Cezaevi’nden Tekirdağ Cezaevi’ne götürüldüğümde çıplak aramaya maruz kaldım.”
“Uyuşturucu giriyor, kitap girmiyor”
“Cezaevine uyuşturucu giriyor, kitap girmiyor. Cezaevi idaresine söyledim 'olmuş' olur diyorlar” diye konuşan Gökoğlu, “Sizin gibi düşünmeyenleri tutuklayınca sizin gibi düşünmüyoruz. Ben Selçuk Kozağaçlı’nın stajyeriydim. Onlar 2013’te cezaevine girdiklerinde onu savunmuştum. Şimdi benim stajyerim de benimle birlikte tutuklu” ifadelerini kullandı.