Bakan Çiçek'ten IMF açıklaması
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, IMF ile bir anlaşma yapmayı istediklerini belirterek, ''Getireceği paradan daha ziyade bunun bir akreditasyon rolü olacağı içindir. Dolayısıyla, kendi şartlarımızla uyuştuğu takdirde böyle bir anlaşma yapmayı arzuluyoruz'' dedi.
cumhuriyet.com.trÇiçek, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, toplantıda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in mali politikalarla ilgili bilgi verdiğini bildirdi.
Cemil Çiçek, geçen yıl, Türkiye'den kaynaklanmayan, gelişmiş ülkelerin uyguladığı politikalar sebebiyle kriz yaşandığını ifade ederek, göstergelere bakıldığında, bu krizi en asgari düzeyde atlatan ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirtti.
''Açıkça ifade etmek istiyoruz ki, biz 2010'a olumlu bakıyoruz. 2010 yılı, 2009'a nazaran daha iyi bir yıl olacaktır. Krizin etkilerinin büyük ölçüde atlatıldığı, önemli hedeflerin yakalandığı bir yıl olacaktır'' diyen Çiçek, yapılan son açıklamaların bunu teyit ettiğini söyledi.
Bütün dünyada ihracatta çok büyük düşüşler olmasına rağmen, Türkiye'nin bütün bu olumsuzluklar içinde ihracatını 100 milyar doların üzerine çıkardığını anlatan Çiçek, ''Varlık barışı'' ile önemli getiri sağlandığını, bu kapsamda 32,5 milyar TL'lik başvurunun söz konusu olduğunu; ülkenin, 1,5 milyar TL'lik bir vergi geliri elde edildiğini ifade etti. Çiçek, ''Söylemek istediğimiz şu: 2010'un başında, görece 2009'dan çok daha iyi olacağı kanaati, düşüncesi, beklentisiyle girmiş olduk. Çalışmalarımız, çabalarımız 2010'un hem bütçe hedefleri hem program hedeflerimiz açısından gerçekleşeceği bir yıl olarak düşünüyoruz. Bu çerçevede, hükümet politikalarıyla ilgili bir değerlendirme yapılmıştır'' diye konuştu.
IMF ile görüşmeler
Çiçek, bir gazetecinin ''IMF ile yapılması öngörülen anlaşmayla ilgili değerlendirmeler yapıldı mı?'' sorusu üzerine, Bakanlar Kurulu toplantısında bu konu üzerine durulmadığını bildirdi.
''Bir şeyi ifade etmem gerekiyor'' diyen Çiçek, Türkiye'nin 1990'lı yıllarda, 2000'li yılların başında da krizler yaşadığını ifade etti. Cemil Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bütün dünyada kriz yokken, Türkiye krizi yaşadı. Çünkü, Türkiye'de iyi yönetim söz konusu olmadığı için... Yasal ve yapısal düzenlemeler ya yapılmadı ya da zamanında yapılmadı. Koalisyonlar, istikrarsızlık ve güvensizlik Türkiye'yi krize sürükledi. Dolayısıyla o zaman en önemli kurtuluş reçetesi olarak da IMF reçeteleri geldi Türkiye'ye. Hem uygulayanlar, hem reçete dışarıdan geldi. Halbuki, 2009 krizine baktığımızda... Evet, Türkiye'de bir kriz yaşadık ama en asgari düzeyde bir kriz oldu. Bunun sebebi biz değiliz. İçerideki güvensizlikten, istikrarsızlıktan, iyi yönetilmemekten kaynaklanmadı. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere oradan Türkiye'ye gelen krizdir.
İkincisi, Türkiye bu krizi açıklanan olumlu rakamlara da baktığımızda, IMF'ye ihtiyaç duymadan, kendi reçeteleriyle, kendi çözümleriyle ve uygulayıcısı da bizatihi bizler olarak bu krizi en az zararla kapattık.
Dolayısıyla, bununla söylemek istediğim şey şu: Biz IMF ile bir anlaşma yapmak istedik ve istiyoruz. Getireceği paradan daha ziyade bunun bir akreditasyon rolü olacağı içindir. Dolayısıyla, kendi şartlarımızla da uyuştuğu takdirde böyle bir anlaşma yapmayı arzuluyoruz. İşin bu kadar uzun sürmesinin sebebi de kendi şartlarımızla ilgili hususların iyi müzakere edilmesi ve Türkiye'nin bu manada böyle bir anlaşma yapılırken, azami karlı çıkması içindir. Müzakere yapılıyor. Ümit ederiz ki kısa sürede neticelenir ama bugün bu konuyu bu şekilde konuşma söz konusu olmadı.''
Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyeliğinin hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın yararına olduğuna inandıklarını ifade ederek, ''Bu konudaki kanaatimizde, kararlılığımızda en ufak bir değişiklik, şüphe, tereddüt yok'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda Türkiye-AB ilişkilerini bir defa daha gözden geçirildiğini söyledi.
''Müzakerelerde ne safhadayız, Türkiye olarak yapmamız gerekenler nelerdir? Bu konularla ilgili hem Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış hem de AB Genel Sekreteri, Bakanlar Kurulu'na kapsamlı bir bilgi sunmuştur'' diyen Çiçek, Hükümet olarak baştan beri Türkiye'nin AB üyeliğini çok önemsediklerini bununla ilgili yasal ve yapısal düzenlemeleri gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Cemil Çiçek, ''Biz Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğinin hem Türkiye'nin yararına hem de Avrupa'nın yararına olacağına inanıyoruz. Bu konudaki kanaatimizde, kararlılığımızda en ufak bir değişiklik, şüphe, tereddüt söz konusu değildir. Onun için 2010 yılında da bu kararlılığımızı sürdürmeye devam edeceğiz'' diye konuştu.
Bugüne kadar 12 faslın müzakereye açıldığını, birinin geçici olarak kapandığını ama bazı fasıllarda Kıbrıs müzakereleri sebebiyle, 5 faslın Fransa'dan dolayı bazı konularda da Rum Kesimi'nin muhalefeti nedeniyle sıkıntılar yaşandığını anlatan Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:
''Ancak, bunlar ne olursa olsun, Türkiye yapmakta olduğu ve yapacağı işleri 'Türkiye'nin yararınadır' diye yapıyor. Yani, açıkçası, yaptığımız ve yapacağımız yasal düzenlemeler, reformlar varsa bunları AB istediği için değil, Türkiye'nin gerçekten yararına olduğuna inanıyoruz. Çünkü Cumhuriyetimizin de temel felsefesi Türkiye'nin çağdaşlaşmasıdır. Bu çağdaşlaşmanın bugün geldiği noktada somut adı AB hedefidir.
O nedenle bu fasıllarla ilgili kim ne yaparsa, ne söylerse söylesin; biz, ister açılmış ama bazı kriterlerin yerine getirilmesi gerekiyor, isterse açılacak fasıllarla ilgili yasal ve yapısal ne düzenleme gerekiyorsa kararlılığımızda en ufak bir değişiklik olmaksızın bunları yerine getirmeye çalışacağız.
Dolayısıyla bugün bunun bir hükümet direktifi olarak ilgili kurumlarımız tarafından da algılanması gerekmektedir. Zaten Sayın Bakanlara da bu talimat bugün Bakanlar Kurulunda verilmiştir. Bu yöndeki çabaları daha da hızlandıracağız. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili somut bazı adımları birlikte gözlemleme imkanımız olacaktır. Dolayısıyla bugün AB meselesi bizim bugün öncelikli gündem maddelerimiz arasında bulunmaktadır.''
Alışveriş merkezlerine ilişkin tasarı
Çiçek, Bakanlar Kurulu'nda henüz TBMM'ye sevk edilme noktasına gelmemiş yasa tasarılarının da ele alındığını ve kurula bilgi sunulduğunu söyledi.
Bunlardan birinin ''Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarı'' olduğunu ifade eden Çiçek, bunun üzerinde çok yönlü olarak çalışıldığını ifade etti. Konunun önemi ve farklı kesimlerin menfaatleriyle ilgili olması nedeniyle üzerindeki çalışmaların uzun sürdüğünü belirten Çiçek, bunların hepsini belli bir dengede tutmak, işin doğrusunu yapmak, haksızlığa, hukuksuzluğa meydan vermemek için kapsamlı olarak çalışıldığını kaydetti.
Büyük kentlerde arka arkaya alışveriş merkezleri açıldığını anlatan Çiçek, bunun çağdaş bir gelişme olduğunu, vatandaşlara sayısız fayda sağladığını söyledi. Cemil Çiçek, bu merkezlerin kalite düzeyinin artması, fiyat istikrarı, hijyenik imkanlar, servis kolaylığı ve müşteri memnuniyeti gibi getirileri olduğunu; bunun yanında kayıt dışılığın önlenmesi, işçi sağlığı gibi katkıları da bulunduğunu dile getirdi.
Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:
''Buna karşılık da beraberinde getirdiği pek çok sorun var. 1 milyon 900 binin üzerinde esnaf, küçük esnaf vatandaşlarımız var. Bu alışveriş merkezleri şehrin merkezinde açılıyor. Yeterince otopark olmadığı için en başta trafik sıkışıklığı dahil olmak üzere getirdiği başka sıkıntılar var. Dolayısıyla bütün dengeleri gözeterek, dünyadaki gelişmeleri de dikkati alarak bu konunun belli bir yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir. Belli izin sistemlerinin, belli sınırlamaların getirilmesi icap ediyor. Dünyadaki uygulamaları, Türkiye'nin şartlarını da dikkate almak suretiyle... Onun için üzerinde epey çalışılmıştır. Son bir defa daha ilgili tarafların bu konudaki görüşleri yazılı olarak alınmak kaydıyla bunu kısa sürede Bakanlar Kurulu'na getirip TBMM'de yasalaşmasını arzu ediyoruz.''
''Bu konuda köklü yasal düzenleme yok"
Çiçek, bir gazetecinin, ''Marketlere ilişkin düzenlemeden bahsettiniz. Marketlerde ilaç satışına ilişkin düzenleme de bunun içinde mi?'' sorusu üzerine, ''bunun ayrı bir konu olduğu'' cevabını verdi.
Türkiye'de çok sayıda alışveriş merkezi açıldığına dikkati çeken Çiçek, bir yerde büyük alışveriş merkezi açıldığında, küçük esnafın bunlardan zarar gördüğünü anlattı. Çiçek, şöyle devam etti:
''Bir taraftan bunlar çağdaş kurumlar ama öbür tarafta da küçük esnafımız var. Rekabet şartları nasıl oluşacak? İkincisi buna izin kim verecek? Bir yerde istenildiği gibi alışveriş merkezi veya büyük mağazalar açılabilir mi? Açılırsa, bunun imar durumu, büyüklüğü, otoparkı ve saire... Şehrin tam merkezine büyük bir mağazayı açıyorsunuz, otoparkı ve saire yok. Özellikle akşam saatlerinde büyük bir trafik sıkıntısı yaşanıyor. Bunun etki değerlendirilmesi yeteri kadar yapılmadan ruhsatlandırmalar yapılabiliyor belki. Bütün bunları hesaba katarak...
O konuda bir köklü yasal düzenleme yok. Çok farklı farklı mevzuatta belki bu konular var. Onun için bunların tamamını, sadece alışveriş merkezi olarak değil, büyük mağazalar ve mağazalar zincirini de hesaba katarak, üç ayrı konu... Bunların tanımlarını yaparak; bunların nerelerde, nasıl açılacağı, büyüklüğünün nasıl olacağı, ruhsatlandırmayı kimin yapacağı, altyapısından istenen özellikler neler, ihtiyaçlar neler, bunların tamamını kapsayan bir düzenlemedir. Yoksa içinde ne satılacağı bu yasanın içinde değil.''
Esnaf ve sanatkarlar strateji belgesi
Personel rejimiyle ilgili düzenlemenin de Bakanlar Kurulu'nda ele alındığını dile getiren Çiçek, ''Bir kısım farklılıklar var. Farklı statüdeki insanların farklı maaş almaları, özellikle uzmanlarla, uzman yardımcılarıyla ilgili bir çalışmaya karar vermiştik. O çalışma bugün Bakanlar Kurulu'na takdim edildi ama son bir düzenleme, değerlendirme yaptıktan sonra onu da sevk etmiş olacağız'' dedi.
Çiçek, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının uzun bir çalışma sonucunda ''Esnaf ve Sanatkarlar Değişim, Dönüşüm, Destek Strateji Belgesi'' hazırladığını belirterek, bu konuyla ilgili Bakanlar Kurulu'na bilgi verildiğini söyledi.
Bu konuyu çok önemsediklerini, 1 milyon 900 binin üzerinde kayıtlı esnaf bulunduğunu anlatan Çiçek, şunları kaydetti:
''Esnaf ve sanatkarlarımız da bu milletin omurgasını, özünü teşkil ediyor. Böylesine önemli bir kesimle ilgili gelişen şartları da dikkate alarak bir stratejik yaklaşıma ihtiyaç var. Dolayısıyla yapılan çalışmalar bu manada esnaf ve sanatkara kredi ve finansman şartlarının iyileştirilmesi, vergi istihdam ve diğer yükümlülüklerin azaltılması, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesi, yenilikçilik ve girişimciliğin geliştirilmesi, altyapı, kümelenme ve ortaklık faaliyetlerinin desteklenmesi, hukuki düzenlemelerin yapılması ve AB programlarından onların da daha fazla faydalanmasını sağlamak geliyor. Bu öncelikleri gerçekleştirecek 21 eylem planı var. Bu konuyla ilgili Bakanlar Kuruluna bilgi sunulmuştur. Bunu önemsiyoruz. 2010 yılının başında böyle bir belgenin kabulü ve bunla ilgili çalışmaların yapılması esnaf ve sanatkarlarımız açısından fevkalade önemlidir diye düşünüyoruz.''
''Demokratik açılım çerçevesinde ocak ayı itibariyle bir çok yasanın Meclis'e geleceğini daha önce değerlendirmiştiniz. Hangi yasalar TBMM gündemine öncelikli gelecek, bugün için bir yasa var mı, takvimi nasıl hızlandıracaksınız?'' sorusuna, Çiçek, şu karşılığı verdi:
''Demokratik açılım meselesi, Türkiye'nin son zamanda gündeme getirdiği bir konu değil, geçmişte de açıklamıştık. Türkiye belli bir süreden beri demokratik standartlarını yükseltmek için birçok yasalar düzenlemeler yaptı. Bunlar bazen paketler halinde geldi. Uyum paketleri halinde 6 tane bizim dönemimizde çıktı. Ayrıca, münferit yasalarda düzenlemeler yapıldı. Yine bir kısım kurumsallaşmalar yapıldı. Dolayısıyla bu devam eden bir süreçtir. İlla bu ay, yarın öbür gün diye bir şey yok. Bizim kısa vadede, orta ve uzun vadede neleri yapabileceğimizi, zaten bu konular TBMM'de 10 ve 13 Kasımda görüşülürken gündeme geldi.
Dolayısıyla o çerçevede bunlar yapılıyor ve yapılmaya devam edecek. Zaten bunların bir kısmı AB ile alakalı konulardır. Yani Türkiye'nin Ulusal Programı'na, AB müktesebatına paralel düzenlemelerdir. Onun için isterseniz, o AB ile ilgili fasıllarda, kapanış açılış kriteri olarak dile getirilen hususları da dikkate aldığımızda aslında bunların hepsi aynı kapıya çıkıyor. Bazıları münferit yasa olarak gelebilir, ikincil düzenleme olarak gelebilir veya paketler halinde gündeme gelebilir. Önümüzdeki günlerde belki daha detaylı açıklamalar yapabiliriz. Ama bu devam edecek bir süreç olduğu için, 'Ocak'ta şu, şubat'ta şu' gibi bir takvim koyup sürecin önünü zamanla böyle sıkıştırmak bence doğru olmaz. Herkesin bilmesi gereken şey şu ki, bu açılımlar, Türkiye'nin demokratik standartlarının yükseltmesiyle alakalıdır, Türkiye bunu zaten belli bir süreden beri sürdürüyor.''
Tekel işçilerinin durumu
Cemil Çiçek, emeklilere yapılacak zam oranıyla ilgili bir soru üzerine, bunun için bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunun, bunun da Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığını belirterek, Başbakan Erdoğan'ın yarın yapılacak AKP TBMM Grup toplantısında konuya temas edeceğini kaydetti.
''TEKEL işçilerinin eylemi konusunda hükümetin geri adım atması söz konusu olabilir mi?'' sorusuna ise Çiçek, şu yanıtı verdi:
''Şimdi Türkiye'de özelleştirmeler ilk defa yapılmıyor. Türkiye, uzun bir zamandan beri özelleştirme yapar. Biz göreve geldiğimizde, özelleştirildiği için iş akitleri feshedilen 18 binin üzerinde işçi vatandaşımız vardı. Hangi vilayete gitsek bunlar karşımıza çıkar. Çünkü bunların ihbar, kıdem tazminatları verilmiş, hatta bu konuyu istismar edenlerin hükümet olduğu dönemlerde, bu türlü uygulama yapılmış. Kıdem ve ihbar tazminatı verilmiş ve iş akitleri feshedilmiş, 18 bin 330 civarındadır, bildiğimiz kadarıyla.
Bunların o zaman bizden istediği ki buna sendikalar da geldi ve konuşuldu; 4/c diye sıfatı biz ihdas ettik. Yani özelleştirme sebebiyle iş akitleri feshedilmiş bu kişilerin 10 ay çalışması... Bunların varsa sıkıntılarının giderilmesi noktasında 4/c sıfatını ihdas eden bizim hükümetimizdir. işçilerimizi memnun etmek, bu durumda olanlara bir imkan, bir fırsat bir kolaylık sağlansın diye... Bunların 2 bin tanesini Adalet Bakanlığına biz aldık. 7-8 bin tanesi de başka bakanlıklarda...
Yani 4/c statüsünü Türkiye'ye kazandıran, özelleştirme nedeniyle iş akitleri feshedilmiş vatandaşlarımıza böyle bir kolaylığı getiren bizim hükümetimizdir. Bunun altını iyi çizelim. Bazıları iş akitlerini feshetti, ihbar ve kıdem tazminatlarını verdi işi o noktada bıraktı. Halbuki biz geldikten sonra bu insanlar bizden, 'bize 4/c statüsünü getirin biz 10 ay çalışalım biz buna razıyız' dediler. Bunun getirdiği imkanlardan ve kolaylıktan istifade ettiler ve halen de ediyorlar. şimdi aynı konu TEKEL işçilerimiz bakımından da gündeme geldi. Bu da uzun zamandan beri konuşulan bir konu.
Bu, TEKEL ile ilgili açıkça ifade edeyim, bu kararlar bizden önceki hükümet döneminde alındı. Şeker fabrikalarının, TEKEL iş yerlerinin özelleştirilmesiyle ilgili kararlar, bizden evvelki hükümet döneminde alındı. Rahmetli Sayın Ecevit'in başbakanlığı döneminde alındı. Bunlar, belli bir süre tehir edildi, 2 sene istendi. Bu süre verildi. Netice itibarıyla bu ayın sonuna kadar ihbar ve kıdem tazminatları da verildi, bu işçi kardeşlerimize... Eğer müracaat etmeleri halinde ki ay sonuna kadar da uzatıldı, denildi ki 'bunları bir kolaylık daha getirelim'. Nedir o; 10 ay yerine, 11 ay olsun. İkincisi burada çalışan, TEKEL'de çalışıp şimdi bu durumda olanların tahsil derecelerine göre de bir ücret artışı getirelim. Bu da açıklandı. Biz bu kolaylıkları getirdik, getiriyoruz... Ama bunun üzerinden siyaset yapan kesimler var. bu konuyu istismar edenler var. onu da kamuoyu yakından biliyor. Biz halen bu sözlerimizin arkasındayız, böyle bir kolaylığı oradaki işçilerimize sağlamaya hazırız.''
Kıbrıs sorunu
Çiçek, yeni yılda Kıbrıs meselesinin seyrinin nasıl olacağına ilişkin soruyu yanıtlarken, ''Kıbrıs konusuyla ilgili Türkiye'nin görüşü bellidir, tutumu bellidir. Eğer Kıbrıs meselesi, kalıcı, adil bir çözüme kavuşmadıysa, bunun sorumlusu ne Türkiye'dir, ne de KKTC'dir. Bunun en net, en açık kanıtı da Nisan 2004'de yapılan referandumdur'' dedi.
Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı planı hatırlatan Çiçek, bu planın referanduma sunulduğunu, ancak o planın Rum tarafında kabul görmediğini anımsattı.
''Eğer o plan kabul edilmiş olsaydı, bugün böyle bir sorun olmayacaktı. çözümü isteyen Türk tarafı oldu, Türkiye oldu. Çözümü reddeden de Rum tarafı oldu'' diyen Çiçek, şöyle devam etti:
''Burada sıkıntı AB'nin kendi iç problemlerini çözmemiş olan bir ülkeyi içlerine üye olarak almış olmasıdır, birincisi budur. İkincisi, 24 Nisan 2004'de yapılan referandumdan iki gün sonra AB'ni yaptığı açıklama var. O açıklamanın arkasında AB durmadı, verdiği sözde durmadı. Eğer ahde vefa AB'nin değerleri arasında yer alıyorsa sözünde durmayan AB'dir. Türk tarafı durdu, Türkiye durdu. Türkiye, halen çözümü en çok arzu eden ülkedir. KKTC çözümü en çok arzu eden taraftır. İyiniyetle bu müzakereler sürdürülüyor. Umut ederiz ki, o parametreler çerçevesinde bir çözüme Kıbrıs meselesi kavuşmuş olsun. Biz bu noktadaki çabamızı, iyi niyetimizi açıkça sürdürüyoruz ama çözüm tek taraflı olmaz, bizim çabamız, gayretimiz tek taraflı bu sorunu çözmeye yetmez. En başta AB dahil olmak üzere herkesin Rum tarafı üzerinde gerekli tesiri icra etmeleri gerekmektedir. Türkiye daha evvel BM parametrelerinin gerisine gidecek bir çözümü kabul etmeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Ama biz çabalarımızı sonuna kadar iyi niyetle sürdürmeye devam edeceğiz.''
''Hükümetin Ruhban Okulu'na bakışı nedir? Okulun açılması konusunda kriterler var mıdır? Açılabilmesi için uluslararası anlamda temaslar söz konusu olabilir mi'' sorusu üzerine Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili daha önce açıklama yaptığını söyledi.