Bahriye Üçok, özlemle anıldı
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi, senatör, Ordu Milletvekili ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Bahriye Üçok, katledilişinin 22. yılında Ankara’da düzenlenen törenlerle anıldı.
cumhuriyet.com.trBahriye Üçok için ilk anma töreni Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında yapıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı ve avukat Şenal Sarıhan, “Kendi yaşamını ‘Benim yaşamım tamamıyla mücadeledir’ sözleriyle tanımlayan bir kadın önderin katledilişinden 22 yıl sonra, bugün, büyük bir eziklikle yeniden gömütünün başındayız. Diğer yitirdiklerimiz gibi ona da ‘Rahat uyu. Uğruna yaşamını verdiğin değerler bugün içselleştirilmiştir’ diyememenin utancı içindeyiz” dedi.
Namus sözü verenler sözlerini tutamadı’
Üçok, Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) düzenlenen panelle de anıldı. Oturum başkanlığını CKD Genel Başkanı Sarıhan’ın yaptığı panelde konuşan Üçok davasının avukatı Halil Sevinç, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Necdet Güçlü’nün 13 Nisan 1970’te katledilişinden Necip Hablemitoğlu cinayetine değin geçen sürede gerçekleştirilen “siyasi cinayetlere” ve o cinayetlerin yargılama süreçlerine ilişkin bilgiler verdi. Bu cinayetlerde en çok yazarımız Uğur Mumcu’nun katledilişinin ardından siyasilerin tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için “namus sözü” verdiğini ancak bu sözü üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın bir türlü gerçekleştiremediklerini dile getirdi.
CHP İstanbul Milletvekili ve İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği Türk Grubu Üyesi İhsan Özkes de İslam dünyasında bugün bir hüküm verebilmek için bu coğrafyada yaşayan herkesin Emevi dönemini çok iyi bilmesi gerektiğini çünkü Emeviler döneminden itibaren bölgede kirli oyunlar oynandığını belirtti. Üçok’un “toplumu aydınlattığı, Atatürk’ün izinden gittiği, çağdaşlığın, uygarlığın penceresi olduğu ve ışığından korkulduğu” için katledildiğini söyleyen Özkes, “Bugün Mumcu, Üçok, Kışlalı gibi aydınlar katledilmeseydi; Tuncay Özkan’lar, Mustafa Balbay’lar tutsak olmasaydı içinde bulunduğumuz değerler tarumar olur muydu?” dedi.
‘Suriye’nin Yezid’i kim?’
Özkes, “Cesur yürekler, aydınlar, hep hedef gösterildi. Bu cesur yürekler, Atatürk’ün onlara gösterdiği yakın ilgiyi ne yazık ki bugün Atatürkçü çevre gösteremediği için her dönemde bir elin parmağını geçmiyor. Ne yazık ki onlar Atatürk’ü koruyamadılar ki cesur yürekleri korusunlar” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “İmam hatiplerden terörist çıkmaz” sözlerine de atıfta bulunan Özkes, şöyle konuştu:
“Terör olaylarına karışan, Hizbullah ya da İBDA-C’ye bulaşan ve başka terör örgütlerine mensup, mahkemelerce bu konuda hüküm giyen birçok imam hatip mezunu var. Fakat bence en bariz olanı, BOB eşbaşkanı, Oslo’cu, Yahudi Üstün Cesaret Ödülü taşıyan imam hatip mezunu bir başbakanımızın olması. Gençliği kinini davranışından almaya çağıran, öfkeyi hitabet sanatı gibi kullanan, Suriye’yi Kerbela’ya benzeten bir başbakan... Kerbala’nın Yezid’i belli, Suriye’nin Yezid’i kim? Bugün Atatürk büstlerinin çöpe atıldığı günlerdeyiz. Başka bir şey söylemeye gerek var mı?”
Özkes, “Başbakan’ın İslamofobiye karşı yasal bir düzenleme önerdiği, bu düzenlemenin yapılabilirliğinin ne olduğu” yönündeki soruya da “Başbakan Cumhurbaşkanlığı makamına çıkana dek, başkanlık sistemini oluşturana dek din, iman, cami adına konuşulmayacak bir şey kalmayacak. Her şey toz dumandır. Bu toz dumanın üstünü örtecek de din, imandır. Bu süreçte daha çok şey duyup, görüp, yaşayacağız. ‘Muhteşem Sülüman’lar gibi...” yanıtını verdi.